Erdoğan'ın 100 günlük eylem planı yalan oldu!

Erdoğan'ın 100 günlük eylem planı yalan oldu!

‘Ekonomi uçacak, ülke kalkınacak’ iddiasıyla duyurulan ‘100 Günlük Eylem Planı’nda yer alan 400 projeden çoğu hayata geçmedi.

Bülent Falakaoğlu, Erdoğan'ın duyurduğu 100 Günlük Eylem Planı'nda vaat edilenlerin büyük kısmı hayata geçirilmedi. Evrensel yazarı Bülent Falakaoğlu bugünkü yazısında o projeleri ele aldı. 

Falakaoğlu'nun yazısı şöyle; 

Tam 100 gün önce...
Cumhurbaşkanı Erdoğan...
‘100 Günlük Eylem Planı’ açıklamıştı.
Cumhurbaşkanlığı ile 16 bakanlığın, 100 gün içinde yapacağı icraatları sıralamıştı.
400 proje duyurmuştu.
Sonra da eklemişti: “Aslında tamamlanacak proje sayısı 1000’in üzerindedir. Biz bunlardan 400’üne yer verdik.”
Dile kolay bin proje.
Tam bir ‘uçacağız’ mesajıydı!

***

24 Haziran seçimlerinin üzerinden 100 gün geçtikten sonra da... ‘Başkanlık Kabinesi’nin açıklanmasının üzerinden 100 gün geçtikten sonra da...
Bu 100 günlerdeki icraatlar masaya yatırılıp, karne verilmişti.
Şimdi biz de...
Cumhurbaşkanının, ‘400 proje yeni dönemin ateşleyicisi olacaktır’ diye takdim ettiği 100 günlük planın ekonomi kısmına bakıp bir karne çıkaralım!

***

400 projeden rastgele birini seçelim.
Misal: Toplam 6 milyon yolcu kapasiteli Muş ve Kahramanmaraş havalimanlarının terminal binaları tamamlanacak.
Tamamlandığını göremedik.
Lakin Sayıştay raporlarında havaalanlarına ilişkin şu notları gördük: Gayrettepe-İstanbul Yeni Havalimanı metrosunun zamanında yetişmesi mümkün değil! Yetişmedikçe yolcu garantisi kapsamında DHMİ tarafından ödenecek koşullu yükümlülüğün günlük değeri dikkate alındığında metro sisteminin açılışında yaşanılacak her bir günlük gecikmenin değeri yadsınamayacak kadar büyüktür.
Sayıştay geçmiş dönemde de...
Yap-İşlet-Devret (YİD) modeliyle özel sektöre yaptırılan havalimanlarının devlete pahalıya patladığını şu vurguyla gözler önüne sermişti: DHMİ’nin sorumlu olduğu 54 havalimanından 45’i zarar ediyor.
Bazı iddiaların...
3 Katlı Büyük İstanbul Tüneli Projesi’nin YİD Modeli ile ihale edilmesi...
Bazı hızlı gar terminallerinin açılması gibi...
Bunların hayata geçirildiğini göremedik ama Yeni Ekonomi Programı’nın açıklanmasıyla birlikte...
Hükümetin, ‘Cebimizden 5 kuruş çıkmayacak’ diyerek...
‘Araç ve dolar’ garantisiyle yaptırdığı köprü, şehir hastanesi ve otoyol gibi mega projelere 2021 yılı sonuna kadar devletin 44.5 milyar lira ödeyeceğini...
Geçmediğimiz köprünün, gitmediğimiz hastanenin parasının cebimizden çıkacağını...
Yap-İşlet-Devret modeliyle yapılan projelerin, yandaş müteahhide kıyak, devlete (hepimize) ‘kazık’ olduğunu gördük.

‘YERLİ DEYİP İTALYAN TEKELİ İHYA ETMEK’
400 projenin içinde...
Modern toptancı halleri kurulması ve ürün izlenebilirliğinin sağlanması...
Sınırlarımız içinde mayın ve patlamamış mühimmatla kirletilmiş alanları tarım ve hayvancılığa açmak amacıyla temizlik yapılması...
Ve daha pek çok tarıma yönelik vaat işittik.
İşittik işitmesine fakat çiftçinin değil de...
Bu 100 gün içinde, her yıl ağustos ayında açıklanan fındık fiyatının Kasım’a bırakılarak...
Ülkemiz fındık piyasasında tekel oluşturan İtalyan Ferrero’nun, iki doların altında bir fiyatla fındık almasını sağlayarak...
Tekelin ve tüccarın ihya edildiğine tanık olduk.
Topraklarından bereket fışkıran ülkemizin, ithal tarım ürünleri cennetine dönmüş olmasından zerrece hicap duyulmadığına...
Cumhurbaşkanının ağzından, üç gün önce dökülen şu sözlerle şahit olduk: “Et fiyatlarını düşürmek için gerekirse cari açığı bile düşünmeden ithalata gideriz.”

***

Tohumda yerel çeşitlerin korunmasına dair yönetmelik bile...
Takası yasaklayan, patent yolu ile tohumun hakimiyetini şirketlere veren içeriğiyle...
Küçük çiftçi düşmanı!

***

Hükümet 100 günde tarımı şahlandıracak bir hava estirmişti.
Oysa TÜİK diyor ki...
Tarım sektörü hızla daralıyor, bu yıl geçen yıla göre küçülecek. Yani geçen yıla göre daha az üretecek.
Memleket yabancı çiftçinin ürettiği ile beslenecek.
‘Yerli Milli’ masallar diyarı işte!

