Figen Yüksekdağ 242 gün sonra hakim karşısına çıktı

Figen Yüksekdağ 242 gün sonra hakim karşısına çıktı

Hakkında kesinleşmiş hapis cezası gerekçesiyle milletvekilliği düşürülen eski HDP Eş Genel Başkanı Figen Yüksekdağ, tutuklandıktan 242 gün sonra ilk kez bugün hâkim karşısına çıktı.

HDP eski Eş Genel Başkanı Figen Yüksekdağ, tutuklu yargılandığı davanın ilk duruşmasına katılmak üzere Ankara 16'ncı Ağır Ceza Mahkemesi'ne getirildi. 

Ankara Adliyesi'nde görülecek dava için yoğun güvenlik önlemleri alındı. Adliyenin çevresine giden yollar, yaya ve araç trafiğine kapatıldı. Bariyerlerle güvenlik önlemi alan emniyet güçleri, adliyeye gelen herkesi üst araması yaparak, içeri aldı. TOMA'lar da adliye etrafında görev aldı. 

AVUKAT SINIRLAMASI GETİRİLDİ

Duruşmada Figen Yüksekdağ'ı savunmak üzere yaklaşık 200 avukat salona girdi. Ancak mahkeme, 3 avukat sınırlaması getirdi. Avukat Mehmet Emin Aktar, söz alarak buna itirazlarını sıralıyor.

HASİP KAPLAN: DARBE DÖNEMLERİNDE BİLE AVUKAT SINIRLAMASI GETİRİLMEDİ

Avukat Hasip Kaplan: Son 40 yıldır avukatlık yapıyorum. Darbe dönemlerinde avukatlık yaptım. O dönemlerde dahi avukat sınırlaması getirilmedi. Burada siyasi bir dava görülüyor. Meclis'in en büyük 3. partinin eş başkanının konuşmaları örgütsel faaliyet olarak gösteriliyor. Yüksekdağ'ın milletvekilliği hukuka aykırı olarak düşürüldü. Ben 1994'te DEP milletvekillerinin avukatlığını yaptım. Avukatın sınırlandığı bir mahkemede adalet olmaz.

KEMALBAY: EŞ BAŞKANIMIZI SAHİPLENİYORUZ

Dava öncesi, HDP Eş Genel Başkanı Serpil Kemalbay açıklamalarda bulundu. Yüksekdağ'ın tutukluluğuyla ilgili Kemalbay, "Yüksekdağ bugün kendisine yöneltilen hukuksuzca ve düzmece dosyalarla, sadece yargı sorumsuzluğu çerçevesinde ele alınması, yasama sorumsuzluğu çerçevesinde ele alınması gereken konuşmalarından dolayı tutuklu bulunmaktadır" dedi. 
HDP olarak Türkiye'ye demokrasiyi ve barışı armağan etmek istediklerini dile getiren HDP Eş Genel Başkanı Kemalbay, "Yüksekdağ bütün konuşmalarında bunu dile getirmiştir. Bizler kadın başkanımızın yanındayız. Biliyoruz ki bir ülkede kadınlar özgürleşmezse o ülkede özgürlükten söz edilemez. Biz kadın eş başkanımızı sahipleniyoruz. Onun iradesi irademizdir diyoruz" diye konuştu. 

AVUKAT SINIRLAMASI KALDIRILDI

Mahkeme, Yüksekdağ hakkında terör örgütü üyeliği dışında 2911 sayılı kanuna muhalefet gibi terör dışı suçlardan da dava açıldığını, üç avukat sınırlaması getirilmesi dışında savunma hakkının sınırlanacağına hükmederek, 3 avukat yasağının uygulanmayacağına karar verdi.

Avukat Pınar Akdemir, 1078 avukatın Yüksekdağ'ı savunması için yetki belgesi verildiğini açıkladı.

Avukatlar konuşurken içeri giren avukat Sertaç Kamil Ekinci, kapıda bekleyen Uluslar arası kurum temsilcilerinin polis tarafından zorla adliye dışına çıkarılmak istendiğini bildirdi. Mahkeme Başkanı'nın uyarısı üzerine temsilcilerin beklenmesi istendi. Mahkeme, sadece 5 temsilcinin içeri alınmasına karar verdi.

