AKP'nin tepesi ile taban arasındaki mesafe açılıyor: Erdoğan başta olmasa...

AKP'nin tepesi ile taban arasındaki mesafe açılıyor: Erdoğan başta olmasa...

Karar gazetesi yazarı Etyen Mahcupyan, “Erdoğan başta olmasa, birçok partili için bunun kendi bildikleri AK Parti olduğuna inanmaları zorlaşıyor. Mesafe açıldığı sürece, partiyi ‘millileştirme’ yönündeki gayretler de beyhude olacak ve sırıtmaya başlayacaktır” dedi.

Karar gazetesi yazarı Etyen Mahcupyan, "Erdoğan başta olmasa, birçok partili için bunun kendi bildikleri AK Parti olduğuna inanmaları zorlaşıyor" dedi. Mahçupyan, parti yönetimi ile seçmen arasındaki mesafe açıldığı sürece, partiyi ‘millileştirme’ yönündeki gayretlerin beyhude olacağını ve sırıtmaya başlayacağını belirtti.

Mahcupyan, ‘AK Parti’de mesafe sorunu’ başlığıyla kaleme aldığı yazıda, 13 Eylül günü yapılan AK Parti’li belediye başkanları ‘istişare ve değerlendirme’ toplantısında Erdoğan’ın, “Biz sıradan bir parti değiliz. Bu dönemde AK Parti’ye zarar verecek her tutum, her söz, Türkiye’ye ve milletimize vurulmuş bir darbe olacaktır” şeklindeki sözlerini hatırlattı.

Bunun epeyce sorunlu bir önerme olduğunu bildiren Mahcupyan, “Eğer parti/ülke özdeşliği apaçık bir olgu ise diğer partilerin niye var olduklarını açıklayamayız. Ya da onları tümüyle ‘gayrı milli’ ilan etmemiz gerekir ki, bu da bizi o malum otoriter rejimlerle aynı safa çeker” ifadelerini kullandı.

PARTİNİN TEPESİ İLE TABANI ARASINDAKİ MESAFE…

Mahcupyan, özetle şu görüşleri dile getirdi:

“Bu tür cümleler çoğu zaman parti politikasının istenen sonucu vermediğini, çoğunluğun desteğinin sağlanabilmesi için partinin ‘millileştirilmeye’ çalışıldığını ima eder.

Eğer bir partinin yöneticileri belirli bir sıklıkla bu türden önermeler yapmaya başlamışlarsa, bilin ki o partinin tepesi ile tabanı arasındaki mesafe uzamaya başlamıştır. Nitekim son günlerde AK Parti içinde de bu türden bir zaafın yaşandığına dair birçok makale yayımlandı. Bunlar olmasaydı bile ‘metal yorgunluğu’ söyleminin ve teşkilat yenileme gayretlerinin altında aynı tespit ve kaygıların yattığını görmek için siyasetçi olmak gerekmiyor.

O halde esas meseleye gelelim… Bugün AK Parti yönetimi ile seçmen ve teşkilat tabanının bir bölümü arasında yaşanmakta olup mesafenin açılmasına neden olan sorun ne? Vurgulamak gerek ki kişi, kültür ve hedefler açısından bir sorun yok… Yani Erdoğan’ın kişiliği AK Partililer için hâlâ değerli bir nitelik. Belirsiz ve sıkıntılı dönemleri Erdoğan’ın liderliği altında geçme arzusu üst düzeyde. Parti yönetiminin kültürel açıdan tabanda yadırganacak bir sapma yaşadığı da söylenemez. Nihayet Türkiye ve AK Parti’ye ilişkin hedefler açısından da yönetimle genel kitle arasında bir uyumsuzluk bulunmuyor.

Ancak öyle gelişmeler var ki, giderek belirginleşen bir ‘mesafenin’ oluştuğunu da gösteriyor. Birincisi şu anki ‘AK Parti’nin kuruluştaki perspektiften ideolojik bir farklılaşma içinde olduğu tespiti yapılıyor. Çeperden gelerek merkezi yeniden ve çoğulcu bir anlayış içinde inşa etme iradesi gösteren bu siyasi hareketin, şimdi geldiği devletçi ve dar milliyetçi bakışla tüm tabanı kuşatmasının çok zor olacağı anlaşılıyor.

***

İkincisi Erdoğan’ın tercihini yansıtan ‘küçük çevre ve tek adam’ yönetim tarzının partinin ortak aklından yararlanamadığı, liyakat yerine sadakati yerleştirdiği ve böylece ‘kripto AK Partililik’ şeklinde tezahür eden bir fırsatçılığa kapı açtığı gözlemi yapılıyor.

Üçüncü olarak ise, muhafazakâr demokratlığa talip bir hareketin son bir buçuk yıl içinde demokratlık iddiasından vazgeçerek, bildik ataerkil zihniyete dönüş yaptığı, parti içi enformel hiyerarşinin ve ihsan sisteminin öne çıktığına işaret ediliyor.

Öyle ki eğer Erdoğan başta olmasa, birçok partili için bunun kendi bildikleri AK Parti olduğuna inanmaları zorlaşıyor. Bu mesafe açıldığı sürece, partiyi ‘millileştirme’ yönündeki gayretler de beyhude olacak ve sırıtmaya başlayacaktır. Çözüm malum otoriter örneklerin izinden gitmekten değil, seçmen ve teşkilat içindeki sağduyunun sesine kulak vermekten geçiyor.”