Yüksekdağ: İlla diyorlar ki Saray'ın muhtarı olacaksınız; kayyum kararını tanımıyoruz

Yüksekdağ: İlla diyorlar ki Saray'ın muhtarı olacaksınız; kayyum kararını tanımıyoruz

HDP Eş Genel Başkanı Figen Yüksekdağ, odağında DBP ve HDP belediyelerinin bulunduğu kayyım atanmasına olanak sağlayan Torba Kanun hakkında "İlla diyorlar ki Saray'ın muhtarı olacaksınız. Kayyum kararını tanımıyoruz" dedi. Yüksekdağ, "Kürt sorunu yoktur" diyen hükümeti eleştirerek, "Yarın öbür gün de 'Kürt diye bir kelime yoktur, Kürt lafı zaten Kart Kurt'tan gelmiştir' derler" diye konuştu. "Hakkari de Şırnak da siyasi iktidarın tek bir seçilmişinin olmadığı yerlerdir"

Yüksekdağ, Cizre ve Yüksekova'nın il olmasına dair karar alınmasına ilişkin olarak, "Hakkari de Şırnak da siyasi iktidarın tek bir seçilmişinin olmadığı yerlerdir. Halkı karşı karşıya getirmek istiyorlar. Hakkari ve Şırnak il statüsünü düşürülmeden Cizre ve Yüksekova il yapılabilir" dedi.

"Topunuz gelin"

"Torba saldırılarla haklarımızı gasp edeceklerini düşündüler. AKP saray merkezli bütün saldırılara nasıl direndiysek, bu torba ittifakına karşı da direneceğiz" diyen Yüksekdağ,  "Topunuz gelin. Kayyum atama kararı sadece Kürt illere yönelik çıkartılıyor. Türkiye'nin yarısını öcü ilan edeceksiniz, görevden alacaksınız ve merkezden atanmış memurlarla o kentleri yöneteceksiniz. İddia ettikleri, teklif ettikleri yasa budur" dedi.

120 Hakkarili


Yüksekdağ, grup toplantısının izlemeye gelen 120 Hakkarili'nin içeri alınmasının engellemesine değinirken "Ben bugün bu toplantı salonunda bulunamayan arkadaşlarımıza selamımı gönderirken, onların bu salona girmesini engelleyen pratiği de kınıyorum" dedi.

Figen Yüksekdağ'ın HDP grup toplantısındaki konuşmasında satır başları şöyle:

"Biz halkız ve halkın temsilcileriyiz. Her yerde bizler varız. Bütün yaşam mücadele alanlarında da, iş yerlerinde, okullarda, köylerde, bütün varlık alanlarında bütün hakikatimizle var olmaya devam edeceğiz. Onlar bizi bu Meclis'te görmek istemiyor olabilirler. O kurumlarda görmek istemiyor olabilirler. Bu onların uğursuz siyasi anlayışının bir yansımasında başka bir şey değildir. Bizler, onlara rağmen var olduk. Karşımıza çıkardıkları bütün engellere rağmen varlık zeminimizi sonuna kadar savunacağız. Dışlayıcı, ötekileştirici, baskıcı anlayışlarıyla baş başa kalacaklar. Bir süre önce darbeyi savuşturduk ama darbe mekanizması tıkır tıkır işlemeye devam ediyor.

"Darbe zihniyeti, darbe ziyareti, bir yıl önce kurulan mekanizma, yaşamın, siyasetin her alanında eksiksiz bir şekilde işlemeye devam ediyor. Emin olun, 15 Temmuz darbesi başarılı olsaydı, cuntacıların dahi yapmakta zorlanacağı birtakım icrayı, bugün siyasi iktidar yapıyor. Bugün gelen Torba Kanun bunlardan biridir. Bugüne kadar torba siyasi uygulamalarla tam anlamıyla sivil dikta rejimi, bir sivil darbe rejimi oluşturdular.

