Mustafa Ülkü Caner

Mustafa Ülkü Caner

Niçin yazıyorum?

Duyanlar duymayanlara anlatsın. Köşemizin adı “Serbest Köşe”…

Köy Enstitüsü mezunu, zamanın Türkiye Öğretmenler Sendikası (TÖS) yönetim kurulu üyesi ve siyasetçi rahmetli babam Veli Caner’in Denizli Gazetesi’nde köşe yazarken köşesi için kullandığı adı da ‘Serbest Köşe’ idi.

Yıllarca cehalete, ama en çok zamanın baskıcı iktidarına karşı Fakir Baykurt’un liderliğinde,  yakın arkadaşı ve yoldaşı olarak mücadele etti. O bizim Fakir Amcamız idi ve geldiğinde evimizin baş konuğu olurdu.

Kayseri’de1969 Temmuz sıcağında, içlerinde babam Veli Caner’in de olduğu 800 öğretmenin TÖS Genel Kurulu için toplandıkları Alemdar sinema salonu tekbir sesleri eşliğinde kundaklanmıştı. Büyük şans eseri bu yobaz saldırıda can kaybı olmamıştı.

Aynı günün akşamı öncesi karanlık güçler iki cami ve bir imam hatip okulunda bombalar patlatmışlardı. Aydınlatılamamış meşhur kontra-gerilla provokasyonlarından biri daha.

İnsanlık tarihinin yüz karası Sivas Katliamı’ndan tam 24 yıl önce idi…

Babam Veli Öğretmen, 1970 yılında emekliliğine 3 yıl kala zamanın Milli Eğitim Bakanı ile sendikal-siyasal kavga içinde ‘bu şerefli mesleği, sizin gibi şeref fukaralarının emrinde yapamam’ deyip çok sevdiği öğretmenlik mesleğini bırakıp Hamburg Limanı’nda vasıfsız işçi olarak çalışmaya gitti gurbet ellere.

Alman vatandaşı olmadan yaşadı, emeği ile şerefi ile dünyasını değiştirene kadar.

Emek, demokrasi ve özgürlük mücadelesine oralarda devam etti.

Buna benzer on binlerce hayat hikâyesi var. Benim ki de bu.

Toplumda bazı insanlar koşullara ve tehditlere boyun eğmeden akıma karşı dik dururlar. Maalesef sayıca azdırlar.

Kendilerince haklı ve doğruyu savunurlar. Hapislerde çürüme, özgürlükleri ve hatta canları pahasına da olsa.

Aile geleneği, genetik bendeki de.

Yakın tarihimiz, Uğur Mumcu, Abdi İpekçi, Turan Dursun, Ahmet Taner Kışlalı, Hrant Dink gibi katledilen gazeteci yıldızlarla doludur.

Özellikle olağanüstü hallerin sık sık egemen olduğu ülkemizde yazmak daha önemli oluyor. Elbette risk doludur yazmak. Kolay hedef olursun.

Ben profesyonel gazeteci değilim. Profesyonel yazar da değilim. Hukukçuyum. CHP’de Yüksek Disiplin Kurulu Üyeliği ile onurlanan bir CHP üyesiyim. Siyasetçiyim.

Ege ve İzmir aşığıyım. Anadoluluyum işte… İçinizden biri.

YURT Gazetesi’nde bana sunulan bu köşede amatörce, düşüncelerimi, önerilerimi ve eleştirilerimi sizlerle paylaşmaya çalışıyorum. Bu imkânı verenlere şükran borçluyum.

Bu köşe benim siyasi fikirlerimi anlattığım bir kürsüdür.

Hakaret etmem. Özeleştiriden çekinmem. CHP içinde de… Korkmam da... Siyaseti kariyer planlaması olarak görmem.

Cevap hakkını da sonuna kadar kullandırtırım.

Normal, sıradan bir demokratın zaten başka bir şey yapma, söyleme hakkı ve görevi yoktur.

Bu arada, sevgili eşim Işıl Hanım dâhil tüm öğretmenlerimizin ve artık sayıları oldukça azalsa da Köy Enstitüsü mezunu çınarların ve değerlerini bir türlü hakkınca veremediğimiz eğitimcilerimizin geçtiğimiz 24 Kasım Öğretmenler Günü bir kez daha kutlu olsun.

Ülkemizde kimileri can derdinde, kimileri aldanmak, kimileri aldatmak yolunda yürüyorlar. Gençlik ve üniversiteler eşit eğitim ve özgürlük peşinde…

“Yorgun Demokratlar” rakı sofrasında daha karamsar ve suskun.

Halkımız ise, ekmek derdinde…

Hey, dostlar!

Başlar yukarı!

Umudumuz SİZlersiniz, BİZleriz!

 

 

Önceki ve Sonraki Yazılar