Re-cordis, kalbi delip geçen

Doksan küsür yıl önce “Edirne hoş bir yer değildi” diye yazmıştı Hemingway...

“Asker, denk, karyola,dikiş makineleri, bebekler, çocuk arabaları ile dolu bir istasyonla karşılaştım. Hepsi yağmur altında ve çamur içinde...” Başka bir kafileye eşlik ediyordu.

1922'nin tozlu yazında Daily Star gazetesine Türk Yunan savaşını yazmaya gelmiş, Küçük Asya felaketine uğrayarak çekilen Yunan Ordusu ve Trakya'nın Hristiyan halkıyla birlikte, yağmur altında ıslanmamak için yataklarını başına almış, tahta bavullarını sürüyerek yürüyen kadınlar, çocuklar arasında, bit ve pire içinde dönüyordu...

Şimdi o yollarda Suriye'liler yürüyor, çoluk, çocuk, yaşlı, genç kadın erkek...

Vatanları, anıları, gençlikleri ve geleceklerini tahta bavul yerine sırt çantasına sığdırmış, resmi rakamlarla 2 milyon, gerçek rakamlarla en az 4 milyon insan...

İki bin kilometre sonra Avrupa sınırındalar...
İspanyolca'da hatıra kelimesinin karşılığı “recordis”...
Kelimenin tam anlamı “kalbi delip geçen” demek.
Suriyelilerin gelip geçtiği bu toprakların “hatıralarında” göçmenlik var.
Balkan muhacirlerinin, Ermeni kafilelerinin, Trakya'lı Yahudilerin, Ege'li Rumların delik deşik kalpleri...

Gözyaşlarıyla sulanmış, acıyla döşenmiş iki bin kilometrelik bir yolculuk bu.

Suriyeliler, bu aziz hatıraları saklayan toprakları geçerken, o toprakları utanç duymandan yönetenlerin ortak olduğu bir savaştan, o yöneticilerin beslediği, silahlandırdığı çetelerin vahşetinden kaçıyorlar...
Ellerinde üç yaşındaki “Alan Kurdi”nin resimleri ve “Sağol Türkiye, bizi bırak gidelim” pankartlarıyla yürüyorlar.

Göç kafilesinin hedefindeki Avrupa ülkelerinin de göçmenlerin geride bıraktıkları vahşet ve kan denizinde payı var.

Fakat uluslararası politika böyle bir şey; Ortadoğu'da büyük kötülükler, enerji koridorları, finansal kara delikler, Arap diktatörleri, hepsi göçmenlerin küçük sırt çantalarına, çocukların minik ölü bedenlerine sığdırılabiliyor.

Tarih de böyle yazılacak, sivil toplum kuruluşlarının timsah gözyaşlarıyla destekleyeceği kampanyalar, koca bir coğrafyayı kana, ateşe bulayan politikacıların iyi dikilmiş, ütülü lacivert elbiselerinden akacak başarı öyküleri...

Paris Sinemacılar Birliği'nin 2025 yılında düzenleyeceği “Acı ve göç: 10. yılında Suriyeli göçmen filmleri haftası” ya da “Alan Kurdi'nin toplumsal bellekteki yeri” üzerine tezler, workshoplar...
Ve delik deşik kalpleri, hatıralarıyla göçmenler
Hepsi bu...

Önceki ve Sonraki Yazılar