Banu Güven'den bomba iddia: Erdoğan algı operasyonu peşinde

Banu Güven'den bomba iddia: Erdoğan algı operasyonu peşinde

İstanbul'un seçilmiş başkanı Ekrem İmamoğlu’yla Binali Yıldırım’ın çıkacağı ‘ortak yayın’ konusuna ilişkin gazeteci Banu Güven bir yazı kaleme aldı.

Banu Güven “Eşitmişiz gibi çek kanka…” başlıklı yazısında, “Erdoğan, TV tartışması için Yıldırım’a neden yeşil ışık yaktı?” sorusunu soruyor ve bunu şöyle yanıtlıyor: “İmamoğlu tekrar seçildiğinde yenilenin kendisi değil, Yıldırım olduğu algısını güçlendirecek, geleceğe yönelik bir müdahale" ifadelerini kullandı.

Böylesi bir ‘ortak yayının’ 1994’teki yerel seçimler sırasında Erdoğan için de önemli olduğunu hatırlatan Güven, “Erdoğan’ın belediye başkanlığına giden yolda kendisini diğer adaylar karşısında gösterebilmesi için bir fırsattı, o da bu fırsatı kullandı” dedi..

Banu Güven'in yazısının ilgili bölümü şöyle:

1994 yerel seçimleri öncesinde Refah Partisi’nde popüler ve gelecek vadeden ama ana akım medyanın şans da, yüz de vermediği bir adaydı Erdoğan. TRT stüdyosunda, karşısında İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı için yarışacağı adaylardan ikisi, ANAP’ın adayı İlhan Kesici ve DYP’nin adayı ve sabık belediye başkanı Bedrettin Dalan oturuyordu. SHP’nin adayı Zülfü Livaneli’nin koltuğu boştu. Erdoğan, önünde dosyalar, İstanbul için vereceği hizmetleri anlatmak için mütevazı bir tavırla sırasını bekliyordu. Sıra ona gelince, neden Boğaz’da yeni bir köprüye karşı olduğunu anlatıyordu mesela. O zamanlar öyleydi. Bu program, Erdoğan’ın belediye başkanlığına giden yolda kendisini diğer adaylar karşısında gösterebilmesi için bir fırsattı, o da bu fırsatı kullandı.

Erdoğan’ın çıktığı ikinci tartışma programı 2002’deydi. 3 Kasım’daki genel seçimden hemen önce Uğur Dündar’ın yönetimindeki Siyaset Arenası’nda karşısında CHP Genel Başkanı Deniz Baykal vardı. O da ilk kez seçime girecek AKP’nin Genel Başkanı sıfatıyla programa katılmıştı. Zor durumdaydı. Daha önce aldığı hapis cezası nedeniyle siyaset yasağı vardı, aday olamıyordu. Yargıtay Başsavcılığı partinin genel başkanı olmasının bu yasağı ihlal ettiğini savunuyor, kurucu üyeliğinin son bulmasını talep ediyor, ayrıca başörtülü üyeler nedeniyle soruşturma yürütüyordu. Programın ilk sorusu bu konularla ilgili görüşünü belirtmesi için Erdoğan’a sorulmuştu. Erdoğan o zamanlar hala mağdurdu, ama kazanma ihtimali olduğunu da biliyordu. Partisi seçimi kazandı, tek başına iktidar oldu. Baykal Erdoğan’ın siyaset yasağının kalkmasına yardım etti. Erdoğan milletvekili seçildi ve başbakanlık koltuğuna oturdu. Muktedir oldu, VIP salonundan geçemediği günler geride kaldı. Sonra da Erdoğan’ı TV’lerde herhangi bir tartışma programında bir daha göremedik.

Erdoğan CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun son dönemde yaptığı çağrıları da hep geri çevirdi, “Neyi tartışacağız kardeşim, neyi? Bizim tartışacak vaktimiz yok. Millet hizmet bekliyor” dedi. Eski rakibi Selahattin Demirtaş’ın cumhurbaşkanlığı seçimi öncesindeki çağrısı üzerine “Ya biz senle neyi konuşacağız ki? Sen Kandil’in başındakilerle berabersin” diyerek püskürdü. Ama 31 Mart’tan sonra “Kesinlikle bir şeyler oldu” ve İstanbul adayı Yıldırım’ın İmamoğlu ile tartışmasına yeşil ışığı yakıverdi. Erdoğan siyasi hayatımızdan silip attığı tartışma kültürünü neden şimdi hatırladı?

Ekrem İmamoğlu’nun kampanyasını yürüten iletişimci Necati Özkan’a göre, bu kararın ardında iki neden yatıyor. Birincisi AKP’nin, yani Erdoğan’ın 31 Mart sonrasındaki strateji değişikliği. Özkan, 31 Mart’ın sahaya inmeyen / indirilmeyen, miting yapmayan, neredeyse gönülsüz görünen Yıldırım’ın şimdi icraatçı aday olarak ön plana itildiğine dikkat çekiyor. “31 Mart’ta ekonomideki temel sorunları unutturamayacaklarını gördüler ve sonuç olarak neredeyse kırsala hapsolmuş bir AKP çıktı. Erdoğan şapkayı önüne alıp düşündü “Nerede hata yaptık” diye. Erdoğan 39 ilçede miting yapacaktı,  MHP Genel Başkanı ‘İstanbul’a mitil atacağım’ dedi. Ama artık Yıldırım, ‘Yaparsak yine biz yaparız’ mesajıyla, tek başına sahada. Ama bunun için çok geç. İnsana değil de, tamamen fiziki projelere odaklanan bu yaklaşımın çalışma ihtimali yok” diyor. Özkan ikinci nedeni ise şöyle açıklıyor: “31 Mart’a kadar olan oyun tamamen adaletsizdi, 31 Mart gecesi tamamen adaletsizdi, YSK tamamen adaletsizdi. Dolayısıyla şimdi sanki adil bir yarış varmış izlenimi yaratmaya çalışıyorlar. Bence bu girişimin yegane amacı dışarıya da Türkiye’deki oyunun adil olduğuna dair görüntü vermek. Hiçbir şanslarının olmadığını bilseler de.”

Yani Binali Yıldırım için “Eşit koşullardaymışız gibi çek kanka” diyebileceği bir ortam yaratılmak isteniyor.