Olacak gibi

Dünkü yazımda ''her musibette bir hayır vardır'' diye yazmıştım. Darbe girişiminden sonra ülkemizde ''Hayırlı'' işler oluyor gibi. CHP’nin Taksim'de düzenlediği mitinge AKP yöneticilerinin ve Belediye Başkanlarının katılmış olması, çok partili yaşama geçişimizden beri belki de ilk kez yaşanan bir olay idi. Bu açıdan bakıldığında ülke demokrasimiz açısından belki de yıllarca konuşulacak bir ''iyi niyet'' göstergesi olarak değerlendirilebilir.
           CHP mitinginde, Kılıçdaroğlu'nun okuduğu ve meydanı dolduran yüz binlerce katılımcının onayladığı ''Manifesto'' ise yine yıllarca konuşulacak bir belge niteliğinde idi.
            Dün, Cumhurbaşkanının muhalefet partilerinin genel başkanları ile görüşme yapması ve ''Darbe girişimi'' ile ilgili olarak muhalefet partilerinin görüşlerine başvurulmuş olması da, iyiye doğru bir gidişatın olacağına dair önemli bir adım olarak değerlendirilebilir. Bu görüşme; son yıllarda yoğun bir şekilde yaşadığımız gerginliklerden kurtulmak ve Ülkemizde iç barış ve huzur ortamının sağlanmasına yönelik bir ''kırılma'' noktası olabilir.
            Darbe girişiminden sonra, AKP ile muhalefet partileri arasındaki görüşmelerde sadece  ''Demokrasi'' söylemi ''ortak payda'' olarak öne çıkmaktadır. Tabi ki, demokrasiyi savunmak ve demokrasiyi sahiplenmek ortak payda olmalıdır! Ancak bu darbe girişimi; aynı zamanda ''Laik'' sisteme karşı yapılan gerici  bir kalkışmadır. Bu nedenle dünkü görüşme; aynı zamanda ülkemizin; laik, demokratik, sosyal hukuk devleti niteliklerinin de korunup kollanacağı bir mutabakatın yine ''ortak bir payda'' olarak dillendirilmesi konusunda da bir karar alınmasına vesile olması bekleniyor idi.
            Ülkemizde bu durumlar yaşanırken, herkes kendisini ciddi bir şekilde sorgulamalıdır. ''Biz nerede yanlış yaptık?'' diye kendi kendisine sorular sormalı ve geçmişte yapılan bu hatalarından da arınmalıdır.  Umarım önümüzdeki günlerde bu tür gelişmelere de hep birlikte tanık oluruz.
            Darbe sonrasında yeni yeni bazı bilgiler daha ortaya çıkmaya devam etmekte. FETÖ çetesi, yıllarca gerek askeri lise sınavlarında, gerek kamu personeli seçme sınavlarında, gerek üniversite sınavlarında ve daha birçok sınavda soruları ''hırsızlık'' yoluyla elde ederek kendi yandaşlarına dağıtmış ve yandaşlarının gerek TSK içerisinde gerekse tüm kamu kurumlarında görev alması ve yükselmesine katkıda bulunmuşlar.
           Bu sınavlara katılan, yıllarca okumuş, diresek çürütmüş fakir fukaranın çocuklarının haklar gasp edilmiş. Din adına bu örgütlenmeyi yapanlar, soruları hırsızlık yolu ile elde ederken hırsızlığın suç ve günah olduğunu bilememişler. Başkalarının haklarını gasp ederken ''kul hakkı'' yemenin günah olduğunu unutmuşlar. Kuranı Kerim'de Bakara Suresi’nin 88. ayetini görmemezlikten gelmişler. Bu ayette ''Kul hakkıyla'' karşıma gelmeyiniz deniliyor. Her suçun affı ve bağışlanması mümkündür ama ''kul hakkı'' yiyenlerin bağışlanması mümkün değildir denilmesine rağmen bunlar kul hakkı yemekten kendilerini alamamışlar.
    Şimdi bu iyimser gelişmelerin yaşandığı bir dönemde, acaba mevcut hükumet, bu çalıntı sorularla devlet kadrolarında görev alanları tekrar bir sınava tabi tutabilecek mi? Bu soruları hırsızlık yolu ile elde eden ve kendi yandaşlarına  ulaştıranlardan bunun hesabını sorabilecek mi? Bu sınavlarda haklar gasp edilen insanlara, yaşı ne olursa olsun yeniden sınavlara girme imkânı verebilecek mi? Yazılı sınavı kazanmasına rağmen, mülakat sınavında sadece ''Baba adı ve doğum yeri'' sorularak başarısız kabul edilen gençlerin hakları, kendilerine iade edebilecek mi? Yıllardır devletin kapısından içeriye giremeyen bu ülkenin gerçek ''yurtseverleri'' olan gençlerimize devletin kapıları açılabilecek mi?
             Bekleyeceğiz ve göreceğiz. Umarım bu beklentilerimiz bir karşılık bulur ve bu ülkenin tüm yurttaşları canla başla savunduğu bu ülkenin ''yurttaşı'' olmaktan onur ve gurur duyar.



Önceki ve Sonraki Yazılar