Ömer Adıgüzel

Ömer Adıgüzel

Pieta

Annelik bir kadına başkaları tarafından verilen toplumsal bir roldür.

Anne ile çocuk arasında kurulan eşi benzeri olmayan bağ, doğumdan önce başlar ve yaşamın sonuna kadar aralıksız devam eder.

Bu bağ tam anlamıyla gerçek bir sevginin kendisini oluşturur ve "gerçek sevgiyi ne yaşam, ne de ölüm yok edebilir".

Rönesans döneminin ünlü heykel sanatçılarından Michelangelo’nun Pieta heykeli de tam olarak anne ve çocuk arasındaki gerçek sevgiyi ve bu sevginin ölümsüzlüğünü anlatır.

Pieta acıma veya şefkat demektir.

Kucağında oğlu İsa’nın ölü bedenini tutan Meryem’ acısı ile tüm annelerin acıları betimlenir.

Meryem’in çarmıhtan indirilen İsa’nın bedenini kucağına aldığı acıklı ve duygusal an, dini anlamının ötesinde anne ve oğul arasındaki gerçek sevgiyi gösterir.

İsa, annesi Meryem'in şefkatli kollarındadır.

Meryem için o sadece dünyaya getirdiği bebeğinden başkası değildir.

Acıların en büyüğünü yaşayan anne her şeyin bilincinde ve farkında olduğu halde yine de oğlunun öldüğüne tam olarak inanmamakta, küçük de olsa bir umutla beklemektedir.

Bir anneye bu anı yaşama, umutla bekleme diyebilir miyiz?

Bu acıyı yaşamaktan onu alıkoyabilir miyiz?

Bir anne için çocuğunu kaybetmenin ötesinde başka bir acı olabilir mi?

Acıların en acısını taşıyan anne için yaşamın artık başka bir anlamı kalmış mıdır?

O anneye ve o ana bakan tüm iç sesler hiç kimsenin duyamayacağı bir tonda “bir gün belki de...” demektedir.

Bir fotoğraf ile oturan bir kadından oluşan dondurulmuş tüm imgeler bu yüzden her yerde ve her zaman annelerin gerçek sevgilerini hiçbir şeyin değiştiremeyeceğini gösterir.

Ellerinde çocuklarının fotoğrafları ile sönmüş ve donmuş bir yüz ile bekleyen anneler ile Pieta’larda anlatılan acı, merhamet ve şefkat arasında bir fark var mıdır?

Annelerin kendi bedenlerinden kopan ve sonra yitirdikleri parçalarına kavuşma isteklerini, beklemek eyleminden başka en iyi ne anlatabilir?

Önceki ve Sonraki Yazılar