Duruşma savcısı, Yüksekdağ hakkında terör örgütü yöneticisi olduğu iddiasıyla dava açıldığını belirterek, “örgüt suçları kapsamında yürütülen soruşturmalarda dosyada en fazla 3 avukatın bulundurulabileceğini” kaydetti ve 3 avukat sınırlaması istedi.

Mahkeme, Yüksekdağ hakkında terör örgütü üyeliği dışında 2911 sayılı kanuna muhalefet gibi terör dışı suçlardan da dava açıldığını, üç avukat sınırlaması getirilmesi halinde savunma hakkının sınırlanacağına hükmederek, 3 avukat yasağının uygulanmayacağına karar verdi.

YABANCI HEYETLER SALONDAN ÇIKARILDI

Mahkeme, kısa aranın ardından karar değiştirdi ve uluslararası heyet temsilcilerini dışarı çıkarttı. Mahkeme Başkanı, Adalet Bakanlığı'ndan temsilcilerin akredite olmadıklarını gerekçe gösterdi. 

BAŞKAN: MESLEĞİ İŞSİZ

Figen Yüksekdağ kimlik tespiti yapıldı. Mahkeme Başkanı, “Ne iş yaparsınız” dedi. Yüksekdağ, “Mesleki anlamda bir iş yapmıyorum, çok zor soru” karşılığını verdi. Mahkeme Başkanı, bunu “evet işsiz” diye tutanağa geçirdi.

YÜKSAKDAĞ: BU DAVA BİZE KARŞI SİYASAL BİR TAARUZDUR

Figen Yüksekdağ savunmasına başladı. Yüksekdağ, "Bütün engelleri zorlukları aşıp buraya gelen arkadaşlarımı, başta kadın arkadaşları saygı ve sevgiyle selamlıyorum. Çok zorlu engelleri aşarak buraya gelmeyi başardılar. Buraya gelemeyenleri de selamlıyorum. Diyarbakır, Adana çıkışlarında engellenen arkadaşlar var. Bir grup avukat otobüsle alıkonuldu. Bu koşullara bakarak bile bugünkü yargılamanın siyasal ve tarihsel olarak yargılama olmadığını görürüz. Bu dava siyasal bir taarruzdur. Benim temsil ettiğim partime, dünya görüşüme bir taaarruz, bir hücüm vardır. Türkiye'de adalet mekanizmasından bahsedemeyiz."dedi.

Yüksekdağ savunmasında şunları söyledi:

Çok zorlu engelleri aşarak buraya başardılar. Buraya gelemeyenleri de selamlıyorum. Diyarbakır, Adana çıkışlarında engellenen arkadaşlar var. Bir grup avukat otobüsle alıkonuldu. Bu koşullar bile bugünkü yargılamanın siyasal ve tarihsel olarak yargılama olmadığını görürüz. Bu dava siyasal bir taarruzdur. Benim temsil ettiğim partime, dünya görüşüme bir taarruz, bir hücum vardır. Türkiye’de adalet mekanizmasından bahsedemeyiz. Türkiye’de bu faciayı sadece ben yaşamıyorum. Ülke sınırları içinde soluk alan çabalayan herkese bu acılar yaşatılıyor. Her gün demokratik siyasetin zemini zaten dinamitlendi. Bağımsız yargı tavrının zemininin dinamitlenmesi için de her gün elinden geleni yapıyor. Yargılama süreçlerinin başından itibaren ‘bağımsız yargı var’ dediler.  Kriz yaratıp o krizi, o sorunu başka birilerinin önüne atma konusunda bu iktidar kadar mahir başa bir iktidar yoktur. Benim, bizim yargılanmamızın hukukla hiçbir alakası olmadığını herkes biliyor. 100 yıl ceza isteniyor. Birkaç ömrüm daha olsa aynı şeyleri yeniden yaparım, yeter ki bir asra değecek davamız olsun. Bizim bir asra değecek davamız var o da barış ve demokrasi davası. Biz HDP olarak Türkiye için bir çıkış projesi önerdik. HDP, siyaset sahnesine Türkiye’de çözümün demokratik yaşamın partisi olmak için çıktı. Bu mahkeme salonlarına geleceğimizi çok önceden biliyorduk. Barışı kazanabileceğimizi göstermenin sonucunun bu olduğunu biliyorduk. Figen Yüksekdağ’ı da HDP’yi de kimse unutmayacak. Zulüm ne kadar pervasız ise direniş de o kadar güçlüdür ve bunların mutlaka hesabı sorulacak.

