Kılıçdaroğlu: Atatürkçülük milletin çıkarlarını savunmaktır!

Kılıçdaroğlu: Atatürkçülük milletin çıkarlarını savunmaktır!

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, partisinin grup toplantısında konuştu. Kılıçdaroğlu, ''Atatürk olmasaydı günde beş vakit ezan okunamazdı. Atatürk ortak değerimizdir. Atatürkçülük milletin çıkarlarını savunmaktır. '' dedi.

CHP lideri Kılıçdaroğlu grup toplantısında konuşuyor.

İşte Kılıçdaroğlu’nun konuşmasından satır başları:

Düşmanları bile Gazi Mustafa Kemal Atatürk’e saygı gösterdi. Atatürk dünyanın ortak değeridir. Zaman zaman eleştiriler yapılır… Efendim camileri kapattılar, şunu yaptılar, bunu yaptılar…

Bir sürü laf. Bunlar rivayetler. Yok böyle bir şey. Kızgınlıklarını bu rivayetlerle götürmeye çalışıyorlar. 1 Mart 1923 Cumhuriyet ilan edilmeden önce, Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün açılış konuşmasından bir bölüm okuyacağım. “Geçen yıl içinde vakıf bakanlığı, dini yapıların onarımında çalışma yapmıştır. 126 cami ve mescit, 31 medrese ve okul bulunmaktadır.”

Bunların tamamını cumhuriyetin o yoksul döneminde tamir ettik diyor ve TBMM kürsüsünden bütün dünyaya duyuruyor. Siz tarih mi bilmiyorsunuz? Eğer Gazi Mustafa Kemal Atatürk, arkadaşları eğer bunlar olmasaydı bizim minarelerimizde beş vakit ezan okunur muydu?

“BU CAMİNİN HİKAYESİNİ MERAK EDENLER İÇİN SÖYLÜYORUM”

Rahmetli İnönü’ye de her türlü saldırı yapılır. O da bir Osmanlı paşasıydı. O da mücadele etti, onun da bütün hayatı savaş meydanlarında geçti. Ankara’daki Kocatepe Camii, en büyük camiidir. Bu caminin hikayesini merak edenler için söylüyorum, Diyanet aylık dergisinin ağustos 2001 sayısına baksınlar. Şöyle diyor. “Türkiye Cumhuriyeti’nin kurulduğu yıldan itibaren modern Ankara şehri yükselmeye başladı. Dil Tarih Coğrafya Fakültesi, Ankara Palas bunun örnekleriydi. Kocatepe Camiinin inşaası fikir planında işte bu düşüncelerle başladı. 72 kişinin kurucu heyetinde yer aldığı bir dernek kuruluyor, bu derneğin kurucularından birinin adı da rahmetli İsmet İnönü’dür. Eşi, Çankaya Merkez Camii’ni İnönü ailesi yaptırmıştır.”

“BUNUN BİZİM DİLİMİZDE BİR TEK ADI VARDIR; AHLAKSIZLIK. BU AHLAKSIZLIĞA İZİN VERMEYİZ”

Bunları hatırlatmamın nedeni şu, insanın vicdan sahibi olması lazımdır. Biz taş taş üstüne koyan herkese saygı duyduk. Ölen hiç kimsenin arkasından kötü söz söylemedik. Ölen kişi hakkında şu söylenir, “Haklarınızı helal ediyor musunuz” diye. Üç kere haklarımızı helal ediyoruz deriz. Helalleşilen bir kişinin arkasından bir başkasının kötü söz söylemesi bizim inancımıza ters düşer. Siyasi rakiplerimiz olan, ne Özal’ın ne Demirel’in ne Erbakan’ın ne İnönü’nün ne de başkalarının Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün… Hiç birisinin ardından kötü bir laf etmedik. Hepsine sadece ve sadece yeri geldiğinde andığımızda ‘Allah rahmet eylesin’ dedik. Siz geçmişi kötülemeye kalkarsanız ve bugün o kötülemeden siyasi rant devşirmeye kalkarsanız bunun bizim dilimizde bir tek adı vardır; ahlaksızlık. Bu ahlaksızlığa izin vermeyiz.

Askeri öğrencilerin velileri aramızda. Bir anne için çocuğun ne olduğunu en iyi anneler bilir. Baba ile anne arasında bir mesafe vardır. Çocuk derdini annesine anlatır. Bir ihtiyacı varsa annesine söyler. Hatta babasına söylenmesi gereken konuyu annesine söyler. Çocuk hastaysa anne de hastadır. Şimdi çocuklar bu kadar değerli ama anneler çocuklarını iyi yetiştirmek isterler. Eli ekmek tutsun isterler, hayatta mücadeleyi kazansın isterler. İyi eğitimin yanında iyi bir kişiliği olsun isterler. Askere gitsin gelsin, okusun yazsın, büyüsün evereyim isterler. Dolayısıyla çocukların annelerinin gözünde böyle bir önemi vardır. Bu sadece bizim anneler değil, dünyadaki bütün anneler için geçerli bir kuraldır.

