Hüsnü Mahalli

Hüsnü Mahalli

Rabia-Hamise

Uzun süredir hep Suriye ile ilgili yazılar yazıyorum.
Zaman buldukça ‘Arap Baharı’nın beşinci yılında bölgedeki durumu toparlayan bir kitap yazıyorum. Kitabın yarısı Tunus, Mısır, Libya, Yemen ve biraz Irak ile ilgili.
Geri kalan yarısı Suriye.
Suriye direnmeseydi bugün başta Türkiye olmak üzere bu coğrafya çok karanlık bir konumda olurdu.

Ama karşı güçler asla yenilgiyi kabul etmiyor.
Örneğin Suudi Arabistan.
Adamlar müttefik Körfez ülkelerinin orduları ile birlikte beş aydır Yemen’i  bombalıyor.
En az 10 bin  kişi öldü, binlercesi yaralandı ve ülke yıkıldı.
Kimse çıkıp, “Yahu siz manyak mısınız ne derdiniz var bu gariban ülkeyle?” demiyor.
Meğer nüfusun yüzde 15’ini oluşturan Şii Husiler ülkeyi ele geçireceklermiş.
Esad için de aynı şeyi demişlerdi: Nüfusun yüzde 10'unu oluşturan Aleviler Suriye’yi yönetiyor'.

Beş yıl sonra durumun böyle olmadığı anlaşıldı.
En az yüzde doksanı Sünni olan ordu, sivil savunma birlikleri ve devletin tüm kurumlarında görev alan insanlar ülkelerine ve ‘Alevi Esad’a sahip çıktı.
Yemen’de de aynı şey olacak.

ABD destekli ruh hastası Suudi yönetimin ordusu mutlaka yenilecektir.
Irkçı, faşist ve gaddar İsrail ordusunun yenileceği gibi.
Taş atan çocuklara ateş ediyorlar.

Haham Başları askerlere 'Yakaladığınız Filistinliler’in kafalarını yere vurarak parçalayın' diyor.

IŞİD, Nusra ve benzerlerine “Alevi ve Şii'leri kesin” diyen yüzlerce ‘Sünni’ din adamlarından farkları yok.

Hepsi de Irak’ı işgal ederken “Bu bir Haçlı Seferi’dir' diyen Amerikancı Bush’un çömezleri.
Cumhurbaşkanı Erdoğan ise Nobel'cilere kızıyor.
Çünkü Adamlar Müslüman Kardeşler iktidarına yol açan Tunus Diyalog Dörtlüsü’ne Barış Ödülü vermişti.

Ama aynı adamlar, ‘Arap Baharı’nın başlangıcında Yemenli Müslüman Kardeşler üyesi türbanlı Tevekkel Karman’a Barış Ödülü verdiklerinde Erdoğan çok sevinmişti.
Erdoğan Müslüman Kardeşler’i deviren Sisi’yi  ise hiç sevmemişti.
“Rabia” deyip başka bir şey demiyor.

Mısırlı kız çocuğun mektubuna herkesi ağlattı ama son iki haftada öldürülen 44 Filistinli çocuk için kimse ağlamıyor.

Tıpkı Ankara’da IŞİD saldırısında hunharca öldürülen 102 insanımıza ağlamadıkları gibi.
Vicdan sorunu.
Çiftte standart.
Yani vicdansızlık.
Suriye, Irak, Libya, Yemen ve Mısır’da her gün yüzlerce insan ölüyor.
Ama kimin umurunda.
Hepsi bir hayal uğruna.
‘Arap Baharı’nda sultanlık ve hilafet.
Suriye’de suya düştü ve Mısır’da gömüldü.
Üç gün önce BM’de üzerine beton döküldü.
Geçen yıl Erdoğan’ın Türkiyesi’ne 60 oy veren BM Genel Kurul üyeleri üç gün önce Sisi’nin Mısırı’na 179 oy vererek Güvenlik Konseyi üyesi seçtiler.

Cumhurbaşkanı Erdoğan buna da çok kızmıştır ama her nedense konuşmalarında hiç değinmiyor.
Üstelik geçen yıl BM Genel Kurulu'nda boş salona konuşan ve BM Güvenlik Konseyi'nin yapısını sert dille eleştiren Erdoğan 'Dünya beşten büyüktür' demişti.

Dört parmakla Rabia (Arapça’da Rabia dört ya da dördüncü demek) işareti yapan Erdoğan beş parmak ile Hamise (Arapça’da  beş  ya da beşinci) işareti yapmıştı.

Anlaşılan bu dünya Arapça bilmiyor.
Hele bu Nobelciler.
Rabia ve Hamise’yi ciddiye almıyorlar.
Belki Sadise, Sabia ya da Aşire’den korkarlar.
O da olmazsa biz de onlarla Osmanlıca konuşuruz.
Fonda Mehter Takımı :
“Ceddin deden neslin baban...”
...
Sadise (altı), sabia (yedi) ve aşire (on) demek.

Önceki ve Sonraki Yazılar