HDP'li vekilden Cemevi ambargosuna tepki

HDP'li vekilden Cemevi ambargosuna tepki

HDP İzmir Milletvekili Müslüm Doğan HDP Parti Sözcüsü ve Şanlıurfa Milletvekili Osman Baydemir hakkında hazırlanan fezleke hakkında genel kurulda konuşma yaptı. Osman Baydemir'in Diyarbakır Büyükşehir Başkanlığı sırasında Alevi toplumun ihtiyaçları doğrultusunda bir binayı cemevine tahsis etmesi karşısında hazırlanan fezlekenin samimiyetten uzak, bir yok sayma ve asimilasyon politikası olduğunu belirtti.

HDP’li Doğan’ın tutanaklara geçen Genel Kurul konuşması şöyle:

Yeni asimilasyon araçları sürece dâhil edilmektedir. Meselelere pragmatik ve faydacı yaklaşan Ak Parti sorunların çözümünden yana görünmemektedir. Alevi çalıştayları düzenlemenin anlamı ne idi? Aleviler ne istiyor, sorun nereden kaynaklanıyor? Sorunlar tespit edildi. "Tek inanç sistemi temelli devlet anlayışı" diye özetle tespitler yapıldı. Kürt sorunu için de durum böyledir. Ülkemizde farklı etnik yapıda ve inançtan insanlar yaşamaktadır. Bu çoğulculuğu demokratik bir toplum yaratma çabası ile birleştirmek zorundayız. Çoğulcu demokratik bir toplum düzeni inşa edilmek zorundadır. Bunun için bir yeni anayasa yapmalıyız. Anayasa bu ülkenin çok dilli ve inançlı yapısını esas almalıdır. Cumhuriyet çok önemli bir birikimdir. Ancak demokratikleştirilemediğinden yorgun düşmüştür. Hızlıca demokratikleşmesi durumunda dinamik bir yapıya kavuşacaktır. Halkların ortak birikimi olan cumhuriyetin tekçi tercihleri artık modern dünyada kabul görmemektedir. Sorunları gizlemeyi, çözümde isteksizliği doğru yaptığımız işler olarak kabul edemeyiz.

Yıllarca Alevilerin inanç ve öğretileri yok sayıldı ama inanç ve öğreti kendini sürekli olarak yeniledi. Özgün hâlini kentlerde koruma refleksi geliştirerek cemevi kavramını geliştirdi. Cemevleri öyle eski, tarihî bir kavram da değildir değerli milletvekilleri. Kırsal alanda yani köylerdeki kapalı ekonomik yapıdan kente göçle birlikte kapitalizmin olanaklarından yararlanarak, inançlarını ileri bir sürece aktarma konusunda da önemli deneyimlere sahip oldular.

Kürtler için de sorun böyledir. Ana dillerinin gelişmesiyle demokratik toplumsal örgütlülüklerini çok önemli bir seviyeye ulaştırdılar. Demokratik ulus gibi halkların bir ulus olma pradigmasını, ortak vatan ve demokratik cumhuriyetin halklar için yaşamsal anlam içerdiği bilincine ulaştırdılar. Kadın özgürlüğü ve özgürlükçü laik toplumsal düzen talep etme düzeyleri de ayrıca çok önemlidir. En önemlisi de birlikte yaşam kültürüne ulaşmalarıdır. Cumhuriyetin bir birikim olduğunu ama demokratikleşmesinin yaşamsal olduğunu ortak vatan paradigmasıyla birleştirdiler. Resmî ideolojiyle yanlış konumlanma maalesef sorunların artmasına neden olmuştur. Resmî ideolojiyle ortadaki bu yanlış konumlanma maalesef sorunların bu düzeye gelmesine de neden olmuştur. Böylelikle tartışılması gereken sorunları tartışamaz hâle geldik ama tartışamadığımız her konu karşımıza çıktı büyüyerek. Bugün siyasetin gayesi sorundan çözüm çıkarmak olmalıdır. Siyasetin ve siyasetçinin bu alandaki duruşu çözüm üretmesi yönünde olmalıdır. Soruna yaslanıp korkular üreterek ondan yararlanma şeklinde bu topluma bu şekilde bir zarar verilecektir elbette. Aslında ülkemiz sorunların varlığına göz yumanların, sorunlardan beslenenlerin ihanetine uğradı." dersek doğru söylemiş oluruz herhâlde. Bu konuda toplumun örgütlü tüm kesimlerinin vebali söz konusudur. Bu konularda o kadar ilginç süreçler yaşandı ki gün geldi tarihî gerçekleri, sosyolojik süreçleri ret ettik. Bu durum da sorunu çözme becerimizin ve irademizin zayıflamasına neden olmuştur. Elbette çok yol da katetmiş durumdayız. En önemli idrak kazancımız da Kürt-Türk, aydın-halk, siyaset-asker gibi tanımlamaların birer ayrışma unsuru olmadığı, bir toplumsal bütünün parçası olduğumuz hususudur. Bu da son derece önemli bir süreçtir.