Leyla Emeç Tavşanoğlu

Leyla Emeç Tavşanoğlu

Paris’te 2013’te başlayan macera

Yıl 1985…

Avrupa Konseyi’nin ön ayak olmasıyla yeni bir kurum oluşuyor.

Adı Avrupa Bölgeler Meclisi (Assembly of European Regions-AER).

AER kendini şöyle tanımlıyor:

“Biz AB üyesi ya da üye olmayan ülkeleri kucaklayan yaygın Avrupa’da en büyük bağımsız siyasi kuruluşuz. 35 ülkeden bölgeler ve belediyeleri, ayrıca 15 bölgeyi 1985’ten bu yana bünyemizde toplamış bulunuyoruz.”

Bu kurum zaman içinde ihmale uğruyor.

Yanlış yönetimler sonucu kasasında para kalmıyor. AER bu zorluklarla boğuşarak 2011 yılına geliyor.

İşte o zaman kaderi değişmeye başlıyor.

İstanbul İl Genel Meclisi Başkan Vekili Dr. Hande Özsan Bozatlı, özel çabasıyla AER Başkan Yardımcılığına seçiliyor.

Sonrasında her şey çorap söküğü gibi geliyor.

Kimi Avrupa bölgelerinden, özellikle de Paris belediyelerinden, çelme takma girişimlerine karşın 2013 Haziran ayında Paris’te yapılan genel kurulda Dr. Bozatlı oy çokluğuyla AER Başkanlığına seçiliyor.

Yani AB üyesi olmayan ama Avrupa Konseyi’nin bir kaç kurucu üyesi arasında yer alan Türkiye’den üstelik bir kadın Avrupalı belediyeleri ve bölgeleri yönetmeye başlıyor.

Bu sıkıntılı başlangıç döneminde Dr. Bozatlı bir de AER’in parasal işleriyle uğraşmak zorunda kalıyor.

İlk başlarda Avrupa’dan kendisine gelen dirençlerle baş etmeye çalışırken kendi ülkesinden de hiç bir destek görmüyor.

Sadece dönemin Başbakanı Tayyip Erdoğan’ın kimi zaman kendisini taltif ettiğini gazete haberlerinden okuyoruz.

Bir de bizim Türk basınının içler acısı hali var.

Türkiye’den Avrupa’da böylesine bir başarı yakalanmışken ve bunun gereğince değerlendirilmesi gerekirken medya ve gazeteler ağırlıklı olarak Dr. Bozatlı’nın çalışmalarına kayıtsız kalıyor.

Hatta bir büyük gazetesin bir yazarı Dr. Bozatlı hakkında şöyle bilgisizliğini ortaya vuran bir ifade kullanıyor:

“Yok canım. Türkiye kim, AER’in başkanı olmak kim? Bir kere Türkiye AB üyesi bile değil.”

Bunları söylerken AER’in AB değil, Avrupa Konseyi’nin ön ayak olmasıyla kurulduğunu ya bilmiyor ya da göz ardı etmek istiyor.

Her iki hal de çok vahim.

Geliyoruz 2015 Aralık ayına. Brüksel’de AER’in genel kurulu var.

Oylama yapılıyor.

Bu kez Dr. Bozatlı oy çokluğuyla değil, Kıbrıslı Rumlar ve Ermenistan bölgelerinin de “olur”uyla, oybirliğiyle yeniden AER başkanlığına seçiliyor.

Yine benzer zorluklar devam ediyor.

Ama bu kez Dr. Bozatlı’ya yavaş yavaş destekler de gelmeye başlıyor.

En önemli desteklerden birini Belçika Prensi Laurent’dan görüyor.

Çalışmalar başarıyla sürerken Dr. Bozatlı önemli bir karar alıyor.

“Dört yıl yeter. Tadında bırakmak lazım.”

Yalnız ilginçtir, bu kez kendisine muhalefet edenler dâhil pek çok bölge Dr. Bozatlı’nın başkanlıktan ayrılmasını istemez.

Hatta başkanlığını devam ettirmesi için AER tüzüğünü değiştirmeyi bile önerirler.

Ama Dr. Bozatlı kararlıdır.

Sonuçta bu aybaşında yapılan genel kurulda Dr. Bozatlı Onursal Başkan ilan edilir.

AER Başkanlığına ise önceki Başkan Yardımcısı İsveçli Magnus Berntsson seçilir.

Şimdi sizlere bu yazıyı yazmamdaki esas nedeni anlatmak istiyorum.

Acaba necip Türk milleti neden başarıları hastalık derecesinde kıskanır?

Destek olacak yerde köstek olur.

Yoksa vasatın altında seviyedekilerin çoğunluğu oluşturduğu bu halk kendisinden üstün gördüklerine tahammül mü edemiyor?

Hep bu soruların cevabını arayarak sizlerle bu yazıyı paylaştım.

Geçmiş Şeker Bayramınız kutlu olsun

Önceki ve Sonraki Yazılar