"Getirdikleri torba kanunla belediyelere uzun bir dönemden beri hazırlığını yaptıkları, belediyelere kayyum atama kararını çıkarmayı hedefliyorlar. Belediyeler bugüne kadarki süreçte nasıl bir atmosferdeydi arkadaşlar? Belediyelerin seçilmiş halk temsilcilerini zan altında bırakmak için her şeyi yaptılar. Bir yıllık süre boyunca atadıkları memurlar belediyelerde yatıp kalktı. Yolsuzluk bulmaya çalıştılar, bulamıyorlarsa üretmeye çalıştılar. Tek bir yolsuzluk, hırsızlık, adaletsizlik bulamadılar. Bu baskıcı yöntemler ile yerel yönetimlerdeki halkı devre dışı bırakmaya çalışanlar, bugün kanun adını verdikleri uygulamayla seçilmiş halk temsilcilerini devre dışı bırakmaya çalıştılar. Kazandığımız demokratik hakları nasıl kazandıysak bugün de öyle savunacağız. Biz bütün haklarımızı direne direne kazandık, diklene diklene savunacağız. Alanlarımızı asla terk etmeyeceğiz.

"Torba saldırılarla haklarımızı gasp edeceklerini düşündüler. AKP saray merkezli bütün saldırılara nasıl direndiysek, bu torba ittifakına karşı da direneceğiz. Eğer, topyekun bir ittifak ile, topyekun kirli bir anlaşmayla kazanılmış haklarımızı gasp edeceklerini sanıyorlarsa yanılıyorlar. Halkımızın saldırılara karşı direnişi de, son dönemde meydana gelen saldırılara karşı direnişi de onların saldırılarını bir kez daha ortadan kaldıracak. Bu torba ittifak, Kürt'ün hiçbir şeyine tahammül edemiyor. Kürt'e diyor ki "Sen muhtar olamazsın, belediye üyesi olamazsın"

"İlla diyorlar ki Saray'ın muhtarı olacaksınız. Durmadık, durmuyoruz, durmayacağız. Bu zalim iktidarın karşısında el pençe divan durmamak bizim sizlerden tek farkımızdır, onurumuzdur. Bu kirlilik karşısında, bu siyasi çürümüşlük ve yozlaşma karşısında onurlu insanların duruşu kazanacak.

"Bakın nereden nereye, Kürt sorununun çözümünü, barışı, demokrasiyi aracına, zeminine, enstürmanına dönüştürenler, bugün siyasi rant çıkmayacağını gördüklerinde "Kürt sorunu" yoktur dediler. Yarın öbür gün de "Kürt diye bir kelime yoktur, Kürt lafı zaten Kart Kurt'tan gelmiştir" derler. İleri demokrasi diye diye, askeri zihniyetin daha da ötesinde bir anlayışla ülkeyi yönetmeye çalışıyor.

"Bütün dünyayla ilişkilerini kesmişler, zorla, zulümle, rantiyecilikle iş götüreceklerini sanıyorlar. Nerede yaşadığını sanıyorsunuz siz? Böyle bir siyaset sadece Kürtlere, Alevilere, dindar demokratlara, gençlere zarar vermez. Böyle bir siyaset Türkiye'nin düşmanıdır. Bütün evrensel hukuk kriterlerini, demokratikleşme kaygılarını bir kenara atarsak yükümüzü atmış oluruz diye düşünüyorlar. Böyle iktidar olamazsınız. Söyledikleri yalanlara kendilerinin de inanması gibi bir özellikleri var bunların. Bu karanlık günlerde bütün hukuk kurallarını hiçe sayarak 3-5 günü kurtarabilirsiniz. Alın onlar sizin olsun. Ama yarınlara tutunamazsınız. Ve bizler Kürt halkının geleceğinin karartılmasına izin vermeyeceğiz. Kayyum kararını tanımıyoruz, bunun karşısındaki gerçek demokratik duruşu da bütün Türkiye halkları çok iyi görecekler. Defalarca söyledik, herkesi bölücülükle itham edenler Türkiye'yi bölüyorlar. Kayyum atama kararı sadece Kürt illere yönelik çıkartılıyor. Türkiye'nin yarısını öcü ilan edeceksiniz, görevden alacaksınız ve merkezden atanmış memurlarla o kentleri yöneteceksiniz. İddia ettikleri, teklif ettikleri yasa budur.

"Bu zamana kadar başaramadığınızı bugün hiç başaramayacaksınız. Kürt, 100 yıl önceki Kürt değildir. Örgütlü, politik bilince erişmiş bir halk var karşınızda.

