O üsteğmen kimdi paşam?

Açıklamayı yapan eski Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ. Konu Türk Silahlı Kuvvetleri’nin en gizli sırlarının korunduğu yer: Kozmik Oda...

‘En gizli’ derken, bu kağıt üzerinde, yani Türk halkından, muhaliflerden, gazetecilerden, milletvekillerinden, sıradan yargıçlardan bile gizli...

Yoksa istense de ‘müttefiklerden’ gizli saklı bir şey olmadığını biliyoruz...
İlker Başbuğ, Kozmik Oda’nın aranması için “Genelkurmay Başkanlığı döneminde verdiğim en doğru kararlardan biri” diyor; “Eğer o gün o kararı vermesem; Türkiye’de işlenen faili meçhul bütün cinayetler silahlı kuvvetlerin üzerine kalacaktı. Hepsi. Bugün TSK’yı bu töhmetten kurtardık. Çünkü sokmadığınız takdirde bugün çıkacaktı adam ‘Orada işte vardı belgeler yok ettiniz, sokmadınız vs’ diyeceklerdi. Biliyor musunuz Ahmet Taner Kışlalı’nın faili meçhul cinayetini bile orada aramaya çalıştılar. Düşünün yani Uğur Mumcular’ın, Ahmet Taner Kışlalılar’ın faili meçhul cinayetlerinin töhmeti altında kalması mı TSK açısından daha kötü olurdu veya o gün yaşadığımız psikolojik olaylar mı?”

Eski Başkomutan, ısrarla ‘faili meçhul’ cinayet diyor. Fakat Ahmet Taner Kışlalı ve Uğur Mumcu cinayetlerinin faili en azından ‘kağıt üzerinde’ meçhul değil. Ankara Ağır Ceza Mahkemesi Uğur Mumcu cinayetinden yaklaşık ‘20 yıl sonra’, 17 Ocak 2013 günü Mumcu’yla birlikte Ahmet Taner Kışlalı, Muammer Aksoy ve Bahriye Üçok cinayetlerinin yasadışı Tevhid-Selam ve Kudüs Ordusu örgütleri tarafından işlendiğine hükmetti. Yargıtay 9. Dairesi de bu cezayı 10 Nisan 2014 günü onayladı. Konu ‘hukuken’ kapandı.

Bu nedenle Başkomutan Başbuğ, ya hafızasının kurbanı, ya da başka bir şey söylüyor...
Kamuoyunda neredeyse hiç kimsenin inanmadığı bu davada, faillerinin meçhul kaldığını, yargılananların uydurulmuş isimler ve örgütler olduğunu ima ediyor!
Türk Silahlı Kuvvetleri’nin ‘töhmet altında kalmadığını’ söylüyor...
Peki ama bu kadar kolay mı töhmetten kurtulmak?
Türk Silahlı Kuvvetleri mensuplarının adının geçtiği onca cinayet, ve bu cinayetler karşısında kılı bile kıpırdamayan ‘emir komuta’ kademesi ne olacak?
Ergenekon soruşturmaları adı verilen hukuk rezilliği, Türkiye’deki ‘kontrgerilla cinayetlerini’ örtbas edilen soruşturmaları konuşmamıza engel mi?

Unutacak mıyız Paşam?
1969 yılının 23 Eylül günü Beyazıt'ta sokak ortasında öldürülen Taylan Özgür'ü unutacak mıyız?
21 yaşındaydı...

Yıllarca faili bir polis memuru diye bilindi...
Sonra emekli Yarbay Talat Turhan çıktı ve “Taylanı vuran o polis değil bir üstteğmendi, şimdi de kudretli bir general” dedi...

Takvimler 1991 yılını gösteriyordu ve omuzunuzda tek bir general yıldızı vardı.
NATO Savunma Koleji'ni henüz bitirmiştiniz ve pek çok üst rütbeli generalin yolunun geçtiği Mons'ta Avrupa Müttefik Kuvvetleri Yüksek Karargahı'nda Lojistik ve Enformasyon Daire Başkanı'ydınız...

Talat Turhan 21 yaşındaki sosyalist bir gencin bir subay tarafından sokak ortasında katledildiğini ileri sürüyordu...
23 Eylül 1969... O günlerde siz de ‘üstteğmendiniz’ Paşam... Ordunun ‘töhmet altında kaldığını’ düşünmediniz mi?

O üsteğmenin Mithatpaşa Caddesi’nde oturan Harp Akademisi öğrencisi bir kurmay adayı olduğu söylendi... Sonra omuzunuzdaki yıldızlar Samanyolu kadar arttı, başkomutan oldunuz...
O katilin kim olduğunu merak etmediniz mi hiç?
“Her kimse bulun yargılansın” demediniz mi?
Demediniz belli ki...

Peki ‘töhmetinden’ kurtulduğunuzu söylediğiniz gazeteci Uğur Mumcu’nun döne döne yazdığı o teğmenler, Mustafa İlerisoy ve Fehmi Altınbilek?

1970 yılı yazında Hacettepe’de Ülkü Ocakları Genel Başkanı İbrahim Doğan’ın Dr. Necdet Güçlü’yü öldürürken, kullandığı silahların sahipleri?

Sonra kontrgerillayı araştırırken öldürülen savcı Doğan Öz... Katil zanlısı İbrahim’ın Çiftçi Askeri Yargıtay Daireler Kurulu kararıyla beraat ettirilmesi... 17 yaşındaki Erdal Eren’in yaşının büyütülerek asılması...

Cemaatin emrine amade bir hakimin savcının Kozmik Oda’ya girmesine izin vermeniz, orduyu bütün bu ‘faili meçhul cinayetlerden’, töhmet altında kalmaktan kurtarıyor mu?
Eğer kurtarıyorsa mesele yok!

Ama kurtarmıyorsa en azından üniformadaki lekeyi siz temizleyin, siz söyleyin;
“O üsteğmen kimdi?” anlatın paşam...

Önceki ve Sonraki Yazılar