'Olağan şüpheli' Hakan Fidan

“Olağan Şüpheliler” filmini izlediniz mi, bilmiyorum. Filmin yaratıcı zeka ürünü senaryosu bir yana.. Sadece Kevin Spacey ve canlandırdığı karakter için bile seyretmeye değer.

Yazıya, bilgisayarın başına oturduğumda, aklıma ilk gelen bu film olduğu için böyle başladım.

Zira, bugün tanık olduklarımız tam da o filmdeki gibi.. Şu anda anlamlandıramadığımız bir dizi tuhaflık peşpeşe sökün ediyor.. Memleketin ana aktörleri, birbirine –yine şu anda pek anlam veremediğimiz- sinyaller gönderiyor.. Mesajlar veriyor..

Bir süre sonra bu kaos sona erecek ve biz “Olağan Şüpheliler”in finalinde olduğu gibi “aaa, meğer bu şu anlama geliyormuş” diyecek miyiz? Örneğin, Hakan Fidan ve Abdullah Öcalan’ın “şifrelerini” çözebilecek miyiz? Örtülü ödenekten vakıf bağışlarına kadar para trafiğinin ayrıntılarına vakıf olabilecek miyiz? Kimbilir.

Ama şimdiden kafa yormakta.. Senaryodaki bulmacaları parça parça birleştirmeye çalışmakta.. Filmin finalini tahmin etmekte bir sakınca yok.

Filmdeki rolü “esas oğlanlardan biri” midir, yoksa yardımcı rolde midir, henüz net değil.. Ancak Hakan Fidan’la başlamakta fayda var..

Nedeni, RTE’nin ONA BİÇTİĞİ ROL. Hatırlayın, RTE, O’nun hakkında aynen şöyle demişti: “Benim sır küpüm. Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin sır küpü. Türkiye’nin geleceğinin sır küpü.”

Yalan değil. Türkiye’nin en büyük felaketlerinin / skandallarının / siyasi kavgalarının / operasyonlarının Hakan Fidan döneminde yaşandı. Bugün daha net anladığımız üzere, bizzat RTE’nin bilgisi ve talimatıyla gerçekleşen her büyük olay, Hakan Fidan komutasında yürütüldü. Örnek çok.

·OSLO GÖRÜŞMELERİ ve sonrasında Abdullah Öcalan ile yapılan doğrudan görüşmelerin her noktasında Hakan Fidan vardı.

·ULUDERE faciası, çok büyük bir olasılıkla MİT’in yanlış istihbaratı nedeniyle gerçekleşti. Peki, eğer böyleyse.. O yanlış istihbaratın kaynağı ve asıl önemlisi NEDENİ neydi? Yani, birileri –diyelim ki MOSSAD veya CİA, MİT’İ zor durumda bırakmak mı istemişti?

· MİT TIRLARI da acaba böyle bir operasyonun sonucu muydu? Önde Cemaat, arkada daha büyük bir güç, MİT’i ve onun üzerinden Erdoğan’ı DEŞİFRE etmeye mi çalışıyordu? Suriye’nin kuzeyindeki radikal İslamcı terör örgütlerine gönderilen yardımın ortaya çıkartılması, hangi kavganın “görünmeyen yüzünü” oluşturuyordu?

·İRAN iddiaları, bu kavganın hemen her aşamasında hatırlanan / hatırlatılan bir sayfa oldu. O iddialara bakılırsa, Hakan Fidan İran yanlısıydı. Ancak, MİT’teki icraatı, O’nun daha çok Irak ve Suriye’nin kuzeyindeki Sünni oluşumun planlayıcı ve uygulayıcılarından olduğunu gösteriyor. Yani, Hakan Fidan aslında, RTE’nin SÜNNİ BLOK politikasının mimarlarından. IŞİD’in gölge lideri Haşimi’nin gizlice Türkiye’ye getirilmesi, İstanbul’da misafir edilmesi bana göre tam bir MİT OPERASYONU.

·MUSUL’un neredeyse göz göre göre IŞİD’e teslim edilmesi, bu büyük operasyonun bir parçası mı? Çok ciddi ve henüz yanıtsız bir soru! Tıpkı, Reyhanlı’daki korkunç bombalı saldırı gibi!!

·BALYOZ, ERGENEKON gibi büyük kumpasların aslında Türk Silahlı Kuvvetleri’ni zayıflatmak.. Sesini kısmak.. Hareket kabiliyetini yok etmek amacı taşıdığı ise, giderek netleşen bir tablo. Gerçek amaç ise, Kürt meselesinin TSK GÖLGE ETMEDEN ilerlemesini sağlamak olmalı. Hakan Fidan, işte böyle çapraşık bir süreçte önce RTE’nin danışmanı.. 2010 ortasından itibaren de MİT Müsteşarı idi. Ve böyle bir yerde dururken, Fidan’ın ve dolayısıyla RTE’nin, Balyoz vs. kumpaslarından habersiz olması, anlatsak külahımızın bile dinlemeyeceği bir masal!

