Olympiacos'u kıskanıyorum

OLYMPİACOS muhteşem üçlüsü Spanoulis,
Printezis ve Galatasaray'dan giden Patric
Young olmadan, takımın “sharp-shooter”ı Matt
Lojeski'nin sadece 10 dakika süre aldığı maçta
Cedevita Zagreb'i deplasmanda yendi. Cedevita
ki, biri Efes deplasmanı olmak üzere son 3 maçını
kazanmış istim üstündeydi. Papanikolaou'lar
Sloukas'lar takımda ayrılsa da Olympiacos sistemi
yerlerini yeni oyuncularla doldurup, başarıyı sürekli
hale getirebiliyor. Euroleague'in ilk 6 haftasında
5 kez kazanan üstelik tek yenilgisini Baskonia
deplasmanında uzatmada yaşayan Olympiacos
düzeni kıskandırıyor doğrusu. Papapetrou
(1994), Athinaiou (1988), Agravanis (1994),
Mantzaris (1990), Tsairelis (1988) gibi Yunan
oyuncuların maç kazandıran ekstra performanslarını
hayranlıkla izledik.

Sinan Erdem'deki 2012 Euroleague finalinde,
kadrosu Kirilenko, Shved, Siskauskas, Khryapa,
Kaun gibi yıldızlarla bezeli 40 milyon Euro bütçeli
CSKA'ya karşı 22 sayıdan gelip peri masalı bir
şampiyonluk yaşadıklarında koç Dusan Ivkovic,
“Basketbol bütçelerle oynanmıyor” demişti. O sistemle
bir sezon sonra da bu kez başka bir koçla
(Bartzokas; şimdi Kuban'da) Real Madrid'i Londra'daki
finalde 17 sayıdan gelip yendiler ve üst
üste 2. Euroleague zaferini yaşadılar. İki takımında
“muhteşem üçlüsü” İspanyol ve Yunan idi.
Olympiacos düzeni sürekli zirveye talip, sürekli
“otoriteler”i yanıltmakla meşgul. İşin sırrı ise
basketbol kültürlerinde, takım düzenlerinde ve liderlik
edebilecek doğru isme sahip olmalarında.
Gelelim bize...

Yerli kalitesi

Ivkovic bu kez Anadolu Efes'te Euroleague
şampiyonluğu için göreve getirildi. Önce Olympiacos'taki
sağ kolu Aggelou geldi, ertesi sezon ise
Duda. İlk sezonunda şampiyon Real Madrid'e kaybedip
Final-Four'u kıl payı kaçırdı. Üstelik bu sezonki
kadronun çok gerisinde bir kadroyla. Şimdi
ise EuroBasket 2015'in yıldızlarından Cedi Osman,
son 2 sezonun Euroleague'deki “en iyi savunmacı”
sı Dunston, Pınar Karşıyaka'nın şampiyonluğundaki
2. kahraman Jon Diebler, Fransa
Milli Takımı guardı Thomas Huertel, atletizm patlaması
Derrick Brown, geleceğin NBA yıldızı Dario
Saric ve elbette Furkan Korkmaz var elinde.
1997 doğumlu Furkan Avrupa basketbolunun
yeni Rudy Fernandez'i olabilecek potansiyeliyle
her geçen gün oyununu geliştiriyor. Pazar günü
Türk Telekom'a 26 sayı atarak kariyer rekoru kırması
mental bariyerleri paramparça ettiğinin bir
kanıtı. Ama hem Cedi hem de Furkan kariyer
planlamalarını NBA üzerine yapıyor ve Efes belki
bir gün Euroleague zaferi yaşatsa da hiçbir zaman
bir Euroleague deplasmanında Papapetrou, Athinaiou,
Agravanis, Mantzaris, Tsairelis gibi yerlileriyle
maç kazanamayacak.

Fenerbahçe de farklı değil

Yunanistan'da da “yabancı sınırı” yok ama
ülke basketbolunun lokomotifi olan Olympiacos
ve Panathinaikos yerli oyuncu katkısı ve onların
ettiği liderlikle her zaman yukarıların doğal favorisi
konumunda. Sistem para harcamaya ve basketbol
piyasasının gözde isimleri transfer etmek üzerine
kurulu oldukça Ivkovic'i de getirseniz, Obradovic'i
de getirseniz pek faydası olmuyor. Misal; Fenerbahçe...
Geçen sezonki başarıyı aşmayı hedefliyorlar
ve Obradovic yerli oyunculara hiç güvenmiyor.
Bu yüzden yerli oyuncuları hem sayı oalrak
az hem de aldığı süreler anlamında. Takıma kimin
liderlik edeceği belli değil. Birbirine ilk kez bu yaz
“merhaba” diyen yıldız basketbolcuların bir takım
olup Final-Four kazanmasını bekliyoruz. Kazandı
diyelim. Sonraki sezonlar yatırım devam etmezse
sürekliliği olmayan bir başarıdan başka bir şey kalmamış
olacak elde. Bu sezon hem Anadolu Efes
için hem de Fenerbahçe için “Final-Four yapamaz”
diyemeyiz belki ama yerli kalitesi açısından
her ne kadar alt yaş milli takımlarında madalyalar
gelse de geleceğe ne kadar güvenle bakabiliyoruz?
En iyilerin NBA'e gittiği, vasatların ligdeki diğer takımlara
dağıldığı bir düzende Euroleague oynayacak
Printezis, Llull, Gentile, Shved, Kalnietis,
Schaffartzik ve Teodosic çıkaramadıkça ben hala
karamsarım. Haftaya Darüşşafaka Doğuş ve 18
kontratlı oyuncusuna değinelim.

Önceki ve Sonraki Yazılar