Hangisi doğru?

101 günlük esaret bitti, IŞİD’in rehin tuttuğu 46’sı Türk, 49 Musul Konsolosluğu personeli için.

Başbakan ve beraberindekiler Azerbaycan seyahatini kesip sabah saatlerinde Şanlıurfa’ya geçtiler… Suriye üzerinden Türkiye’ye getirilen rehinelerle kucaklaşıp poz verdiler…

Bu tabii ki hakları…

Esaretin bitmesi ile ilgili ilginç açıklamalar yapılmaya başlandı… Yetkililer, konsolosluk personelinin Türk Güvenlik güçlerine teslim edildiğini vurguladılar. 49 personel belirlenen bir yerde IŞİD tarafından MİT elemanlarına teslim edildiği, MİT’in her aşamada rehineleri takip ettiği, 8 kez yer değiştirildiğini bile izlediği verilen bilgiler arasında…

Ancak Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın açıklaması kafaları karıştırdı. O, bir operasyondan söz ediyor:

“… Milli İstihbarat Teşkilatımız, alıkonulma hadisesinin başlamasından bugüne kadar meseleyi çok hassas şekilde sabırla, özveriyle takip etmiş; nihayetinde başarılı bir kurtarma operasyonu yapmıştır…”

Şimdi, operasyon mu yapıldı, IŞİD teslim mi etti tartışması başladı…

İyi de hangisi doğru?

Sonuçta, hangisi doğru olursa olsun sevindik kuşkusuz…

İSLAMİ TERÖR ÖRGÜTÜ (!)
IŞİD için “İslami terör örgütü” deniliyor.

Bu söz yaygın olarak 11 Eylül 2001’de, El Kaide’nin ABD’de İkiz Kuleler'i vurması ile başlamıştı. İslami Terör örgütü El Kaide…

Dünyada başka dinlere mensup insanların kurdukları terör örgütleri nedense görülmüyor. İspanya’da, İngiltere’de, Almanya’da, İsrail’de ve Somali’de örgüt üyesi olup cana kıyanlar yok mu? Bunların hangisine, Yahudi, Hıristiyan veya şu dinin terör örgütü deniyor?

“Bir insanı öldüren tüm insanlığı öldürmüş gibidir“ diyen ayete sahip olan bir dine mensup insanları terörist olarak algılatmak…

El Kaide, IŞİD gibi terör örgütleri olsa olsa, İslam dinini ve O’nun kitabını algılayamamışlardır diye neden düşünülmez?

Veya içlerindeki cani ruha, dini alet edip, kılıf uydurarak adam öldürdükleri neden iddia edilmez?

Bir düşünün.

Terörü İslam’la veya bir dinle bağdaştırmak, inananlara, insanlığa yapılan büyük bir haksızlık değil mi?...

FIKRA OLMAK

Gazeteci Ercan Deva, “Muz Cumhuriyeti’nde Fıkra Olmak” adlı bir kitap yayınladı. Sunuşunda bir öykü var:

“Bernard Shaw Başbakan Churchill’e özel davetiye gönderir:

    Lütfen yarın oyunumun açılışına buyurun. Bir arkadaşınızı da alıp gelin. Şayet varsa.

Churchill şu yanıtı verir:

    Tebrik ederim üstat. Maalesef yarın akşam doluyum. İkinci akşama gelebilirim. Şayet devam ederse...”

Bu kadar sorun içinde hiç değilse biraz gülümseyin istedim.


Önceki ve Sonraki Yazılar