​Nedir bu denklemin aslı...

Günlerdir medyada ve siyasi partilerin tabanlarında genel koalisyon değerlendirmeleri yapılıyor ve pek gerçekçi olmayan analizlere de tanık oluyoruz.
Başından beri, partimin ve Genelbaşkanımın çözümlemeleri ekseninde konuşuyorum. Çıktığım her TV kanalında, her programda, yazımda ve attığım her tweet içerisinde net biçimde Genelbaşkanımızın görüşlerini aktardım. Keza, Genelbaşkanım; 'AKP dışında bir formül' diyor, Berkin'in annesine hesap verebileceğimiz bir uzlaşıya çağırıyordu.
Keza, MHP'nin mevcut konumlanışı ve dili, süreci kaygı verici bir boyuta taşırken, Erdoğan'ın 'erken seçim' iştahını kabartıyor, ve AKP dışı formül isteyen geniş toplumsal mütabakatı ürküttü.

HANGİ DENKLEM?
Erdoğan'ın erken seçim istediği aşikar. Kürsüye çıkıp heyecan ve coşkuyla; 'bakın size dememişmiydim, hükümet bile kuramadılar, bu ülke hükümetsiz mi kalsın' diyerek yaratacağı algı, ve istikrar kaygısı yaratarak kaybettiği oyları toparlayarak güçlü çıkma tasavvuru son derece gerçekçidir.
Şu halde 'akil adam rolü' erken seçime yöneliktir. Erdoğan mesajı almıştır. Özeleştiri süreci üzerinden taktir toplamak ve erken seçim üzerinden güçlü bir geri dönüş yaparak, Başkanlık sistemini kurmak istemektedir.
İşte bu nedenle, MHP'nin HDP'ye yönelik 'kırmızı çizgi' söylemini kenara bırakıp, tek kırmızı çizgiyi 'Erdoğan'ı Başkan yaptırmama' noktasında konumlayarak, bir değişim ve restorasyon hükümetine yönelmesi, bu süreci ve denklemi değiştirecek yegane davranış
olacaktır.

CHP NE DEDİ?
Sn.Kılıçdaroğlu başından beri 3'lü uzlaşma dedi. CHP, MHP, HDP eksenli bir hükümetten bahsetti ve geçtiğimiz günlerde AKP, CHP hükümeti kurulurmu başlığında gelişen tartışmalara son noktayı koyacak bir açıklama yaptı. CHP bu süreçte uzlaşmacı yaklaşımını sürdürürken, HDP'nin de uzlaşmacı bir üslupla sürece dahil olduğunu söylemek ve hakkını yememek gerekir. Keza sandıktan çıkan mesaj nettir. 17/25 Aralık, MİT Tırları, Gezi cinayetleri, Reyhanlı, Roboski katliamları ve tüm AKP eliyle gerçekleşen travmatik hadiselerin hesabı sorulsun istendi.
Bu mesajı doğru algılayan herkes, Erdoğan!ın tasavvuru dışına çıkacaktır. O tasavvurun içinde kalanlar ise, mesajı algılayamadığı için halkın öfke ve tepkisine mazhar olacaktır.
CHP bu hususta üstüne düşeni yapmıştır, yapmaktadır. Mesajı doğru anlaması gerekenlerin uzlaşmaya katılımı beklenmektedir...

YALÇIN BAYER'E CEVAP...
Çok sevdiğim bir gazeteci olan Yalçın Bayer 2 gün önce köşesinde hakkımda son derece sert bir yazı kaleme almış. Ben Yalçın abiyi halen çok seviyorum. Asistanları kendisine yazık etmiş. Ya da 'benim önseçimden gelmiş bir vekil olarak, doğrudan tabanın talebini dile getirmemden' olağanüstü rahatsız olan birileri kendisini yanlış yönlendirmiş. Yoksa Yalçın abi asla öyle bir yazı kaleme almazdı. Ama denklemler ve dengeler içerisinde, benim AKP ile koalisyona TEPKİSEL yaklaşmamdan rahatsız olanlar, zannediyorum kendisine yanlış bilgi verdi.

Ve köşesinde 'hiçbir yerde söylemediğim, bir söz söylediğimi iddia etmesi, lakin nerede söylediğimden hiç bahsetmemesi' bariz bir asistan hatası. Yoksa yılların tecrübesi Yalçın Bayer gibi bir duayen, 'sözün nerede söylendiğine, önüne ve arkasına dikkat etmez olur mu?' Böyle birşey düşünülemez.
Biz önseçim ile geldik. Ağzımızdan çıkan her sözü 'bizi getirenlere' yani üyelere danışırız. Yalçın abinin bu hatayı yapmasını sağlayanlar, Yalçın abiyi yanlış yönlendirerek bana yönelik son derece kırıcı şeyler yazmasını sağlayanlar, bu yanlış bilgi transferi üzerinden CHP tabanına saldırdıklarının farkına varmalı ve bu ülkenin çok büyük değerlerinden olan Yalçın Bayer'den ellerini çekmeli.
Çünkü ben, Yalçın Bayer'in beni çok sevdiğini ve korumacı bir gaye ile o yazıyı kaleme aldığını biliyor, lakin kendisini değil, kendisine 'gazeteciliğin literatüründe olmayan, hele ki yılların tecrübesini bir anda adeta silindirle ezip geçen bu tarihi hatayı yaptıran' asistanlarına kızıyorum.

Sürecin başından beri attığım tweetler, yazdığım makaleler (YURT Gazetesinde) ve çıktığım TV programları ortadadır. Genelbaşkanımızın ve parti yönetimimizin iradesi ve 'beni bulunduğum yere getiren' örgütlerin talepleri dışında tek bir cümle etmemişken, 'hiç söylemediğim' bir sözü söylemişim gibi gösterip, üstelik 'şurada söyledi, burada söyledi' diyemeyecek kadar mesnetsiz ve kaynaksız bir yazıyı Yalçın abi yazmaz. O nedenle sözüm ona değil, 2 gün önce yaptığım telefon görüşmesinde bana ifade ettiği gibi, 'bu iddiayı kendisine aktaranlarda.' Onların da niyetini biliyoruz.
İddia şu: 'tek kırmızı çizgimiz Başkanlıktır' demişim. Ama Yalçın Bayer'e 'birileri tarafından'  şöyle yansıtılmış, 'Eren Erdem şunu kastetti; AKP başkanlıktan vazgeçsin uzlaşalım.' Gülmekten karnım ağrıdı. AKP ile en fazla savaşan ben, öyle demişim. Aradım Yalçın abiyi, 'abi nerde demişim' diye sordum. O da bilmiyor. Şöyle cevap verdi; 'ya biri şey etmiş, yazmış bana..' İyi de abi, ben hiç öyle demedim ki; 'MHP kırmızı çizgileri bıraksın, tek kırmızı çizgi Başkanlık olsun, Erdoğan'ı başkan yapmamak için uzlaşalım' dedim. Birşey diyemedi. Yaz bir düzeltme gönder, Pazar köşeme koyayım dedi. Yolladım. Koymadı...

Yani kısaca, Yalçın abinin de 'bilmediği' bir kaynakta yazdığım, şahsımın da bilmediği bir yazı nedeniyle Hürriyet'te köşe yazısına konu olduk :) Eyy Asistan lobisi! Eyy danışman lobisi! Eyy...
O büyük tecrübeyi selamlıyor, bu tür hataların olabileceğini bilerek sadece takılıyorum...

Önceki ve Sonraki Yazılar