"Bakın bu uygulama seçilmiş halk temsilcilerini görevden alarak merkezden görevli getirmeyi öngören uygulama tarihte yalnızca sömürgelerde görülüyor. Türkiye'nin yarısını bölüp oraya 'sömürge hukuku ve yasası' mı uyguluyorsunuz? Bu durum sömürgelerde görülen bir durum sadece. Seçilmiş sömürge yerlerde, sömürgeleştirilen halkların seçme ve seçilme hakkı yoktur. Kürtlere de 'Seçemezsiniz, seçilemezsiniz' dediler. 'Belediye başkanlığı yaptırmam, milletvekiliysen dokunulmazlığını kaldırırım' diyorlar. Kürtlere de 'Seçemezsiniz, seçtiklerinizi ben görevden alırım' diyor. Bu yasanın tek karşılığı budur. Bu uygulama, sadece sömürge alanlarında yaşamaktadır.

"Bu saldırının karşısında kimse boynumuzu bükmemizi beklemesin. O atadığınız memurlar da, kayyumlar da, darbeci generallerin durumuna düşecek. Kürt illeri yakıldı, yıkıldı, katledildi, ne oldu? Geldikleri gibi gittiler. Kürt illerini yakanlar, Ankara'ya darbeyi dayattı. Gönderdiğiniz kayyumlar da, askerleriniz gibi öyle yenilecek ve size geri dönecek.

"Seçimle gelemeyenler, darbeyle kazanacağını düşündü. Hakkari ve Şırnak'ın il statüsünün düşürülmesi buna bir örnektir. Bölge halkını il ve ilçe üzerinden birbiriyle karşı karşıya getirmeye çalışıyorlar. Bu müdahalenin tek bir nedeni vardır? Hakkari de Şırnak da siyasi iktidarın tek bir seçilmişinin olmadığı yerlerdir. Şimdi bu illeri, il ilçe ikilemiyle bölmeye çalışıyor. Şırnak ve Hakkari'nin il statüsü düşürülmeden de Cizre ve Yüksekova il olabilir. Cizre ve Yüksekova'nın yarısı kadar nüfusu olan ilçeleri il yaptınız zaten. Yap boz işini siz iyi bilirsiniz. Ama Kürt illeri söz konusu olduğunda bu detayların hiçbiri uygulanmıyor. Bakın Şırnak'ın yüzde 80'i yıkılmış durumda. Şırnak'ın il statüsünün düşürülmesi, Şırnak'ın ölüme mahkum edilmesidir. İstedikleri de bu aslında, orada yaşayan hafızayı ellerinden gelse öldürmek istiyorlar. Ellerinden gelse bu illeri, ilçeleri haritadan silecekler.

"Kürt halkı bu tarihi sizden öğrenmedi. Bin yıllardır oradaki kültür, oradaki toprak, oradaki tarih, oradaki yaşam alışkanlıkları size rağmen yaşıyor. İşte bu uygulamalarla yaşayan bir halkı öldürebileceklerini sanıyorlar ama başaramayacaklar. Çünkü yaşamakta ayak direyen bir coğrafya var karşılarında. Direnenlerin tarihi için, yaşam alanları için ortaya koyduğu tutum ve mücadele, siyasi iktidarın bu müdahalelerini boşa çıkaracaktır. Bizler bu nedenle bütün yaşamı berhava etmeye çalışanlar karşı yaraları sarma iradesi ortaya koyuyoruz. Nusaybin'in mahallelerine hala girilemiyor, o mahalleler utanç alanı gibi tel örgülerle çevrilmiş durumda. O tel örgülerin arkasında hala defnedilmeyi bekleyen cenazeler var. Nusaybin'de de yaşamı ve yaşamı savunanları yok etmeye çalıştılar. Ama Nusaybin halkı tel örgülerle çevrilen alanları terk etmedi ve terk etmeyecek. Bugün bizler Nusaybinli, Şırnaklı, toprağını terk etmeyen, bu sürgün anlayışına karşı direnen halkımızla yan yana yürümek zorundayız. Bugün burada Nusaybin'e, Şırnak'a sahip çıkmaya çağırıyorum. Her ev bir ülkedir, her evi savunacağız, yıkılmasına karşı, esir edilmesine karşı mücadelemizi büyüteceğiz. Birbirimizle kenetlenme direnişin en büyük halkasıdır.

"15 Temmuz darbesinden sonra 'Bizler millete değil, devlete OHAL ilan ettik' diyenler 15 Temmuz'dan bu yana darbe operasyonlarını sürdürüyorlar. Bugün meclise gelen torba kanun, seçilmiş halk iradesinin gasp edilmesi şeklinde de değil, halkımızın tüm ekonomik haklarının sıfıra indirilmesi gibi bir saldırganlık içeriyor. Bugüne kadar her şeyi satanlar, bugün kazanım dilini sınıyor"