Meral Akşener'den seçim yorumu

Meral Akşener'den seçim yorumu

Röportajımızda, eski bir üniversite hocası olan Meral Akşener’den şu anki parti başkanlarına not vermesini istedik, bir değerlendirme yapmasını rica ettik. Meral Akşener önce “Başka siyasi partilerin genel başkanları hakkında konuşmayı doğru bulmuyorum” dedi ama sonra bizi kırmadı. Parti genel başkanlarını 16 Nisan Referandum süreci üzerinden değerlendirdi. Ortaya ilginç bir tablo çıktı. En kırık notu da Cumhurbaşkanı Erdoğan aldı.

Röportaj: Sibel Köklü / YURT

İşte Meral Akşener’e sorularımız ve cevapları…

-İyi Parti kuruluş aşamasında karşılaştığınız engeller hala devam ediyor mu?

Vilayetlerde oluyor mesela il binası kiralanacak, sinsi bir baskı var aleni değil. Nasıl oluyorsa bize yerini kiralayan mal sahibi vazgeçiyor ama onları aştık. Belki de kraldan çok kralcılar devrededir onu da bilmiyorum, belki suçlamak da doğru olmaz. Kararlılığımız ortaya çıktı, baktılar ne yapılsa bu iş oluyor, o nedenle seyretmeyi tercih eder oldular.

-5 ayda 51 şehir gezdiniz, her gün bir yerlere gitmek zor olmuyor mu?

Bugün 51. şehri tamamladık. Evet gitmek de zor, konuşmak da zor. Konuşurken yanlış bir kelime kullanırsanız, bir hata yaparsanız teşkilatlarınız sonra arkanızdan düzeltmek zorunda kalıyor o nedenle çok dikkatli olmaya çalışıyorum. Sürekli kontrollü olmak zorundasınız kamuoyu karşı- sında konuşurken. O anda değil iş bittikten sonra hissediyorum yorgunluğu. Mesela ayağıma basıyorlar kalabalık içinde o anda hissetmiyorum sonra bakıyorum morarmış.

-Tamamlayacak mısınız 81 ili?

Evet tamamlayacağız. 15 Temmuz 2018’de seçim bekliyorum ben. Sayın Erdoğan’ı analiz ettiğim zaman 15 Temmuz gibi bir tarihin onun aklına ve siyaset bakışı açısına uygun olduğunu düşünüyorum. Eğer söz konusu olursa mayıs ayında karar almaları gerekiyor. O zaman bir seçim sathı mahalli oluyor. O zaman hem 81 ili tamamlayacağım hem de İstanbul, İzmir, Adana, Antalya gibi büyük şehirlerimizde gidip iki gece kalacağım, Karadeniz’de yaylaları gezeceğim. Biraz daha vakit ayırıp daha ayrıntılı konuşacağım. Mesela İstanbul’la ilgili şöyle bir program yaptık. 1 Nisan’da Ankara’da yapacağımız 1,Olağanüstü Kurultay’dan sonra bütün kurucularımız, genel idare kurulu üyelerimiz, genel başkan yardımcılarımız, ilçe yöneticilerimiz hep birlikte sokak sokak gezeceğiz, herkesin elini sıkacağız. Bitirdiğimiz zaman da bir büyük kapalı salon toplantı- sıyla o ilin her tarafına sinmiş, sirayet etmiş olacağız.

-Konuşma yaparken promter kullanmıyorsunuz?

Evet kullanmıyorum ama çalışarak çıkıyorum mutlaka, o ilin sorunları ile ilgili ekonomisiyle ilgili araştırmalar yapı- yorum. Beni dinlemeye gelen insanlara bir tür saygı diye düşünüyorum. Konuşurken de karşımdaki kişinin gözüne bakmayı, o etkileşimi severim. Toka ederken mutlaka insanlara, gözlerine bakarım. Çok büyük saygım var buraya gelenlere, çünkü fedakarlıklarla geldiklerini biliyorum. Rol olarak yapmı- yorum. Kalabalık içinden bana seslenenlere de mutlaka cevap veriyorum.

-Parti içinden size çok talep geliyor mu?

Yönetimde yer almak için? Evet çok talep geliyor görev almak için bu da çok saygı duyulacak, bizi mutlu eden bir şey.

-Twitter’de 2 milyondan fazla takipçiniz var, kendiniz mi yazıyorsunuz?