VAAT: DÖNÜŞ SEFERBERLİĞİ; SONUÇ: BEYİN GÖÇÜ
Ergene nehrinin su kalitesinin sulama suyu kriterlerine uygun hale getirilmesi de...
Vaat edilmişti.
Lakin hâlâ...
Trakya’nın en önemli su kaynaklarından Ergene Nehri, yapılan temizlik çalışmalarına rağmen 4’ncü sınıf ‘kirli su’ sınıfından kurtarılamadı.
Nehrin etrafındaki pirinç tarlaları yine ölüm saçan kirli su ile sulandı.
Bölgedeki kanser vakalarında ciddi artışlar aynen sürdü.
Aynen süren başka şeyler de vardı tabi...
Ergene’nin saçtığı zehre yönelik rapor açıklayan akademisyen Bülent Şık’ınüniversitesinden uzaklaştırılması ve hakkında soruşturma açılması örneğindeki gibi...

Yolsuzluğu açıklayan Sayıştay üyesinin görevden alınması...
Enflasyon yüksek çıkınca, TÜİK’in enflasyon hesabından sorumlu yöneticisinin görevinin değiştirilmesi vb.
Öyle ya...
Yeni Türkiye’de bir hata varsa sadece, hiç hesap vermeden, ‘asrın lideri’ açıklayabilirdi. “İstanbul’a ihanet ettik” örneğindeki gibi.

***

Bilim İnsanlarımızın Yurda Dönüş Seferberliği Programı’nın ilan edilmesi...
400 proje içinde yer alıyordu ve oldukça iddialı duruyordu.
Sonuç, Türkiye’nin beyin göçünün tarihte benzeri görülmemiş bir noktaya ulaşması oldu.
Bu yüz gün içinde...
Türkiye İstatistik Kurumu’nun yayımladığı ‘Uluslararası Göç İstatistikleri’ raporu ile öğrendik ki...
Türkiye’den göç eden kişi sayısı bir önceki yıla kıyasla yüzde 42.5 artış gösterdi.
İyi eğitimli ve vasıflı vatandaşlar, tecrübeleri ve ceplerinde diplomaları ile kendilerine yeni bir düzen kuracakları ülkelere göç ediyor.
Türkiye’ye gelen bilim insanı göremedik ama Türkiye’de akademik soykırımın devam ettiğine bolca tanık olduk.

YENİ PROGRAMDAN İŞSİZLİK VE ENFLASYON ÇIKTI
Projenin bu maddesi bağıra bağıra duyuruldu: Yeni ekonomi programı açıklanacak.
Açıklandı nitekim.
Gördük ki...
Sağlıkta tasarruf yapılacak; ilaçlar az verilecek, katkı payları artacak.
Devlet yatırımları durduracak; ihalesi yapılmış olsa dahi projeler başlatılmayacak. İhalesi yapılmamış projeler hiç gündeme alınmayacak.
Enflasyon yüzde 20’lerde dolaşacak.
İşsizlik yüzde 12’lerde...
Yoksulluk artarken, sosyal yardımlar tasarruf adı altında azaltılacak.
Kısacası hükümetin övündüğü program, ulusal ve uluslararası sermayeye güven vermek adına IMF’siz IMF programı! Yani sermayeye iyi vatandaşa kötü.

***

‘Uçacak’ denilen ekonomide...
Son bir yılda domatesin fiyatının yüzde 141 artışla rekor kırdığını...
Yumurta fiyatlarının yüzde 62 artarak lüks hale geldiğini...
Meyve sebze fiyatlarının yüzde 33 artarak mutfağı yangın yerine çevirdiğini...
Yoksulun uçmak bir yana kanadının kırıldığını gördük.
Otomotiv, inşaat, mobilya, beyaz eşya sektörü hızla daralıyor.
İşten çıkarmalar tam gaz sürüyor.
‘Uçacak’ denilen ekonomi, ‘en kötüsü geride kaldı’ yalanıyla hızla daralıyor.
Konkordato ilan eden firmaların bir kısmı kepenk indiriyor.
Ödemeler zinciri koptuğu için esnaf iflasları gündemde!
Tüketim çakıldı.
İmalat sanayii imalatta değil! Fabrikalar üretimde değil stok tüketiyor.
Güven endeksi dipte!
Bu yılın son üç ayı ile 2019’un ilk 6 ayında ekonominin küçüleceği açık hale geldi.
Yani ekonomi krizde.

***

İki şey açık artık.
Birincisi...
“Kriz yok, algı operasyonu var” söylemi, ekonomik sonuçlar işyerlerine, evlere uzandıkça etkisini yitiriyor. Hükümet de bir çözüm planı üretemediği için sürekli, ‘topyekün mücadele’ kampanyaları düzenleniyor.

İkincisi...
Baskı artıyor.
Bakanlık ve belediyelerde sarsıcı harcama usulsüzlükleri Sayıştay tarafından ortaya dökülüyor. Lakin kimse ödediği vergilerin suistimalinin hesabını soramıyor.
Yoksulluk engellenemiyor ama...
Yoksulluk intiharlarının haberini yapan gazeteci gözaltına alınıyor.

***

Yüzümüz gülmedi ama yüzümüz gözümüz dağıldı nitekim!