Leyla Emeç Tavşanoğlu

Leyla Emeç Tavşanoğlu

Nefret suçu ve Nilhan Sultan’ın marifetleri

Biz toplum olarak nasıl bu kadar vicdansız hale geldik?
Ne oldu da bütün insani değerlerimizi yitirdik?
Beni böylesine infiale sevk eden bir kaç gün içinde tanık olduğum iki olay.
Birincisinden başlayayım:
Facebook’ta gezinirken yurt dışında yaşadığı anlaşılan ismi bende saklı bir Türk hanımın yazdıklarını okuduğumda tüylerim diken diken oldu.
Yazdıklarını Türkçe yazım hatalarına hiç dokunmadan sizlerle paylaşıyorum.
Bu hanım Atatürk’ten söz ederek bakın neler yazıyor:
“Gardrop devrimcisi değil de ne? Yaptığı devrimlerden sonra Türkiye saha mı kalktı? Cok demokratik cok ozgur, cok uretken bir hukuk devleti mi olduk? Hayır. Demokrat parti iktidarına kadar millet anadoluda sitmadan kiriliyordu...”
“Eger modernizm adi altında yoksul insanlarin zorla sapka alip takmasini istersen, o insanlar modernizm kelimesinden nefret ederler. Bugun comar diye asagilanan insan kitlesi kemalist Turkiye’nin urunudur.”
“Milletimiz 2017 yilinda hala lidere tapmak istiyorsa buyursun tapsin.”
Yani demek istiyor ki, Atatürk bir put ve bizler de ona tapıyoruz.
Haddini bilmezliğe bakar mısınız?
Aklıma şöyle düşünceler, komplo teorileri gelmiyor değil.
Acaba bu insanlar uzaydan mı düştü?
Uzaydan düşmedilerse yurt dışında her nerede yaşıyorlarsa laik Türkiye Cumhuriyeti ve kurucusuna nefret kusmaları için beyinlerine çip mi yerleştirildi?
Bu çok bilinmeyenli denklemi çözebiliyorsanız lütfen yardımcı olun.
Bir de BM Güvenlik Konseyi’nin kabul ettiği nefret suçları işlenmesinin aleyhinde bir karar var.
Bu insanlar nefret suçu işlemenin toplumda nefret tohumları ekmenin ciddi yaptırımlar gerektirdiğini bilmiyorlar mı?
İkinci olay ise kendini 2. Abdülhamid’in torunu olarak tanıtan, soyadını da Osmanoğlu diye yazan Nilhan isimli bir hanım.
Bu büyük Türk düşünürü yaz aylarında verdiği bir konferansta inciler döktürmüş, 16 Nisan referandumunda “evet” oyu verdiğini açıkladıktan sonra şöyle buyurmuştu:
“Parlamenter sistemin benim değerlerime, dava adamı gördüğüm kişilere hep zarar verdi- ğini düşünüyorum. Kılıçdaroğlu diyor ya neyinize yetmedi parlamenter sistem diye. Bizim canımıza yetti parlamenter sistem artık. O yüzden biz başkanlık sistemine evet diyoruz.”
Kendine Sultan nitelemesini yakıştıran bu büyük düşünürün Osmanlı saraylarından çıkma bir takım antikaları pazarladığı bir galerisi olduğu ortaya çıkmış, bir süre sesini kesmişti.
Şimdi yeniden kafa kaldırdı.
İstanbul bienali kapsamında son halife 2. Abdülmecid’in köşkünde sergilenen heykeller ve Abdülmecid’e ait nü tablo bu hanımın kafasını kızdırmış.
Hemen provokasyon damarı kabarıp Twitter’da şöyle bir paylaşımda bulunmuş:
“Son halife Abdülmecid’in evinde Koç grubu tarafından açılan sergi durdurulmalı. Kuzguncuk’ta bulunan sergide sanat adı altında rezalet.”
Nilhan hanımın bu takına şak diye karşılık veren bir grup da “Laiklik bu mu?
Bu memleket sizin yüzünüzden bu hale geldi” naraları atarak sergiyi basmak, heykelleri ve tabloları parçalamak istemiş.
Saldırgan grup güvenlik görevlilerince dışarı atılmış.
Görüyor musunuz provokasyonun nelere mal olabileceğini?
Bu hanım daha ne kadar ortalarda olmaya devam edecek ve bu topluma zarar verecek?
Bu Nihan Hanım yaptığı provokasyonla nefret suçu işlediğinin farkında değil mi?
Kendi kendime, yoksa diyorum, Abdülmecid Köşkü’nde sergilenen sanat eserleri bu hanımın iştahını kabarttı da galerisine mi transfer ettirmeyi amaçladı?
Olmaz olmaz demeyin.
Burası Türkiye.
Her şey mümkün!

Önceki ve Sonraki Yazılar