Süleyman Karan

Süleyman Karan

Naziler'e özgü ne varsa bunlara yabancı değildir

Hitler'in sünnetli ve gizli Müslüman olduğuna inanan, bunların fikir babalarıydı. Yine Hitler'in ilk Müslüman SS birliğini kurduran da bir müftüydü. Kudüs Baş Müftüsü Emin el-Hüseyni denen Nazi uşağı tarafından Boşnaklar'dan oluşan bu tümenin adı Handjar’dı, yani Hançer!.. SSCB’ye saldıran Reich Ordusu’na destek veren Kırım Tatarları’nı kışkırtan da bu kansızlara benzer bir kansızdı. Bu yüzden Tatarlar Stalin’in hışmına uğradığında, bu İhvancı provokatörler çoktan deliklerine saklanmış bulunuyorlar, Naziler’den aldıkları paraları zıkkımlanıyorlardı. Her zaman bu zihniyet böyle olmuştur. Müslüman Kardeşler, başta Ortadoğu olmak üzere her nerede ortaya çıkmışlarsa bir emperyalistin uşağı olmayı tercih ederler. Zira zihinleri böyle çalışır. Tıpkı Arap Baharı denen BOP ve daha sonra adı GOP olan ve artık rezilliği çıkmış ABD-AB projesinde olduğu gibi...

Osmanlı’nin iyiliklerine de düşman

IŞİD’den daha sinsi, daha tehlikeli ve kalıcı bir virüstür anlayacağınız. Ama burada konumuz bu değil, bunların içselleştirdiği Batı hayranlığı ve Batı taklitçiliği... Batı’nın en iğrenç ve faşizan uygulamalarına bayılıyorlar. Bunları taklit etmek de yetmiyor, tüy dikiyorlar.

Bu kendilerine Osmanlı torunu diyen ABD yapımı gericiler, sözde nefret ettikleri modernist Avrupa’nın en utanç verici uygulamalarını hayata geçirmek konusunda pek bir hevesli... Linç, tanklı toplu operasyon, asimilasyon oldu mu göbek ata ata gidiyorlar. Bunlar da kesmiyor, şimdi de sokaklarımızın sakinlerinin canlarına kast ediyorlar.

II. Mahmut’un günahına sahip çıkanlar

Bilen bilir, Avrupa’da kolay kolay sokaklarda kedi, köpek göremezsiniz. Zira 19’uncu yüzyılda modernlik adına katliam yapılmış, hepsi katledilmiştir. Buna özenen Osmanlı da aynı rezilliği yapmaya karar vermiş, halkın itirazlarına rağmen tüm köpekler toplatılmış, Hayırsız Ada’ya sürülmüştür. Bunu yapan II. Mahmut, işte Batı’nın bu yönlerini pek sevmiştir.

Yaklaşık 80 bin köpek götürülmüş adaya... Derler ki, o köpeklerin ulumaları günler geceler boyu duyulmuş. Açlıktan birbirlerini parçalayarak can vermişler. Sonra da büyük bir deprem vurmuş İstanbul’u... Halk da bu katliam yüzünden cezalandırıldığını düşünmüş.

Barınak değil, katliam merkezi

Şimdi İstanbul Büyükşehir Belediyesi, benzer bir can düşmanlığı yapmanın peşinde... Ne kadar allayıp pullasalar, ‘boğaz manzaralı barınak’ gibi yalanlar uydursalar da, Kısırkaya’da kurulan hayvan barınağının tek bir amacı var, sokakları kedi ve köpeklerden temizlemek! Bunların yaptıkları yapacaklarının garantisi... Bir gidin belediye barınaklarında ne olup bittiğine bakın, niyetlerinin ne olduğunu anlarsınız. Kuru ekmekle beslenen yüzlerce köpek ölüyor o barınaklarda. Sürekli işkence görüyor, hatta bazı manyakların tecavüzüne uğruyorlar. Her halükarda ölüyorlar.

Hızını alamayan belediye, şimdi bir tane de Tuzla’da temerküz kampı inşa ediyor. Yani kararlı, o Batı’nın berbat, steril, sokak hayvanı olmayan sokaklarını kurmaya... Tıpkı varoşlardaki garibanları toplayıp şehir dışına atıp, o arazileri rantçı yandaş müteahhitleree peşkeş çektiği gibi... Zenginlerin, arsızların, soysuzların yaşadığı bir şehir bunların düşlerindeki şehir. Fakirsiz ve hayvansız şehirler...

Gelenekten bihaber Nazi kafası


Oysa ki Osmanlı’da onlarca vakıf, sadece sokak hayvanlarını beslemek için varmış. Her sokağın kedileri ve köpekleri, o sokağın sakinleri gibiymiş. Sadece kedi-köpek için değil, göçmen kuşlar için bile vakıflar kurulurmuş. Camilerde, hanlarda serçe köşkleri, kuş sarayları olurmuş. Bunlar tıpkı Batı’nın olduğu gibi Osmanlı’nın da sadece kötü yanlarını almaya yeminli... Böyle bir amorf ruh halleri var! Ama karşılarında insan gibi insanlar da var, işleri o kadar kolay değil.

İBB yaparsa, katliam yapar!


Geçen hafta sonu birkaç yüz kişi İBB’nin önünde bir kez daha protesto etti bu uygulamayı... Bildik eylemler gibi değildi. Çoğu kadın, kimisi türbanlı, kimisi pembe saçlı bir arada... Farklı bir kompozisyon vardı. Herkesi birleştiren tek şey, şehrinin onurunu ve sevgisini korumaktı. Zira bu şehirlerde sokak dediniz mi, kedisiyle köpeğiyle sokaktır. Onlar, binyıllardan beridir şehirli... Oysa ki bu temerküz kamplarını kuranlar, köyden şehre yeni göç etti, kafaları hâlâ kasabada... Her neyse; bu berbat hedeflerine ulaşmak için ellrinden geleni yapacaklar, ama emin olun ki, tıpkı o göstericilerin dediği gibi “İBB yaparsa katliam yapar”. Ve hâlâ bu toz dumanda bile o Nazi kampını gerekirse yıkmaya kararlı onbinler çıkar!

Bu şehir, çirkinleri bünyesinden atar

İnsana, hayvana, ağaca düşman, Hitler’in sünnetli olduğunu sanan bu güruh bir gün geldiği yere gidecek. Ama her zaman İstanbul’un sokaklarında kedi ve köpekler özgürce gezecek. Bu daha başlangıç, şimdi her sokakta yeni bir kavga olacak. Kedi-köpek toplamaya gelen Naziler, öyle ellerine kollarını sallayarak kedi köpekleri toplayamayacak. Her köpek, bu şehrin ruhu, her kedi bu şehrin güzelliği... Ve tabii, bir de bu şehrin çirkinleri var ki, işte sonuna kadar onlara karşı İstanbul kendini savunacak!

Önceki ve Sonraki Yazılar