Erdoğan'ın Atatürkçülük açılımı! Anıtkabir bir kez daha Y-Anıtkabir oldu!

Erdoğan'ın Atatürkçülük açılımı! Anıtkabir bir kez daha Y-Anıtkabir oldu!

CHP İzmir milletvekili YURT Gazetesi yazarı Mustafa Balbay Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın 'Atatürkçü' olmasını bugünkü köşesine taşıdı.

Mustafa Balbay'ın "Erdoğan'ın Atatürkçülük açılımı! Anıtkabir bir kez daha Y-Anıtkabir oldu!" başlığı ile YURT Gazetesi'nde yayınlanan yazısının tamamı şu şekilde:

29 Ekim'den bu yana, "ne olacak memleketin hali" diye soranlara şu karşılığı veriyorum:

"Erdoğan Atatürkçü oldu, daha ne olsun!" Konunun çok boyutu var. Elbette mizah, kara mizah boyutu da var. Ancak çok da mizahı kaldıracak yanı yok.

Türkiye'nin geldiği nokta, etrafımızdaki ateş çemberi, ABD ile Rusya'nın Suriye üzerinde görüş birliğine varması, yakın gelecekte nelerin olacağına ilişkin ipucu veriyor.

Erdoğan, iktidar mücadelesini geçmişle hesaplaşmaya vakfetmiş, attığı her adımı kendisinden önceki zamanların toplamıyla karşılaştırmış bir kişi.

İktidarın ilk yıllarında ulusal bayramların kutlanmaması için her şey denendi.

Önce, "bu bayramlar devlet töreni gibi, halk kutlasın" dendi. Beklenti halkın kutlamalara fazla ilgi göstermemesi, devamında giderek unutulması, unutturulmasıydı. Olmadı...

Halk daha çok sarıldı. Bu kez Atatürk anıtlarına çelenk konulmasını yasaklayacak kadar ileri gittiler. Bu da tutmadı...

Halk Anıtkabir'i büyük bir buluşma yeri olarak ilan etti.

Bu adı konulmamış bir toplanma yeriydi. Gerek ulusal bayramların gerekse 10 Kasım'ların birinci adresi Anıtkabir oldu.

Öyle ki, zamanla Atatürk'ü anmayı bırakır dedikleri halk, Anıtkabir'deki resmi törenlerin bir an önce bitmesi, halka açılması için sabahın erken saatlerinden itibaren Gençlik Caddesinden Akdeniz Caddesine kadar etrafı doldurmakta başladı.

Anıtkabir bir kez daha Y-Anıtkabir oldu.

***

AKP'nin başkalaşmadan önceki kökenlerini oluşturan Refah Partisi'nin Genel Başkanı Necmeddin Erbakan da yıllarca sürdürdüğü duruşunu 1990'lı yıllarda değiştirip şöyle demişti: "Atatürk yaşasaydı Refah Partili olurdu..."

Bu söz o zamanlar çok tartışılmıştı.

Yani Atatürk'e karşı olanların zamanla Atatürkçü olması, onun büyüklüğünü kabul edip bu gerçek üzerinden siyaset üretmeye girişmesi yeni bir şey değil.

Olur böyle vakalar...

Atatürk'ü bütün dünya kabul etmiş.

Afrika'dan Güney Amerika'ya yakın uzak bütün coğrafyalardaki bağımsızlık mücadelesi verenler, "Bunu bizden önce Atatürk başarmıştı" deyip, onu örnek almış.

Savaş ortamı içinde Atatürk'ün düşmanı olan milletler ve liderler bile onun büyüklüğünü kabul etmiş.

Kabul etmekten öte adeta önünde eğilmiş. Yunanistan Cumhurbaşkanı Venizelos "Küçük Asya" yenilgisinden sonra, Atatürk'ün başardığı barışları görüp, Nobel Barış Ödülü'ne aday göstermiş.

Öyle güçlü anlaşmalar yapmış ki; Lozan'dan 13 yıl sonra, ona dayalı olarak yapılan Montrö anlaşması yapılınca, dünya Lozan'a şu adı takmış: Barışlar doğuran barış...

Bugün, 21. yüzyılda beş kıtanın tümünde heykeli olan tek lider.

Dünya lideri... Bütün bunlardan sonra Erdoğan Atatürk'ün büyük bir lider olduğunu kabul etmiş.

Akşam akşam günaydın...

***

Erdoğan'ın da Atatürkçü olmasıyla birlikte başta vurguladığımız gibi kara mizah ağırlıklı yaklaşım öne çıktı.

Ne olursa olsun, sonuç olarak Erdoğan'ın da halkı dinleyip, kendisine oy veren tabanın büyük bölümünü dinleyip Atatürkçü olması iyidir.

Konu ne kadar Atatürk'e gelirse özünde o kadar iyidir.

İktidar tören Atatürkçülüğünden bir adım öteye geçmesi yönünde de adımlar atabilir...

Ancak madalyonun öteki yüzü de var.

Erdoğan, Atatürk'e sahip çıkmaktan söz ederken onun dokunulmaz biri olmadığını da vurguluyor.

Atatürk, elbette dokunulmaz değil.

Örneğin Anıtkabir'e giden herkes ona dokunduğunu düşünüyor, hissediyor.

İsterse bunu Erdoğan da deneyebilir.

Haaa, Atatürk'ün eleştirilemez olmadığını söylemek istiyorsanız, önce siz onun yaptıklarını anlayın; devamını elbette konuşuruz.

Madalyonun bir başka yüzü de şu: Erdoğan'ın önüne konan halkın kendisini nasıl tanımladığına ilişkin anketlerde birinci sıra sürekli Atatürk'ün.

İçimizde ve çevremizde yaşananlar da Atatürk'ün zamanında neler söylediğini, neler yaptığını akla getiriyor.

Görünen o ki, bu konuya daha çok değineceğiz.

Son bir not düşelim.

Atatürk Onuncu Yıl Nutku'nun sonuna doğru şöyle diyor: "Büyük Türk Milleti! Onbeş yıldan beri giriştiğimiz işlerde muvaffakiyet vaat eden çok sözlerimi işittin. Bahtiyarım ki; bu sözlerimin hiçbirinde, milletimin hakkımdaki itimadını sarsacak bir isabetsizliğe uğramadım."

Erdoğan'ın isabetsiz adımlarından sadece kendisinin kabul ettiklerini saysak sütun yetmez.

Atatürkçülük adımı isabetli mi?

Bu adımın, önceki açılımlar gibi olup olmadığını yaşayarak göreceğiz.

Ancak Türkiye'nin elini kolunu bağlayıp, Erdoğan’ın adımlarından sonuç bekleme lüksü yok.

Erdoğan, Atatürkçülüğü kavrayadursun tüm yurtseverlerin, Atatürkçülerin, Atatürk sevgilisini yüreğinde hep taptaze tutan milyonların bir araya gelip, Türkiye'nin geleceğini deneme yanılmalara bırakmamasının zamanıdır.