Hala kendim yazıyorum ama konuşmalarımdan canlı yayınları filan arkadaşlar yapıyor. Bazen çalakalem yazıyorum veya cep telefonundan yazıldığı zaman imla hataları oluyor. Onları düzelten bir arkadaşımız var, o kadar. Twitter’dan gelen direkt mesajları mutlaka kendim okurum başkası okumaz. Cevap da veririm mutlaka. İnsanlar bilsin diye söylüyorum. Kendim okuyup cevap yazıyorum.

Sosyal medyada sıkı tembih ettiğim bir şey var arkadaşlara. Fanlar oluşuyor kendiliğinden, gö- nüllüler oluşuyor. Bizim trolümüz yok maaş ödediğimiz veya kontrol ettiğimiz bir trol sistemi yok, bunu da çok ayıp buluyorum. Bazen ismi cismi belirli bazı arkadaşlarımız sert yazıyor. Onlara söylüyorum insan incitmeyin diye. Bu konuda hassasım.

-Eski bir üniversite hocası olarak, şu anki parti başkanlarına not verseniz kaç verirsiniz? Bir değerlendirme yapar mısınız?

Ben başka siyasi partilerin genel başkanları hakkında konuşmayı doğru bulmuyorum ama Sayın Kemal Kılıçdaroğlu özellikle 16 Nisan Referandumunda çok doğru bir tutum aldı. Partisini öne çıkartmadı, daha kapsayıcı olmaya çalıştı. Dolayısıyla süreçteki tutumunu başarılı buluyorum. 16 Nisan’dan bugüne kadar olan süreç partisinin iç bünyesiyle ilgili dolayısıyla orada bana söz söylemek düşmez. 16 Nisan hep beraber çalıştığı- mız bir alandı, onun üzerinden değerlendirmiş olayım.

-Son dönemde solcuların bile dikkatini çeken Saadet Partisi Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu hakkında ne düşünüyorsunuz?

Temel beyi çok takdir ediyorum, çok eski tanı- dığım, saygı duyduğum bir kişi. Temel bey AK Parti’nin kendisine ve partisine uyguladığı baskıya direniyor. OHAL’deyiz, böyle bir sistemde direnebilen kararlı insanlara siyasi gelenek farkı gözetilmeden çok büyük bir saygı duyuluyor. Dolayısıyla Tayyip Bey’in baskılarına ve AK Parti’nin namütenahi tekliflerine direndiği için çok saygıdeğer. 16 Nisan referandum sürecinde bir özelliği de şu oldu Temel Bey’in… Sayın Erdoğan bütün rakiplerini bir çerçeve içine alıp, onları bir çuvala doldurup tekmelemeyi sever. Biz o zaman MHP’nin muhalifleri diye anılıyorduk, CHP’nin ana muhalefet olarak temsil alanı vardı, SP ve DP ile bütün STK’lar doğal olarak farklı farklı çalıştık ve Sayın Erdoğan hiç birimizi bir çuvalın içine koyamadı. Böyle olunca insicamı bozuldu. Hangi birimize hangi lafı söyleyeceğini şaşırdı. 16 Nisan’dan sonra Kemal Kılıçdaroğ- lu’na da söyledim bunu, bizi iftara davet etmişti. O zaman dedim ki Kemal Bey’e “Saadet Partisi’nin hayır kampanyası içinde yer alması bizlerin yani bugün İyi Parti’yi kuranların CHP’ye yapış- masını engelledi. CHP’nin de HDP’ye yapışmasını engelledi. Dolayısıyla kendisine teşekkür borçluyuz.” 16 Nisan’dan sonra ilk ziyaret ettiğim parti SP olmuştu. DP’nin de böyle bir faydası ve önemi oldu. Oy oranlarından bağımsız olarak söylüyorum. O günden beri Temel Bey o noktada duruyor, kendisini başarılı buluyorum ve tavrına çok saygı duyuyorum.

-Son dönemde sözde hocalardan kadınlarla ilgili abuk sabuk şeyler duyuyoruz. Kadınlarla ilgili bu tür söylemler sizi de rahatsız ediyor mu?

