İşte size bir ulema icmaı (!)

Ehlisünnet inanç manifestosunun ‘ümmetin icmaı’ ile belirlenmiş temel kabullerini listeleyen ünlü kelamcı Abdulkahir el-Bağdadî (ölm. 429/1037) ‘el-Fark beynel Fırak’ adlı eserinde, anılan manifesto içine ‘dünyanın dönmediğinin kabulü’nü de koymuştur.

Bu icmaların Müslümanları nerelere götürdüğüne ilginç bir örnek verelim: Suudi Arabistan gibi bir Müslüman ülkenin en büyük din adamı kalkıyor, “Dünya dönüyor diyen kâfir olur, çünkü ulemanın, dünyanın dönmediğine ilişkin icmaı vardır” diyebiliyor.
 
Bu iddia, Suudi Arabistan’ın eski şeyhulislamı sayılan Abdülaziz Bin Bâz’ındır. Dahası var: Sözü edilen eser, Bin Bâz’ın Medine İslam Üniversitesi yayınları arasında çıkan ve elimizde 1975’te yapılmış ikinci baskısı bulunan ‘el-Edilletü’n-Nakliyyetu ’ adlı kitabıdır. Kitabın adının Türkçesi şu: “Güneşin Hareket Halinde Olduğuna, Dünyanın Dönmediğine ve Gezegenlere Gitmenin Mümkün Olduğuna İlişkin Naklî ve Hissî Kanıtlar”

Bin Bâz, icma konusunda, akla isyan sayılabilecek şu cümleleri sıralıyor:

“Dünya, gezegenler ve yıldızlar konusunda, bu işin uzmanları olan astronomi bilginlerine gelince, onların sözleri asla güvenilir kanıt değildir. Çünkü bu sözler, herhangi bir şer’î kurala değil, zan ve tahmine dayanır. Bir konuda İslam din bilginlerinin icmaı varsa o icma hakkın ta kendisi olup aksi düşünülemez, tartışılamaz.” (Aynı eser, 11-13)

“Yüzyılımızın birçok yazarı ve öğretim üyesi arasında şu düşünce yayılmış bulunmaktadır: Güneş sâbittir, dünya döner. Bu konuda bana birçok soru soruldu ve sonunda konuyla ilgili özlü bir eser yazarak okuyucuları bu sapık düşünceden uzaklaştırmak ve gerçeğe yöneltmek gerektiğine kanaat getirdim. Artık bundan sonra hâlâ ‘Dünya dönüyor’ diyenlerin sözleri Allah’ı, Kur’an’ı ve Peygamber’i yalanlamaya yönelik küfür ve sapıklıktan başka bir şey olmayacaktır. Allah’ı, Kur’an’ı ve Peygamber’i yalanlayanlar ise dinden çıkmış olurlar. Bunlara tövbe teklif edilir; dinler, tövbe ederlerse ne iyi, et-mezler ve eski düşüncelerini sürdürürlerse kâfir ve mürted olarak katledilirler. Geriye kalan malları mülkleri de kamu hazinesine devredilir.” (Anılan eser, 23)

Şeyhin, dünyanın dönmediğine ilişkin naklî (dinsel rivayetlere dayalı) kanıtlarından sonra ‘kesin, susturucu kanıt’ olarak öne çıkardığı ‘hissî’ yani duyumlara dayalı kanıtları da var. Bu kanıtlarının çoğu, göze hitap eden kanıtlardır. İki gözünün de görme özürlü olduğunu bildiğimiz şeyhimizin bu ‘susturucu’ kanıtlarını özetleyelim:

“Dünyanın döndüğüne ilişkin iddia, sadece dinsel nakiller açısından saçma olmakla kal-maz, görsel kanıtlar ve gözlemler açısından da bir saçmalık olarak ortaya çıkar. Şöyle ki, Müslüman, kâfir tüm insanlar hiç aralıksız, güneşin akşam bir yerden battığını, sabahsa başka bir yerden doğduğunu, yerkürenin de sürekli aynı yerde durduğunu görmektedirler. Ne beldeler yer değiştiriyor, ne dağlar. Eğer sapıkların söyledikleri gibi dünya dönseydi beldeler, dağlar, ağaçlar, nehirler, denizler ve mesela kıble sürekli yer değiştirecekti.” (Anılan eser, 23)

 
“Şöyle bir düşünün! Şu Mekke’deki ünlü Nur Dağı, Ebu Kubeys Tepesi, şu Medine’deki Uhud Dağı ve dünyanın onca dağı… Bunların hangisi bugüne kadar yerini değiştirdi? Böyle şey olabilir mi? Yalnız şu basit gözlem bile ‘Dünya dönüyor!’ diyenlerin nasıl bir sapıklık içinde olduklarını göstermeye yeter!” (Anılan eser, 24)


Bin Bâz, ‘karşı çıkılmaz’ (!) kanıtlarını böylece sıraladıktan sonra, dünyanın dönmediği ko-nusunda icmaı olan din ulemamızın eserlerinden nakiller yaparak ‘cahil ve aldatılmış’ insanların “Dünya dönüyor” iddiası gibi büyük bir küfürden kurtulmalarını istiyor.

Bu kitapta din, bilim ve Müslümanlar adına sergilenen facianın bir benzerini, engizisyon kayıtlarında bile bulmak zordur.

Anlaşılan o ki, İslam dünyasının icmalarının epey bir kısmı, bilimin onaylayacağı konularda değil de karşı çıktığı konularda oluşmuş. Bilim, o demektir ki tanrısal irade, bu icmalar vasıtasıyla saf dışı edilmiş. Müslüman dünyanın felaket sebeplerinden biri de işte budur.

 

 

Önceki ve Sonraki Yazılar