Renkli-Türkçe

Yakın gelecekte, Siyaset ve Hukuk öğrencilerine okutulması gereken türden bir anlayışla yönetiliyoruz.
Öyle ki, konuşma selahiyeti olan her kişi mikrofonu eline aldığında “destan yazıyor!”
Her biri konuşma dehası! Bir cümleyle şakkadak çözüyorlar problemleri.
Örneğin;
“Aaa sen ev kadınımısın” cümlesiyle kadına şiddeti tanımlıyor,
“işçiler üst üste yolcu alan araçlara binmesin!” diyerek, mevsimlik işçilerin balık istifi transfer yapıldığı araçların, ölümlü kazalara karışma hadisesini çözüyor, hatta;
“Kraliçelik de bir nev-i başkanlıktır!” diyerek , dünyada ki tüm siyasi yönetim şekillerinin kitabını baştan yazabiliyorlar!
Hem de Renkli – Türkçe!
‘İç tutarlılık’larını ülke yönetimine aktarmakta usta kişilerden biri de ‘Anayasa Profesörü’ ve Hükümet Partisi Milletvekili Burhan Kuzu’dur hiç şüphesiz!
Sırf onun ağzından çıkanlar dikkate alınsa, bir kaç fasiküllük “suç duyurusu” çıkar ortaya ya neyse konumuz şimdilik o değil.
Hafta içi Ahmet Hakan’ın programına katılıp, dünya kadar delile rağmen “Yolsuzluk ve Rüşvet”ten “ak”lanan 4 Bakanın oylamasını şu sözlerle değerlendirdi;
“Başbakan partimin lideri, bakanlar kankam, bir kısmı dünürüm neden muhalefet olayım, bunlara uyacak kadar delimiyim! Siyasi hayatın biter! Oğlan bizim kız bizim yani!”
Nasıl? Eğlenceli değil mi?
Kalabalık bir hafta oldu yine, bakalım bunun dışında neler olmuş,
Metal işçileri grevini, milli güvenlik kapsamına katmak suretiyle erteleyip, kanunen bir daha yapılmasını engelleme kurnazlığını, bizzat Erdoğan tarafından Merkez Bankasına verilen ayarlar sonucu fırlayan doları, kaçAk saray’ın “kadrolu sanatçı”ları tekrardan ağırlamasını, yine ülkenin ilklerinden biri olarak, devlet televizyonun Cumhurbaşkanı özel yayını yaparak, bu konunun reytiniginin artık ne kadar düşük olduğunu bir kez daha ispatlamasını, vekil çocuğunun emniyet içinde ‘ihalesiz’ alınarak işletilen kafenin sahibini ‘savunurken’ sıraya dizdiği polisleri tokatlaması sonucu, vekil çocuğuna değil de polislere ceza yağmasını, yandaş medya ve AKtrollerin “aa Syriza AKP’yi örnek alıp kazanmış!” palavralarına, Syriza’nın dakikasında çıkıp “Alakamız olmaz!” tashihini filan saymazsak bence haftanın en eğlenceli olayı, Bülent Arınç’ın Syriza lideri Tsipras’ın dini yemin etmemesi üzerinden laiklere çakma çabası oldu.
“Seçimi kazanan partinin lideri dini olmayan bir merasimle görevi devraldı. Ben de yeni öğrendim Yunanistan laik olmayan bir ülkeymiş. Ateist bir başbakan ben böyle bir şey istemiyorum dediği için başpiskopos olmadan yemin etti dünya yıkılmadı. Demokrasi böyle birşey” dedi.
Şüphesiz ki siyasette sinekten yağ çıkarmak bir gelenektir. Ancak dünyanın başka ülkelerinde siyasiler, ettikleri laflara bir bakarlar laf mı diye, sonra dönüp bir daha bakarlar, bu laf birgün beni tırmalar mı diye!
Zira, bu ülkede laiklik olmasaydı ve görev yeminleri önce imama yapılıyor olsaydı ve günün birinde Ateist biri çıkıp “ben böyle yemin etmeyeceğim” deseydi, evet “dünyayı yıkardınız!” Çünkü Demokrasiniz böyle birşey!
Ayrıca, Amerika’da da başkanlar yeminlerini kitaba el basarak yaparlar, Arınç aynı eleştiriyi onlar içinde yapabilir mi merak konusu!
Aranızda “niyet okuyorsun” diyenler olacaktır, onlara cevabım, “ben deterjan kutusunun arkasında yazanları bile okurum, yani o derece okumayı severim!” olacak! Yani, “başından beri bu denli açık bir ‘niyet’le yönetilmenin sonucunda ‘niyet okuma’ ithamı çoktan oyun alanını terk etmiş bir top hükmündedir!” desem yeri. Hülasa, maliyeti oldukça yüksek bir düğün havasında yönettikleri ülkenin, son bir haftasıda böyle Renkli – Türkçe geçti! Allah ağzımızın tadını kaçırmasın!

Önceki ve Sonraki Yazılar