Yeni müfredatta Atatürk ve cumhuriyet siliniyor, Kurtuluş Savaşı gölgeleniyor

Yeni müfredatta Atatürk ve cumhuriyet siliniyor, Kurtuluş Savaşı gölgeleniyor

CHP Parti Meclisi Üyesi ve Eskişehir Milletvekili Prof. Dr. Gaye Usluer ve İstanbul Milletvekili Dr. Sibel Özdemir MEB müfredatında yapılan değişiklikler üzerine bir basın toplantısı düzenlediler. Eğitim sisteminin pedagojik temellere dayanması gerektiğini savunan CHP’liler “Bu değişiklik ile pedagojik değil, siyasi ve ideolojik temelli bir eğitim sistemi dayatması ile karşı karşıyayız” dediler.

Eskişehir Milletvekili Gaye Usluer, tek tek incelediği dersleri ve konu başlıklarını detayları ile paylaştı. Usluer, “Eğitim sisteminde köklü bir değişliğe gidiyorsanız bunun içinde eğitme ilişkin sendikalarının yandaş olup olmadığına bakılmaksızın hepsinin, bu konuda çalışan uzaman kişilerinin yer alması gerekir. Ayrıca parlamentoda da konuyla ilgili çalışma yapan milletvekillerinin de dahil edilmesi gerekir. Bu müfredatın “konun uzmanları” ile birlikte hazırlandığı ifade ediliyor fakat bu uzmanlar kimler biz bilmiyoruz. Normalde bu uzmanlar açık açık yazılır, prestij sağlar çünkü, “Şu isim de varmış” dersiniz gördüğünüzde. Ama bu müfredattaki “uzman” kişiler kimler, ne kadar uzmanlar bilinmiyor. Hangi sendika var bu müfredatın hazırlanma aşamasında, tabi ki hükümetin yandaşı Eğitim-Bir-Sen! Bu sendika şimdiye kadar ne demişse MEB gözü kapalı yapmış.” dedi.
Usluer şunları ifade etti:

İki gün önce MEB Bakanı 2017-2018 yılında bu müfredat değişikliği 1. 5. Ve 9. Sınıflarda uygulanacak. . İlkokul için 17, liseler için 4, İmam hatip liseleri için 10 olmak üzere toplam 51 müfredat yenilendi. Ancak hemen ardından gelen bir açıklama daha var 2018-2019 yılında kademeli değil tüm sınıflarda 176 müfredat yenilemesi yapılacak.

En son 2005 yılında eğitim reformu yapılıyor ve müfredat değiştiriliyor demişti Bakan Çelik. Ve demişti ki “ Eğitimde yaptığımız bu değişiklik aslında büyük reformdur” 2015’ten 2017’ye gelene kadar ne oldu da kendi yaptığınız reformu beğenmediniz de yeni bir müfredat ihtiyacı içerisine giriliyor.
Müfredat ne demektir bunu iyi algılamak gerekir. Müfredatlar eğitimin anayasasıdır. Geleceğimizin anayasasıdır. Bu denli önemli bir şey ne sıklıkta değiştirilmelidir? Dünyada Türkiye’deki kadar sık eğitim müfredatı değişikliği oluyor mu? Ya da biz müfredatı değiştirirken sorunları somut olarak masaya yatırıp onlara yönelik bir değişim mi yapıyoruz? Bunları MEB Bakanlığına sormak istiyorum.

İçerik olarak değerlendirdiğimizde, eğitimde yapılacak en ufak bir değişiklikte dahi baz alınması gereken şey pedagojidir. Fakat biz bu değişen müfredatın içeriğine baktığımızda görüyoruz ki siyasi ve ideolojik bir değişim yapılıyor. AKP’nin kendi ideolojisi temelinde bir müfredat oluşturuluyor.
Son yıllarda, okul ders saati bitiminde zorla öğrencilere “Değerler eğitimi” adı altında bir ders veriliyordu. Bu derse katılım olsun diye Cuma hutbelerinde çocuklarınızı gönderin mesajları veriliyordu.  Kimler tarafından nasıl bir içerikle verildiğini bilemediğimiz ve kontrol edemediğimiz bu illegal eğitimi değişen müfredatla legalize ederek öğrencilerin aldığı her derse bir konu başlığı ile entegre etmişler. Aklınıza gelecek her derste var. Müzik, Beden Eğitimi, İngilizce… Bununla ilgili Sayın Bakan diyor ki; Değerler eğitimi bütün eğitimin nihai gayesi ve ruhu olarak tanımlanmış. Müfredatın bütünleyici parçası / mütemmim gücüdür. Bu değerler eğitimi ile verilecek eğitimde hedef bilimsel, çağdaş, laik bir eğitim değil elbette.

Önümüzdeki hafta MEB Din İşleri Genel Müdürlüğü ayrı bir açıklama yapacak, önümüzdeki yıl için din dersi müfredatında nelerin değiştiğine dair. Bununla ilgili de bilgi var tabi. Bu yıl muamelat ve ukubat dersi konuluyor. Muamelat; Kişisel, toplumsal ve yönetsel eylemlerin şeriat düzenindeki karşılığı; hukuki, idari, mali, aile, evlenme, boşanma, miras gibi konuların tamamı şeriat düzeni içinde bu derste anlatılıyor.

Ukubat ise; Şeriata göre suç kabul edilen eylemlere / fillere verilecek ceza. Şeriatın ceza hukuku. Mesela recm, el kesme.