“TÜRKİYE TARİHİNDE BÖYLE BİR KIYIM YAPILMAMIŞTIR”

Anneyi düşünün, çocuk harp okulunu kazanmış. Bekliyorsunuz güzel elbiselerle eve gelecek. Şimdi bu çocuklar hapiste. Bir anne şöyle söylüyor. “Askeri öğrenci velisiyim. Birçok öğrenci mağdur durumda. Türkiye tarihinde böyle bir kıyım yapılmamıştır. Yazıktır, günahtır. Ayrıca ortada kazanılmış bir hak vardır. OHAL Komisyonu’nda dilekçelerimiz kabul edilmedi. Yerimiz yurdumuz belli. Fişlendik, damgalandık. Devletin bütün kapılarını yüzümüze kapattılar. Oğlumu tertemiz askeriyeye teslim ettim, ama o şimdi hapiste. Olmaz arkadaşlar, o çocuklar burada gördüğünüz herkesin çocuklarıdır.

“DEVLET ŞU AN YÖNETİLMİYOR ARKADAŞLAR”

Hiç kimse 20 Temmuz darbesini unutmasın. Hapishaneler tıka basa doluysa, gazeteciler, avukatlar, hakimler, savcılar, öğrenciler hapisteyse hiç kimse 20 Temmuz darbesini unutmasın. Bizi yıldırmak istiyorlar, ne derlerse desinler. Alnımız ak ve tertemizdir. Devlet şu an yönetilmiyor arkadaşlar. Kim yönetiyor devleti, belli değil. Bunu en net ortaya koyan araç sahiplerinin karşılaştığı olaydır.

CAM FİLİMİ ELEŞTİRİSİ: NE HAKLA ALIYORSUN SEN BU PARAYI

Devletin yönetilmediğini 5,5 milyon kişi net bir şekilde öğrendi. Araçlara cam filmi taktırılması. Bir yönetmelik ‘herkes taktırabilir’ dediler. Her birisine 600 lira para verdiler. Sonra aynı hükümet cam filmini yasaklıyor. Yahu siz hükümet değil misiniz, siz konuşmadınız mı, ne oldu da bu yanlıştır dediniz… Millet ayağa kalktı, 427 lira ceza keseceğim dedi. Söküm bedeli araba başına 150 lira. Yahu sen cebinden mi ödüyorsun, babanın cebinden de ödemiyorsun. Vatandaşın cebinden alıyorsun, ne hakla alıyorsun sen bu parayı?

“CEZA ÖDEYENLERİN PARASINI İADE EDECEK MİSİN?”

Tepki gelince bakan açıklama yapıyor, efendim ceza yazmayı kaldırdık diye. Peki ceza ödeyenler oldu? Onların parasını iade ediyor musunuz? Ne diyorduk? Devlet yönetilmiyor ve savruluyor. Herkes karamsar, yarın ne olacağını bilmiyor.

“BİZİM KASAPLARI SIRP KASABINA TESLİM ETTİLER”

Kırmızı et üreticileri… TÜİK’in başkanvekili açıklama yaptı, “Et üretiminde yüzde 23 azalma var.” Yahu 7 yıldır siz ithalat yapıyorsunuz hani üretim artacaktı? Yapmadılar, üretim azaldı. 5 milyar dolar para ödedik. Dışarıya ödüyorsun, ona kazandırıyorsun. Senin kasabın, senin besicin cezalandırılıyor. 70 bin kasap esnafına sesleniyorum. Sen bunun hesabını sandıkta sormak zorundasın kardeşim. Bizim kasapları Sırp kasabına teslim ettiler. Besmelesiz eti getirdiler, löp eti getirdiler. Halka yedirmeye çalışıyorlar, sen otur onu sarayında kendin ye.

“LAFLA ATATÜRKÇÜLÜK OLMAZ. ATATÜRKÇÜLÜK MİLLETİN ÇIKARLARINI SAVUNMAKTIR”

Atatürkçülükten söz ediyorlar. Eyvallah çok memnun olduk. Lafla Atatürkçülük olmaz. Atatürkçülük milletin çıkarlarını savunmaktır. 1 Mart 1922’de Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün Meclis’te yaptığı bir konuşmadan bölüm okuyorum. “Türkiye’nin sahibi ve efendisi kimdir? Bunun cevabını birlikte verelim. Türkiye’nin gerçek sahibi, gerçek üretici olan köylüdür. O halde herkesten çok refah saadet ve servete layık olan köylüdür.” Atatürkçülük budur. O gidip dışardan löp et ithal etmedi.

“TÜTÜNÜ YOK ETTİLER, SIRA GELDİ FINDIĞI VE ÇAYI YOK ETMEYE”

Fiskobirliği kurdu, toprak mahsülleri ofisini kurdu, TARİŞ’i kurdu; sırf üreticilerini kurdu. Şeker fabrikalarını kurdu. 1924’de çay üretimini başlattı. Ve bunların tamamı şimdi işlevsiz hale getirildi. Fiskobirlik devre dışı bırakıldı, tarım kredi kooperatiflerin ne yaptığı belli değil. Yeteri kadar devlet desteği alamıyorlar. Tütünü yok ettiler, sıra geldi fındığı ve çayı yok etmeye.

81 bin ton kurutulmuş bezelye ithal edildi. Yahu bizim ülkemizde bezelye mi yetişmiyor? Niye ithal ediyorsunuz? Çünkü ithalatçı iktidara yakın birisidir. Onlar da sırtını siyasete dayamışlardır. Kimse üreticiyi dinlemiyor.