CHP, AKP'nin bahanesi kalmadı

CHP, AKP'nin bahanesi kalmadı

22 Mayıs 2016 tarihinde Antalya'da toplanan CHP Parti Meclisi'nde Türkiye'nin 'Yargı bağımsızlığı, dış politika, eğitim, ekonomi ve toplumsal barış' başlıklı 5 temel sorunun görüşüldüğü ve tartışıldığı belirtildi.

CHP tarafından PM toplantısına ilişkin yazılı açıklama yapıldı. Yazılı açıklamada şu ifadelere yer verildi:

"AKP'NİN İLERİ SÜREBİLECEĞİ HİÇBİR BAHANESİ KALMAMIŞTIR"

"1) TBMM Genel Kurulu'nun 20 Mayıs 2016 tarihli birleşiminde yapılan oylamayla, AKP'nin 'Terörle mücadelede engel& olarak gösterdiği dokunulmazlıklar, milletvekillerinin mevcut fezlekelerine mahsus olmak üzere kaldırılmıştır. Dokunulmazlıkların da kaldırılmasıyla, Türkiye'nin terör sorununun sonlandırılması için AKP'nin ileri sürebileceği hiçbir bahanesi kalmamıştır. Dokunulmazlıklar konusu, "terör sorununa" indirgenirken, yolsuzluk yapan, suç işleyen başbakan ve bakanların dokunulmazlıkları ise sürmektedir. Öte yandan, 20 Mayıs 2016 tarihi ertesinde, fezlekeye konu olan bir suçun öznesi olabilecek tüm milletvekillerinin dokunulmazlıkları da devam etmektedir. Dolayısıyla, getirilen düzenleme Anayasa'daki mevcut dokunulmazlık düzenlemesini değiştirmemiştir.

"CHP DOKUNULMAZLIKLARIN , BAŞBAKAN VE BAKANLARI KAPSAYACAK ŞEKİLDE KALDIRILMASINI SAVUNMUŞTUR"


2) Dokunulmazlık tartışmalarında ilkesel bir tutum alan CHP, kürsü dokunulmazlığı hariç tüm dokunulmazlıkların, başbakan ve bakanları kapsayacak şekilde kaldırılmasını savunmuştur. CHP, dokunulmazlığı, suç işleme ayrıcalığı tanıyan bir koruma aracı olarak değil, milletvekillerinin siyaset yapma güvencesi görmekte; kürsü dokunulmazlığını, modern parlamenter siyasetin ve ifade özgürlüğü hakkının temel öğelerinden biri olarak tanımlamaktadır. CHP, dokunulmazlıklarla ilgili tartışmalar sırasında, ifade özgürlüğüne verdiği önemi açıklıkla ortaya koymuştur. Anayasamızın 83'ncü maddesi uyarınca grup kararı alınması mümkün olmadığından, milletvekillerimizin özgür iradeleri ve vicdani kanaatleriyle oylarını kullanacakları da açıklanmıştır. CHP milletvekillerinin Anayasanın 148/2 maddesi uyarınca 110 imzayla Anayasa Mahkemesi'nde iptal davası açması ise uygun bulunmamaktadır.

"YARGILANACAK TÜM MİLLETVEKİLLERİMİZLE DAYANIŞMA İÇİNDE OLACAKTIR"


3) Milletvekillerinin bireysel olarak tüm hukuk yollarına başvurma haklarını kullanması, evrensel hukukun gereğidir. Parti Meclisimiz, CHP milletvekillerinin Anayasa'nın 85'inci maddesi uyarınca iptal istemiyle ve 148/3'üncü maddesi uyarınca da hak ihlali nedeniyle bireysel başvuruda bulunma hakları olduğunu ifade etmektedir. Aynı gerekçelerle Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ne (AİHM) başvuru yapma hakları bulunmaktadır; bu haklarını kullanmak isteyen CHP milletvekillerine gerekli hukuki destek verilecektir. CHP örgütleriyle birlikte, halen yargılanan geçmiş dönem milletvekillerimiz ve yargılanacak tüm milletvekillerimizle dayanışma içinde olacaktır.

"YÜKSEK YARGININ TARAFSIZLIĞINI KORUMASININ GEREKTİĞİNİ VURGULUYORUZ"

4) Yargıya güvenin hızla gerilediği bir dönemde özellikle yüksek yargı mensuplarının tutum ve davranışlarına her zamankinden daha fazla özen göstermesi zorunluluktur. Ettiği anayasal yemine sadık kalmayan, 'Yargı bana ayak bağıdır' ve 'Anayasa Mahkemesi kararına saygı duymuyorum' diyen, yerel mahkemeyi Anayasa Mahkemesi kararına uymamaya çağıran, devleti temsil etme ve denge unsuru olmak yerine bir siyasi parti lideri gibi hareket eden, Cumhurbaşkanı'nın, makamını temsilen değil; "partili" olarak gerçekleştirdiği siyasi Rize gezisine katılan Yargıtay, Danıştay ve Sayıştay Başkanları'nın tutumlarını doğru bulmuyoruz. Yargı, giderek siyasallaşmaktadır; tüm yargı mensuplarının daha fazla yıpranmaması için, yüksek yargının tarafsızlığını korumasının gerektiğini vurguluyoruz.

"DIŞ POLİTİKADA DÜŞMAN YARATAN YAKLAŞIMLARDAN KURTULMAK ZORUNDAYIZ"


5) Türkiye'nin dış politikası, AKP hükümetlerinin yanlışları ve bunlara bağlı kökleşen sorunlar nedeniyle sürdürülemez noktaya gelmiştir. Dış politikada 180 derecelik kapsamlı bir değişikliğe gidilerek, düşman yaratan yaklaşımlardan kurtulmak zorundayız. Bu bağlamda başta komşularımız olmak üzere aramızda sorun olan tüm ülkelerle ilişkilerimizi normalleştirmek önceliğimiz olmalıdır.