Farkında mısınız ülkede yüzbinlerce terör örgütü propagandası yapan insan var. Bu sosyolojik bir çürümedir. İktidar kendinden olmayan herkesi terörist olarak görüyor ve kendi yargısında yargılatıyor. İktidar dönsün kendine baksın. Gerçekten bu durumun gerçek olduğu düşünülüyorsa siyasi iktidarın kendi propagandasına bakması lazım. Aksi halde toplumda travma yaratır.

Beni bu mahkeme salonlarına zorla getirenler de beni bugün yargılamaya çalışanlar da bir gün mutlaka yargılanacaktır. Bizi buralarda yargılamak isteyenler; çok iyi biliyoruz ki yine bu salonlarda yargılanacaklar ve verecek hesap bulamayacaklar. Bizim saklayacağımız, gizleyeceğimiz bir şey yok. Haram oy haram para yemedik. Bir o tarafa bir bu tarafa dönmemişiz. Biz gayet rahat mahkemede bulunuruz ama onlar rahat edemeyecekler.

Bizim bu mahkemelerde gerçek anlamda bir yargılama yapıldığını düşünmemiz olanaksız. Davalar açılabilir, yargılamalar yapılabilir. Milletvekilliği bittikten sonra yasama süreci kapandıktan sonra hüküm uygulanır ardından hükmün uygulanması ertelenir. Bizlerin tutuklanması ile beraber artık bu içtihat kaldırıldı. Nasıl yapıldı? Meclis’teki haksız çoğunluk kullanılarak Anayasa devrildi. Bakın bu yanlışı yapan partilerden biri kendisini yollara vurmuş adalet arıyor. İnsanlar oyunu sana emanet etmiş! Van halkının yüzde 70’i 6 milyon yurttaş bizi seçecek, sonra 3 kişilik bir mahkeme heyeti ‘hükmü yoktur’ diyecek devre dışı kalacak… Ben 6 milyonun sözünü söylüyorum. 6 milyonu sığdırabilecek bir duruşma salonu icat edilmedi ki… Fezlekelerdeki sözlerin hepsi meclis kürsüsünde söylenmiştir. Ben egemenin yüzüne söylemediğim hiçbir şeyi dışarıda söylemem.

 Bu ülke çok büyük acılar yaşadı. Türkiye hala bunların kabuk bağlamayan yaralarıyla boğuşuyor.  Bugün bir yara daha açtılar. Ölümcül bir yara açtılar. Biz ne için yargılanıyoruz? Bizlerin tutuklanması ve HDP’ye dönük siyasi operasyonun başlamasıyla ‘Demokratik siyaset yapmayın’ mesajı verildi. Bizler mahkeme salonlarında, hapishanelerde direniyoruz. Kimileri adalet için kilometrelerce yol yürüyor. Kimileri özgürlük, barış demekten vazgeçmeyerek direniyor. Kadınlar yaşamın her alanında kendilerine dayatılan haksızlığa karşı dimdik durarak direniyor!  İlk milletvekilliği düşürülen kişinin ben olmam tesadüf değildir, iktidarın sistematik kadın düşmanlığının tezahürüdür. Kadınlara gözdağı vermek istediler. Kadınlar Türkiye’de kazandığı her hakkı dişe diş bir mücadeleyle kazanmıştır.