· Son iddiaya göre, seçim öncesinde MİT, yeni bir operasyonun karargahı. Başta CHP olmak üzere, muhalefet ve destekçisi gazeteciler / işadamları / kamuoyu önderleri için kurulmuş bir MASA’dan söz ediliyor. Daha önce yazdım: Bu masa, Kılıçdaroğlu’na ayakkabı fırlatılması gibi küçük kumpaslardan tutun da, belki geçmişteki kaset savaşlarına benzeyen ciddi operasyonlara kadar pekçok oyun sahneleyecek-miş!

·İlk toplumlardan bugüne, güç, elinde iki silahı bulunduranın olmuştur: PARA VE BİLGİ.

·Hakan Fidan, RTE iktidarının en önemli dönemecinde, bu iki gücün kesiştiği noktada görev yaptı. Para kaynakların nasıl sağlandığını biliyor. Ve hem uluslararası hem de yerel düzeyde tüm bilgilere vakıf. Dahası, dezenformasyon ile “sahte bilgilerin” üretimi söz konusu ise, bunda isminin geçmesi şaşırtıcı olmaz.

RTE’nin ve hayal ettiği “İslamcı geleceğin” SIR KÜPÜ Hakan Fidan, tam da 7 Şubat’ta.. Yani, Cemaat savcısı tarafından ifadeye çağırılmasının yıldönümünde MİT’ten istifa etti. Ve siyaset için ilk adımı attı.

Hesapları açık: Müstakbel AKP iktidarında ve esas olarak RTE’nin başkanlığında SUYUN BAŞINDA olacak. Bilgiyi ve parayı kontrol edecek. İktidarı tahkim edecek. MİT ve askerin dışında (Gestapo benzeri) Polis Gücü’nün iplerini elinde bulunduracak. Ayrıca, muhtemelen –dışişleri bakanı olmasa bile- bölge politikası da onun kontrolünde yürüyecek.

Tabii, EVDEKİ HESAP ÇARŞIYA UYARSA..

Hitler’e.. İstihbarat şefi Himmler’e.. Gestapo’ya rahmet okutacak bir gidişin önünü kesemezsek.

Bunun için, toplumsal muhalefeti güçlendirmek, elbette ilk koşul.

Ancak, asıl OLMAZSA OLMAZ, işaretleri doğru okumak ve ona göre bir strateji geliştirmek. Eğer, Türkiye’de olup biteni tıpkı bir film izler gibi seyreder.. Küçük işaretlerden BÜYÜK FİNALİ çıkartamaz.. RTE ve sır küplerinin BÜYÜK HAZIRLIĞINI göremezsek..

Filmin sessiz karakteri Kevin Spacey, finalde arabaya biner ve o araba yürüyüp giderken şaşırır kalırız.

 ***

Yurt’tan sesler!
Perşembe günü, Halk TV’de Medya Mahallesi programı için koştururken bir iş kazası geçirdim. İki takla bir perende düşüp, üstüne kafamı Ruhat Mengi’nin dekoruna çarptım. Neyse ki, kazayı kafamdaki kayısı büyüklüğünde bir yumruyla atlattım.. Ve neyse ki, ertesi sabah uyandığımda hâlâ yaşadığımı farkettim!

Girizgâhın nedeni şu: Bu kaza nedeniyle Cuma günkü yazımı yazamadım. Oysa, işten çıkartılan YURT çalışanlarının yazımı beklediklerini biliyordum. Yazmamı ve onlar hakkında iki çift laf etmemi bekliyorlardı.

Sadece onlar değil, Türkiye Gazeteciler Sendikası da bekliyordu. Zira, genç meslektaşlarımın işten çıkartılma nedeni olarak “sendikalaşma” gösteriliyordu. Meslek hayatım boyunca, sendikalaşmayı savundum. Dolayısıyla, şimdi böyle bir nedenle işten çıkartılmaları asla kabul edemezdim.

Bu görüşlerimi, YURT Genel Yayın Yönetmeni Derya Sazak’a da aktardım. İşten çıkartmaların, sendikalaşma ile ilgisi olmadığı yolunda kişisel teminat verdi. Umarım öyledir. Ancak hemen belirteyim; önümüzdeki günlerde Derya Sazak ile yüz yüze konuşacağız. Orada bu konu yine gündeme gelecek. Ayrıca belirteyim; dün Hakan Gülseven’in yazdığı gibi, biz ablalar/abiler de sendikalaşacağız. Ve genç meslektaşlarımızla birlikte yürüyeceğiz.

***
İşte demokrasiniz Beyler!
Resmin kalitesi çok iyi değil. Belki kareyi deşifre etmekte zorlanabilirsiniz. Kısaca anlatayım: Bir grup genç, Berkin Elvan’ın katillerinin hâlâ bulunup yargı önüne çıkartılmamasını protesto etmek için Ankara’da buluştu. Berkin’i öldüren GÜÇ, bu gençleri de neredeyse öldüresiye hırpaladı. Fotoğraftaki gencin kolları, arkadan bükülmüş. Bir çift el de boğazını sıkmakta. Bu arada, kareye sığmamış ama, gencecik kızlar da saçlarından sürüklenmekte.



Önceki ve Sonraki Yazılar