Deniz Zeyrek: Yıldırım'ı aslın zorlayan İmamoğlu değil...

Deniz Zeyrek: Yıldırım'ı aslın zorlayan İmamoğlu değil...

Sözcü gazetesi yazarı Deniz Zeyrek 16 Haziran Pazar akşamı gerçekleşen ortak yayını yazdı.

Deniz Zeyrek bugünkü "Yıldırım’ı İmamoğlu değil İstanbul’un geçmişi zorladı" başlık yazısında ortak yayaında İsmail Küçükkaya moderatörlüğünde soruları yanıtlayan Yıldırım'ın İmamoğlu karşısındaki zorlanmasının AKP'nin İstanbul geçmişiyle ilgili olduğunu söyledi.

"Binali Yıldırım ile Ekrem İmamoğlu arasındaki televizyon münazarasında Yıldırım'ın esas rakibi İmamoğlu değil, mensubu olduğu siyasi hareketin son çeyrek asırda İstanbul'da ve 17 yılda Türkiye'de yaptığı icraatlardı" diyen Zeyrek, "Malumunuz, İstanbul 1994'ten beri kendileri tarafından yönetiliyor. Yıldırım da o yönetimde önemli roller üstlenmiş biri.Programın bir bölümünde İmamoğlu, “vaat dile getirecek olan biziz” dedi ve Yıldırım'ın iktidarın bir mensubu olarak vaatte bulunacak değil, yapacak tarafta olduğunu vurguladı" dedi.

Deniz Zeyrek'in yazısının ilgili bölümü şöyle: 

Yıldırım, “ama biz de adayız” dese de münazara boyunca ortaya çıkan tablo, yaptığı tespit konusunda İmamoğlu'nu haklı çıkarır cinstendi.

Örneğin, haritada bazı bölgeleri gösteren Yıldırım, “Buralar dereydi. Yapılaşma oldu, kayboldu” dedikten sonra İstanbul'un yeşil alanlarını artırmak için kuzey ormanları ile Marmara sahili arasında yeşil koridorlar oluşturmayı, İstanbul'un derelerini ortaya çıkarmayı vaat ediyordu.

Oysa, 1994 ile 2019 arasında kalan 25 yılda kendileri iktidardaydı ve derelerdeki yapılaşmanın tamamına yakını o dönemde yaşanmıştı.

Hatırlayın, 2009 yılında İstanbul'da 40 kişinin öldüğü ciddi bir sel felaketi yaşanmıştı. Halkalı, İkitelli sular altında kalmıştı. Basın Ekspress Yolu, aslına rücu edip büyük bir ırmağa dönüşmüştü.

O gün açıklama yapan her yetkili dere yatağında yapılaşma olmaması gerektiğini, bunun önüne geçileceğini söylüyordu. Peki ne oldu?

Basın Ekspres Yolu'nun iki yanına onlarca gökdelen dikildi. Peki o gökdelenler izinleri nereden aldı? AK Partili büyükşehir belediyelerinden ya da Ankara'dan, bakanlıktan.

Sadece İmar ve dikey yapılaşma meselesi değildi Yıldırım'ın elini kolunu bağlayan. Bir örnek daha vereyim:

Yıldırım, İstanbul'un kaynaklarının en iyi şekilde kullanılacağını vaat ederken, AK Partili belediye başkanlarının sadece iktidarla ilişkili kişilerin yönetici olduğu vakıflara ciddi miktarda kaynak aktarılmasını savunmak zorunda kalıyor.

Vakıflar aslında varlıklı insanların “vakfettiği” kaynakları ihtiyaç sahiplerine ulaştırmak için vardır. Oysa Yıldırım'ın savunmak zorunda kaldığı İstanbul modelinde vatandaşların vergileri, tüyü bitmemiş yetimin hakkı, sadece bir grubun, bir siyasi görüşün hizmetine sunuluyor.

Diğer tarafta İmamoğlu “devletin kaynağıyla yurt yapılacaksa devlet yapar vakıfların aracılığına gerek yok” diyerek daha ideal bir yöntem ortaya koyuyor.

Üçüncü bir örnek, israf ve zarar meselesiydi. İmamoğlu, Sayıştay raporuna dayandırarak israf ve zarar örnekleri veriyordu. Yıldırım ise sırf kendi partisinden insanların icraatı diye o israfı ve zararı savunmak, ya da “yok” diye görmezden gelmek zorunda kalıyordu.

Bu örnekler artırılabilir. İstanbul'da yaşayan zihinsel engellilerin, hükümlülerin, sandık kurulu görevlilerinin bilgilerinin, kişisel verilerin korunmasına ilişkin yasaya aykırı bir şekilde AK Parti'ye verilmesi, iktidara bağlı Anadolu Ajansı'nın seçim gecesi yaptıkları, YSK'nın tartışmalı kararları İmamoğlu'nun öne çıkardığı başka başlıklardı. Yıldırım da iktidarın bir temsilcisi olarak, “İstanbul adayı” ile doğrudan ilgisi olmadığı halde AA'yı, YSK'yı, kişisel verileri AK Parti ile paylaşan bakanlıkları savunma konumundaydı.

İnsanların değişim arzuladığı dönemlerde mevcudun (statükonun) temsilcisi olmak hayli zor.

31 Mart seçimleri öncesinde rakibi ile münazarayı isteyen İmamoğlu, 16 Hazirangünü yapılan münazaraya sırf rakibine “hayır” dememek için çıkmıştı. Belki de tek gayreti gol yememek olunca, Yıldırım'ın üzerine fazla gitmedi.

Yıldırım da programı İmamoğlu ile arasındaki farkı kapatacak kırılma için bir zemine dönüştüremedi. Çünkü örneklerini sıraladığım konuları izah etmekte zorlandı.

Yıldırım'ı esas zorlayan, İmamoğlu değil, İstanbul ve Türkiye'deki mevcut iktidarın temsilcisi olmak ve geçmiş icraatları savunmak oldu.