Örgütlü kötülüğün koalisyon hali

Saatler AKP-CHP koalisyonuna doğru dönüyor… “Büyük koalisyon” olarak anılan muhtemel bir AKP-CHP hükümetinin öncelikli hedefinin 13 yıllık AKP iktidarının hukuksuzlukları ve haksızlıklarıyla gerçekten hesaplaşmak, yarattığı politik, ekonomik ve toplumsal tahribatı onarmak olacağına inanıyor musunuz?
Bu konuda şüpheleri haklı kılacak birçok neden var. Öncelikle Erdoğan kaybetmeye mahkum olsa da koşulları sonuna dek kullanacak, mevcut AKP yönetimi Erdoğan’ın sınırlı izolasyonu dışında taviz ver(e)meyecek. Peki, CHP’de böyle bir tarihsel hesaplaşma için yeterli irade ve kabiliyet var mı?
Meclis açılışında sol yumruklarını kaldırarak sol kimlikleri ile mecliste olduklarını iddia eden CHP’li vekiller partinin çekirdeğindeki hakikati gizlemekten başka ne ifade ediyor?

CHP’li çok sayıda işadamı ve yöneticinin CHP’li yerel yönetimlerden rant elde ettiği, AKP’li yerel yönetimlerle işbirliği içinde rantı paylaştığı, AKP’lilerden arta kalanları topladığı iddiaları doğru mudur?

CHP’nin neo-liberal ekonomik postulayı tartışmasız kabul ettiği, programına yerleştirdiği, Türkiye’nin birikimlerinin son 15 yıl boyunca küresel güçlere aktarıldığı ekonomik programı kurgulayan ve bu programı şevkle sürdüren AKP iktidarını sitayişle öven Kemal Derviş’i dışarıdan bakan yapmayı düşündüğü, aynı ekolden gelenlere ekonomiyi teslim edeceği gerçeğini nereye koyalım.

Seçim öncesindeki hengamede pek sorgulanmayan, Erdoğan’ın zapturapt alınmaya çalışıldığı atmosferde oyun bozanlık yapmamak adına fazla eleştirilmeyen “Merkez Türkiye Projesi”, AKP’nin rant yaratma hedefli “çılgın” projelerinin benzeri olduğu, CHP’nin AKP döneminde hız kazanan üretime dayanmayan ranta ve yağmaya dayalı büyüme ve yandaşları zengin etme politikasını devam ettireceğinin işareti değilse nedir acaba?

CHP’de birçok yerde önseçim yapılmış olmasına rağmen, üye yapısının sağlıksız olması, feodal, klientalist, mezhepsel ilişki ve ağların etkinliği seçilen milletvekilleri incelendiğinde rahatlıkla görülebilir. Buna sermayenin CHP yönetiminde her daim temsilcileri yoluyla etkili olduğu gerçeği de eklenmeli elbette.

Bu nedenle sol yumruk, sol kimlik çıkışları temenni olmaktan öteye gitmiyor.
Unutulmaması gerekir ki, AKP hem mağdur hem mağrur, hem “beyaz Türk” hem “Zenci Türk”, hem milliyetçi hem çözümcü, hem demokrat hem zorba vs. gibi “ikiyüzlü” olmayı uzunca süre sürdürebildi.

Kısacası neo-liberalizm ve siyasal İslamcılık AKP’nin alamet-i farikası oldu ve bu sentez onu küresel güçlerin gözde işbirlikçisi kıldı.
Bugünkü CHP, söylemde en sol, uygulamada ise en neo-liberal CHP.
AKP’yi büyüten bu paradoksal sentez CHP’nin sonu olabilir.

***

Davutoğlu’nun Erdoğan’dan bağımsızlaşması ve Kılıçdaroğlu’nun genel başkan olarak kalabilmesi iktidara bir şekilde tutunmalarına bağlı. AKP’nin yarattığı rant okyanusu CHP’li işadamları ve elitlerin iştahını kabartıyor ve bir an evvel iktidardan nemalanmak istiyorlar. Bu durum Erdoğan’ın pazarlık gücünü artırıyor.

Seçim öncesinde başlayan ve Baykal-Erdoğan’ın “tuhaf” görüşmesiyle ivme kazanan olası AKP-CHP koalisyonu umarız şantaj, baskı, hukuksuzluk, rant vaadi ile oluşturulan futbol federasyonundaki egemenlerin “büyük koalisyonu”na benzemez. Koalisyona meşruiyet vermek adına dahil edilen “birkaç iyi adam” hakikati değiştirmeyecek.

Diğer yandan, muktedirlerin kendi çıkarları için oluşturacağı böylesi büyük koalisyon, nefes almayı daha güçleştireceği koordinatlarda sahici ve eşitlikçi bir muhalefetin merkezi hızla fethettiği bir süreci tetikleyebilir. HDP bu açıdan kritik bir durumda bulunuyor.

Önceki ve Sonraki Yazılar