Etmez mi hiç Sibel hanım, bakın ben genç yaşımdan itibaren 5 vakit namaz kılan bir kadınım, hacca gittim ama insanın dindarlığı öncelikle iyi insan olmaya yönelik, kul hakkına karşı durmaya yönelik olmalıdır. İbadetin de Allah’la kul arasında olması gerekir. Biz Türkiye’de böyle bir dönem hiç görmedik. 6 yaşında kız çocuğu evlenebilir diyen, kendi evlenecek tıynette bir adam demek ki ama asıl soru kendi çocuğunu evlendirebilir mi? Dolayısıyla bunların son derece abuk sabuk ve kadınların itibarsızlaştırılmasına yönelik bir söylem olduğunu düşünüyorum. Bu şöyle başladı, bir adam çıktı samsunda AK Parti il başkan yardımcısıydı galiba ‘başı açık kadın perdesiz eve benzer ya kiralık ya satılıktır’ dedi. Sonra arkasından Rize belediye başkanı çıktı, açılım süreciydi galiba, ‘bununla uğraşmayalım, ikinci eş olarak Kürt kadınlarını alalım bu işi çözelim’ dedi. Bunlar en son Atatürk’ün annesi Zübeyde Hanım’ın genelevde çalıştığına kadar geldi. An itibariyle Türkiye’de Cumhurbaşkanı’nın kendi kızları da dahil olmak üzere kadınlar emniyette değil artık.

Bu faydasız, çirkin, terbiyesiz insanların hiç biri doğru düzgün hukuki takibata uğramadığı için sarayda ağırlandıkları için Anadolu’daki deyimle ‘yüz buldular astar istiyorlar’ şu anda. Ama ben görüyorum ki kadınlar bu işten çok ızdırap duyuyor ve ayağa kalkmış durumdalar. Araştırmalarda AKP’de kadın oyları hep yüksek çı- kıyordu erkeklere göre. İlk defa bu ay yaptırdığımız ankette AKP’nin kadınerkek oyları eşitlenmiş, İyi Parti’nin kadın oyları artmış çıktı. Belli ki oradan bir kadın grubu bize doğru kaymış.

-Son yaptırdığınız anket sonuçlarına göre oy oranları nasıl?

Çok iyi gidiyoruz Sibel Hanım. Trabzon’daki kalabalığı gördünüz işte, ne yaptık sadece bir il binası açılışını yaptık o kadar. İddia ediyorum 1 Nisan’da Ankara’daki Olağanüstü 1. Kurultayımıza 30 bini aşkın kişi gelecek.

-En son açıkladığınız rakamı yüzde 17, kararsızlarla beraber yüzde 22 diye hatırlıyorum…

O civarda… Sabit bir seçmenimiz oluştu bizim. Genelde siyasi partiler mecliste grup kurmak üzerinden gider, seçim hakkı alır. Sonra teşkilat kurar. Biz grup kurmayı tercih etmedik, sahadan örgütlenip gelmeyi tercih ettik. Başka bir iddiada daha bulunduk. Ben şahsi olarak 100 bin imza ile yola çıktım. Anlamı şu eğer siz bu 100 bin imzayı bulamıyorsanız zaten hiçbir şeysiniz. Meydan okuyarak yürüyen bir iş bu. Böylece vatandaşta ‘bu arkadaşla bu hanım baş edebilir’ sonucunu getiriyor.

-Biz gazete olarak şehitler konusunda çok duyarlıyız ve tüm şehit haberlerine birinci sayfadan yer vermeye dikkat ediyoruz. Siz şehit haberi aldığınızda ve ölenlerin gencecik çocuklar, daha çok yoksul ailelerin çocukları olduğunu gördüğünüzde neler düşünüyorsunuz?

Afrin harekatı olması gereken zorunlu bir harekat. Savaş demiyorum, müdahale. Ama bugüne getiren şartları yaratan iktidar partisi. Biz eğer Suriye konusunu mecliste konuşsaydık, iktidar meclise getirseydi, muhalefetin fikrini alsaydı, Türkiye Suriye’nin içişlerine, Esad’a Tayyip Bey’in siniri bozuldu diye karışmazdı. Biz Süleyman Şah Türbesi’ni YPG üzerinden toparlayıp, bugün Fırat’ın doğusu diye YPG’nin eline verilen ki altında başat güç PKK’nın olduğu o koridorun içine hapsetmezdik. Türkiye dış politikası iflas etmiş durumdadır. Bunun sonucunda Afrin’de o FETÖ ile beraber belini kırdırdığı Türk Ordusu şimdi çukura düşmüş Türk devletini o çukurdan kanıyla canıyla çıkarıyor.

