Organik tarım mı endüstriyel tarım mı?

Endüstriyel tarım kimyasal ilaç ve kimyasal gübreler, şirket tohumları, yoğun tarımsal makineler ve yoğun su kullanılarak yapılan tarım sistemidir. Organik tarım ise kimyasal ilaç ve kimyasal gübreler kullanılmadan yapılan tarımdır. Büyük tarım işletmeleri şeklinde, çoğunlukla az sayıda türde bitki veya hayvan yetiştirilerek, işçi kullanılarak ve daha çok ihracat veya zincir marketler için, ancak kimyasal ilaç ve gübreler kullanılmadan yapılan tarım sistemine “endüstriyel organik tarım” diyoruz. Bu sistem yeterince doğaya saygı göstermediği gibi, köylünün tasfiyesine engel olmayarak ve tüketicilerin ödeyemeyeceği ürünlerin pazarlanmasına neden olarak sosyal yönden de sakıncalar yaratıyor.


Endüstriyel tarım; toprak, su, tarım ürünlerinde yarattığı kirlenme ile hem dünyada hem de ülkemizde yaşam üzerinde ciddi bir tehdit oluşturmaktadır. Grain adlı kuruluşun bir çalışmasında sera gazlarına gıda sisteminin bütün olarak katkısı hesaplanmıştır. Doğrudan tarımsal üretim sera gazlarının %11-15’inden sorumludur. Ancak sera gazlarının üretiminde arazi kullanımındaki değişiklikler ve ormansızlaştırmanın %15–18, gıda ürünleri işleme, taşıma, paketleme ve perakende satışın %15–20, atıkların ise %2–4 payları vardır. Toplam olarak endüstriyel gıda sisteminin sera gazları üretimindeki payı %44–57 arasındadır.

Gerek tarım ürünlerinin işlenmesi gerekse tarımsal üretimde büyük bir yoğunlaşma şirketler için kaçınılmaz olmuştur. Kimyasal gübre, tarım ilaçları, şirket tohumları hep tek ürün ve biyo çeşitlilikte gerileme ile pazar alanı bulabilirdi. Tarımsal üretimde işçinin kontrolünün zor olması; tek ürünü, biyo çeşitlilikteki kaybı ve mekanizasyonda aşırı gelişmeyi zorunlu kılmakta idi.

Gerek endüstriyel tarımın dayandığı petrolün tükeniyor olması, gerek toprak ve su başta doğal varlıkların tükenmesi, gerekse de bir yandan obezite ile boğuşan bir kesim diğer yandan ise aç, kötü beslenmiş ve topraksız, işsiz kesimin oluşturduğu sosyal ve ekonomik sorunlar bu yolda çıkışın olmadığını göstermektedir.

Agro ekolojik yöntemlerle yapılan tarım sanıldığı gibi verimliliği düşürmüyor. 30 yıllık bir araştırmada organik tarımda daha yüksek verim elde edildiği saptanmıştır. (Rodale Institute, Farming Systems Trial) Organik tarımda eğer yerel tohumlar kullanılırsa ürünler sadece temiz olmakla kalmıyor, besleyici değerleri de çok yükseliyor.

Topluluk destekli tarım, çiftçi pazarları gibi yaklaşımlarla el ele yürütülen ve “endüstriyel” olmayan bir organik tarım çiftçilerin kırsal alandan sürülerek kentlerde perişan olmalarını da engelleyebilir. Bu tür bir organik tarım daha fazla el emeğine gerek duyacaktır. Ürünlerin dayanışmacı bir yerel gıda sistemi ile pazarlanması halinde tüketiciler de bu ürünlere ekonomik olarak ulaşabileceklerdir.

Agro ekolojik yöntemleri esas alınarak yapılan bir tarım girdi maliyetlerini düşürdüğü gibi, dekara çok daha az fosil yakıt kullanmaya yol açacaktır.

Var olan sistem tarafından evcilleştirilmemiş bir organik tarım, sadece tüketicilerin tercihleri ile yaygınlaşamaz. Endüstriyel tarımda çıkarları olan tarımsal girdi şirketleri, gıda devleri, fastfood zincirleri, büyük tarımsal işletme sahipleri ve bunların iş verdiği reklam çevreleri gerçek bir organik tarıma karşı çıkacaklardır. Ulusal ve uluslararası tarım politikaları her ne kadar organik tarımı da destekliyor görünse de endüstriyel tarımın sürmesi yönünde güçlü bir destek oluşturuyorlar. Politikaları değiştirecek bir yapı kurulana dek ekolojik ve dayanışmaya dayalı yerel tarım sistemlerinin kurulması için çaba göstermek gerekiyor.

Önceki ve Sonraki Yazılar