Din dersinin içinde tüm sınıflarda cihat dersi konulmuş. Cihat ile ilişkili temel kavram ve hükümler var. Cihat ile ilişkili temel kavramlar ve hükümleri içeriyor bu ders. ‘Cihad ibadetini ayetler ışığında açıklar’ diye ifade edilmiş. Ve önemli bir nokta daha, 15 Temmuz’un da aslında bir cihad olduğu anlatılıyor.
Türk Dili ve Edebiyatı, Milli Mücadele ve Atatürk,  Çağdaş Türk ve Dünya Tarihi derslerin içeriğinde kesintiler yapıldığı anlaşılıyor. Atatürk 15 Temmuz darbe girişimi de bu derslere konulmuş. 17-25 Aralık da bu derslerin içeriğinde olduğu ifade ediliyor. Şimdi enim bu size verdiğim bilgilerin hepsi derslerin konu başlıkları. Bir de bunların içerikleri olacak elbette. Bu dersler için hazırlanan kitapların yandaş basım evlerinde basılmaya başladığına da eminim. Kitaplar elimize geçtiğinde daha vahim şeylerle karşılaşacağımız düşüncesindeyim maalesef.
Bir tarih yazılırken aradan ne kadar zaman geçmesi gerekiyor ki bu ülkenin müfredat programı içine girsin. Darbe girişiminin üzerinden 1 yıl geçti, daha davalar görülüyor ve siyasi ayağı henüz ortaya çıkmamış olan bu darbe girişimi üzerine söz söylemek için epeyce bir süreye ihtiyaç var. Üstelik bu konuda herhangi bir akademik çalışma da yok. Kim yazdı bunları, nereden referans aldınız? Tarihte esasa olan tarihi doğru anlatmaktır. Acaba bu 15 Temmuz başlığı altına ‘Biz bu FETÖ ile kol kola yürüdük bir yerde çıkarlarımız çatıştı yollarımız ayrıldı” diye yazabilecekler mi merak ediyorum. Tarih yazılacaksa bunların da olması gerekir ki o tarihten ders çıkarabilelim."
 
CHP İstanbul Milletvekili Dr. Sibel Özdemir de yaptığı konuşmasında, “16 Ocak 2017 tarihinde burada gerçekleştirdiğimiz basın toplantısında bu Müfredat değişikliği ile Atatürk'ün isminin silinmesinin, Atatürk'ün önemsizleştirilmesinin hedeflendiğini, evrim teorisinin müfredattan çıkarılarak çağdaş bilimsel eğitimden uzaklaşıldığını iddia etmiştik” dedi.

“Geniş katılımlı ve zamana yayılan bir süreçle eğitimin bütüncül bir şekilde ele alınması gerektiği” konusunda defalarca çağrıda bulunduklarını ifade eden Özdemir, “En önemlisi de eğitimin bir devlet politikası olarak oluşturulması çağrımızı her fırsatta dile getirdik. Ve uyarılarımızı yaparak Milli Eğitim Bakanlığına önerilerde bulunmuştuk. Geldiğimiz aşamada Bakanlık bürokratları ve iktidar partisinin resmi sendikası gibi çalışan Eğitim Bir-Sen’in ortaklığında bir taslak müfredat hazırlanarak kamuoyuna sunuldu. Ve öğretmenlerden, velilerden alınan eleştiri ve katkılarla son halinin verileceği ilan edilmişti.” diye konuştu.
Özdemir, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Ben de 9 Şubat 2017 tarihinde ‘Askıya Çıkarılan Taslak Öğretim Programları’ hakkında 10 sayfalık bir öneri dosyasını Milli Eğitim Bakanlığına göndermiştim.  Ancak, üzülerek gördüm ki, bu önerilerimin hiç birinin dikkate alındığını görmedim.  Peki, kimin önerileri dikkate alınmış diye soracak olursanız; Milli Eğitim Bakanlığının kendine rehber edindiği Eğitim-Birsen Sendikanın neredeyse tüm önerileri müfredata yansıtılmış durumdadır.

“Maalesef bu müfredat Mucit çıkaracak, geleceğe güvenle bakabilen nesiller yetiştirecek, nitelikli öğretim verecek bir müfredat mıdır? Maalesef değildir! Coğrafya, fizik, felsefe ve müzik de dâhil olmak üzere tüm derslerde değerler eğitimi verilirken, evrim konusunun üniversiteye havale edilmesini ve Sayın Bakanın ‘öğrencilerin felsefi alt yapıya sahip olmadıkları’ gerekçelerini kabul etmemiz asla mümkün değildir. Türkiye, Suudi Arabistan’dan sonra evrim konusunu müfredatından çıkarak dünyada ikinci ülke oldu.

“İktidarın asıl amacı laik, demokratik Cumhuriyet’ten ve Atatürk’ten kopuşu, kuruluş ve kurtuluş mücadelemizi gölgelemek olduğu bu müfredatta çok açık olarak görülmektedir. İç Tüzük değişiklik görüşmelerinde ‘tek tip milletvekili’ oluşturmak gibi bu müfredat ile de ‘tek tip öğrenci’ yetiştirme amacı olduğu çok açıktır. Anamuhalefet Partisi olarak bizler nitelikli, çağdaş, bilimsel, laiklik ilkesini temel alan, analitik düşünce felsefesini öğreten, geçmişiyle barışık ve insan merkezli çağdaş eğitim reformu için; mutlaka geniş katılımlı ve zamana yayılan bir süreçle eğitim sistemimizi bütüncül bir şekilde ele alarak bir devlet politikasının oluşturulması için bir kez daha Eğitim Şurası’nın toplanması çağrısında bulunuyoruz.”