Şimdi arkadaş fetih diyor, savaş diyor. Biz o ülkeyi fethe mi çıktık? onun topraklarını ülkemize mi katacağız yoksa Suriye’nin toprak bütünlüğünü koruyup Türkiye’nin sınırları açısından güvenliğini mi sağlayacağız? Bu bir sınır ötesi harekattır. Uluslararası hukuka göre biz terör örgü- tüne müdahale ediyoruz. Savaş, fetih dersen bambaşka bir şeydir, yarın öbür gün Türkiye’nin başını belaya sokacak ağır bir hatadır. Ordunun önemli bir kısmı uzman çavuş, sözleşmeli er haline döndü. Bir şehit evine gittim, çocuk beden öğretmeni tayin olamadığı için sözleşmeli personel olmuş ve şehit. Başka bir şehit kamu yönetimi mezunu, kaymakam olabilirmiş.

Liyakat üzerinden eşit sınav yapılmadığı için uzun süre, iş imkanı olamadığı için sözleşmeli çavuş olmuş ve şehit… Tercih yapma konusunda fakir fukara çocuklarının seçeneği yok çünkü sorular çalınıyor, adaletsiz bir sistem var, partizan bir devlet anlayışı oldu çünkü AKP’den kağıt getiremeyen KPSS’den yüksek puan alsa dahi atanamıyor. Uzun zaman Zübeyde Hanım Şehit Anaları Vakfını yönettim ben. Gelip gidenler boşalttıktan sonra o şehit evlerinde neler yaşandı- ğını biliyorum. Dolayısıyla bu çok büyük bir vebal. Şehitler tabi ki peygamber efendimize komşu olacak ama bir bakan da kalkıp diyor ki ‘Allah inşallah bize de nasip eder şehitliği’ o zaman git kardeşim, göreyim seni. Çoluğunuzu çocuğunuzu gönderin bir önden, örnek olunsun. Şimdi her aşamada kayırılan insanlar ve kayrılmayan insanlar söz konusu olan bir Türkiye ile karşı karşıyayız. Edirne’nin de Şırnak’ın da ortak problemi 4 yıllık üniversite bitirmiş gençlerin işsizliği. Her şehirde üniversite açtılar, 4 sene ötelediler lise mezunlarının iş arayışını, şimdi patladı. Bu beceriksizlik, üretimsizlik ve bu kayırmacılık ile elbette Erdoğan seçmenin karşısında ciddi bir sarsıntıya uğrayacak. Yani Osmanlı tokadı diye geziyor ya Amerika’ya atacağım dedi ya, sonra baktık Tillerson ile başbaşa görüşme, gizli saklı 14 şeker fabrikasının satışına sebep oldu. Asıl mesele şu, Osmanlı tokadını seçim ister 15 Temmuz’da ister daha sonra yapılsın, ha buraya yazıyorum, seçmen atacak.

ERDOĞAN'A KIRIK NOT VERİYORUM

-Devlet Bahçeli hakkındaki notunuz?

Sayın Bahçeli ile ilgili söyleyecek bir cümle yok. Çünkü artık kendisinin ita amiri yani görev amiri Sayın Erdoğan. Sayın Erdoğan da kişisel olarak benim rakip gördü- ğüm bir kişi ve saray koalisyonunu yapma nedeni Sayın Erdoğan’ın 16 Nisan’dan sonra oylarını bir türü arttıramayıp geriye doğru düşmesidir. Anketlerle gelen sonuç- lar nasıl bir korku yarattıysa artık önce Sayın Bahçeli ile ilginç bir ittifak yaptı sonra da BBP Genel Başkanı ile… Mümkünse hiç- bir rakip bırakmadan herkesle bir blok oluş- turmaya çalışıyor. Bunun karşılığı olarak da çok agresif. Türkiye’de dildeki seviye çok düştü şu anda. Ben öğretmen okulu mezunuyum bize eskiden derlerdi ki hocalarımız ‘fikri olmayan ancak söver’. Böyle bir dü- zendeyiz şu an itibariyle. Mizahı, şakayı, nükteyi kaybettik. Bu da yetersiz Türkçe, bilgi ve entelektüel birikimden kaynaklanıyor.

-Tayyip Erdoğan’a kırık not verdiniz yani?

Ona çok kırık not veriyorum. Sebebi şu ben yıllardır, 2001’den beri Sayın Erdoğan’a ‘lütfen 100 sayfa tarih okuyun’ diyen bir insanım. ‘100 sayfa coğrafya, 100 sayfa felsefe okuyun’ derim, buna çok ihtiyacı var. Şimdi öğrendik ki fesliden ve dizilerden tarih öğreniyormuş. Dini de menkıbelerden öğrendiğini görüyorum. Dolayısıyla o yanı çok zayıf, mesela metin dışına çıktığı andan itibaren dilinin seviyesi çok düşüyor.