Ömer Adıgüzel

Ömer Adıgüzel

Önce kendimizden başlayarak…

  Çoğu zaman kendimize ve yaşantımıza ilişkin tüm beklentilerimizin kendiliğinden olmasını istiyoruz. Demokratik bir ülke yönetiminin gelmesini, yaratma özgürlüğüne engel konulmamasını, hiç kimsenin inancına, düşüncesine, giyimine, yaşama biçimine karışılmamasını, farklı olduğu için ötekileştirilmemesi, dışlanmamasını, hiçbir biçimde emeğin sömürülmemesini, herkesin hak ettiği biçimde yaşamasını, toplumsal empatinin gelişmesini, demokratik tutum ve davranışın içselleştirilmesini, ekonomik seviyenin beklenen ve istenen düzeyde olmasını, eğitimin nitelik sorunlarının çözülmesini, sağlık ile ilgili bir problemin olmamasını, adaletin herkes için uygulanmasını, barınmanın tüm canlılar için sağlanmasını, insan hakları ihlallerinin olmamasını, hatta bir futbol takımımızın şampiyonlar ligi finali oynamasını ve kazanmasını istiyoruz.
Tüm bu beklentilerimizin kendiliğinden gerçekleşmesini diliyoruz.
Olabilir mi?
İnsanca bir yaşama düzeninin kurulmasını, kurmakla kalmayıp sürdürülebilmesini, istemediklerimizin gitmesini, dilediklerimizin gelmesini, insan haklarının savunulmasını, hatta savunulmak durumunda kalınmamasını, özgürlüklerin engellenmemesini, sanatsal üretme ve yaratmanın önüne hiçbir engelin konulmamasını, böylece sanat aracılığı ile estetik beğenisi gelişmiş bireylerin daha fazla yetiştirilmesini, bu beğeninin kendi yaşamımızla uyumlu hale getirilmesini bekliyoruz.
Nasıl?
Tüm bu beklentiler kendiliğinden olmuyor ne yazık ki. Bir şeyler yapmamız gerekiyor ama nasıl başlayacağımızı bilemiyoruz. Yaşamımızın bu yakın zamanında bir dönüşümün ve değişimin olmasını istiyorsak, dönüşümü ve değişimi elbette önce kendimizden başlatmalıyız.
Önce “…hiçbir şey nasılsa değişmeyecek, geldiler ve hep kalacaklar” gibi öğrenilmiş veya sonradan kazanılmış bir çaresizliğin içine asla düşmeden, kendimize, dönüşüme ve değişime inanmalıyız.
Umudu hiç kaybetmeyerek, her şeyin kendiliğinden olmasını beklemek yerine kendimize düşeni yaparak, sorgulayarak, önce kendimizle barışarak, emek harcayarak, farklılığın zenginlik olduğunu kabul ederek, biat etmeyerek, farkında olarak, dönüşümün-değişiminin düşünü görerek ve bu düşü gerçek yapma umudunu taşıyarak ve her şeyin kendiliğinden olmasını beklemeyerek, kendimize ve çevremize yabancılaşmayarak...
Önce kendimizden sonra da bir oyun çok şeyi dönüştürebileceğine, değiştirebileceğine inanarak başlayabiliriz. Sanat ve kültüre ilişkin yeni sözcük ve tümcelerin olacağı “Kendiliğinden…” yazılarında buluşmak üzere…

Önceki ve Sonraki Yazılar