 Türkiye halklarının kazanma iradesi cezalandırılmak isteniyor. HDP Eşbaşkanları siyasetçileri nezdinde Türkiye halkları cezalandırılmak isteniyor. Türkiye’de barış ve demokrasi projesi uzak bir hayal, marjinal siyaset alanının konusu olarak görülürdü. Bu ülkenin insanları hiçbir zaman umudunu kesmeyecek. Kazandık gene kazanacağız. Benim sözümle baş edemeyenler bugün beni hapsedebiliyor. Biz bu adaletsizliğe karşı mücadele yürütüyoruz. Adil olan kadınlar, aleviler, işçiler emekçiler için demokrasi ve barışın yoludur. Türkiye’de gerçek anlamda demokrasi tesis edilmezse kimse için adalet olmayacak. Bugün bizleri adaletsizlikle karşı karşıya bırakanlar adalet arayacaklar. Çok kötü iktidar görmüştür bu memleket ama adalet kavramını kendi tabelasına dönüştüren bir partiyi ilk defa görmüştür. Adalet sadece iktidar partisinin tabelasında var.

 Bugün beni savunma yapmadan önce yorup savunmayı kısaltma yöntemi izlediniz, biliyorum. Ama son olarak şunu söylemek istiyorum; HDP bu ülkenin geleceğidir. Bu partinin tutuklu eş genel başkanı olarak HDP’nin Türkiye’nin bugünü ve geleceği olduğunu en net şekilde yeniden ifade ediyorum. Biz olduğumuz müddetçe bu topraklarda umut tükenmeyecek hayallerini zafere dönüştüren insanlar tükenmeyecek. Biz korkuyla siyaset yapmıyoruz. Kaybetmekten korkmuyoruz. Kaybedersek ayağa kalkarız zaferler için yürümeye devam ederiz. Kazanırsak da daha büyük kazanmak için gene yürümeye devam ederiz. Düşüncelerimize inanmaktan vazgeçmeyiz ama siyasi iktidar tüm düşüncesini hep kazanmak üzerine kilitlemiş. Meclisin, devletin benim dışımda sahibi olmasın diyor. Tek sahibi ben olayım diyor.  Bu siyasi iktidar kendisini bu ülkeyi rezil etmeye vakfetmiş.

Ben fezlekelere konu olan sözleri söyledim yine söylerim. Hepsi çözüm gayesiyle söylenmiş sözlerdir.  Bu sözleri söylediğimiz için bizi yargılayanlar bunun hesabını vermelidirler. 7-8 fezleke derlenmiştir. En kritik olanı DTK kongresinde söyledim.Türkiye’de savaş olmadan çözüm sağlanabilir dedik. Bu çözümün yolunu, yöntemini önerdik. Türkiye’de barış sorumluluğunu birilerinin üstlenmesi, risk alması gerekiyordu. Siyasi iktidar risk almadı. İddianamede saçmalık silsilesi var. Terör örgütü yöneticiliğiyle itham ediliyorum, DTK yöneticisi olmam hasebiyle… Kayıtlara geçsin; DTK demokratik bir kurumdur, çözüm için çalışmıştır, devletin temasa geçtiği bir kurumdur. DTK terör örgütü ilan edilemez! Bu kadar derme çatma bir iddia. Hukuki bir savunma yapmayı da gerekli ve yararlı görmüyorum. Sokağa çıkma çağrısı kadar meşru bir çağrı yoktur. Yaptık, yine yaparız.  Biz insanlara silahlanın çağrısı yapmadık. Siyasi iktidar da sokağa çıkma çağrısı yapıyor. İktidar bizi sokağa çıkma çağrısı yapmakla kendi suçunu örtmeyi amaçlıyor. Provokasyon yaptılar,HDP’nin ivmesini keselim hem de sorumluluğumuzu onlara boca edelim diye oluşturulmuş bir iddiadır. O üzücü süreçte ölenlerin çoğu HDP’lidir. Bize bu zulmü yaşatanlar utanmadan bizi suçluyorlar. Ama gerçekler inatçıdır. Canımızı yaktılar yakmaya devam ediyorlar hesap vermemek için yalan beyanlarla ilerleyebileceklerini sanıyorlar.