Yanlış Hesap Bağdat'tan Dönmüyor!


“Gençlik, geleceğimiz” deyip deyip duruyor ülkeyi yönetenler. Ama hiç kimse onların sıkıntılarına, sorunlarına gerçekçi çözüm bulmaya yanaşmıyor. Milyonlarca genç, üniversiteye girmek için yıllarca emek harcarken, birçoğu da üniversite okuduğu halde mutlu değiller.
Yakın bir zamanda, elemanonline.net; 11 bin 350 çalışan arasında bir anket yapmıştı. “Şu anda çalışmakta olduğunuz işinizden memnun musunuz?"  diye ankete katılanlara bir soru sorulmuştu.
Anket sonuçlarına göre katılımcıların sadece yüzde 16'sı işini severken, yüzde 72'si işini sevmiyor ve değiştirmeyi düşünüyor diye bir sonuç çıkmıştı.
Bakın, nasıl mutsuz bir toplum olabiliyoruz görüyorsunuz değil mi? Alın size mutsuz toplum, mutsuz gençlik, hiç uzağa gitmeye gerek yok, anket sonuçlarından da belli oluyor. Haftanın beş ya da altı günü sabahın erken saatlerinde yatağından kalkıp işine giderken “Allah kahretsin, yine mi işe gideceğim” diyerek bir ülkedeki çalışanların %72’si evden çıkıyorsa, oturup düşünmemiz gerekmez mi?
Bizde “işinin hakkını vermek” diye bir söz vardır. Şimdi toplumun yüzde 72’si işini, mesleğini sevmiyorsa, onlardan “işinin hakkını nasıl vermelerini” bekleyebiliriz ki…
Bakın değerli okuyucularım, hata, temel eğitimden itibaren başlıyor. Birçok okulda rehberlik ve yönlendirme işlevleri yeterince iyi yapılamıyor. Maalesef hala rehber öğretmeni olmayan okullarımız var.
Gençlerimiz, henüz on yedi on sekiz yaşındayken bir ömür boyu yapacakları meslekleri seçmek zorunda bırakılıyorlar. Oysaki rehberlik ve yönlendirme faaliyetleri iyi yapılabilse, çok önceden öğrenciler yeteneklerinin farkına varabilseler bu tablo da ortaya çıkmaz.


Erken yönlendirme
Bakın takip ettiyseniz geçtiğimiz günlerde sayfamızda “üniversite öğrencileri için esnek yatay geçiş” diye geniş bir haber yayımladık. İyi güzel de peki neden biz sorunun oluşmasını baştan önleyemiyoruz da üniversite okurken, öğrencilere bölümünüzden memnun değilseniz başka bölümlere yatay geçiş yapabilirsiniz seçeneğini kısıtlı imkânlarla onlara sunuyoruz?
Zorla birisini doktor, avukat, mühendis, öğretmen yaparsanız; bu insanlar ne kendileri mutlu edebilirler ne de işlerini yaparlarken başkalarına iyi hizmet edebilirler. Sonucunda da ortaya mutsuz bir çalışan ordusu, randımansız bir iş performansı ortaya çıkar.
Eğer yanlış bir şeyler varsa, bunu çok önceden temelden çözmek gerekiyor. Okullarda rehberlik ve yönlendirme faaliyetleri kapsamında, daha ilkokuldayken başlayıp ortaöğretime kadar olan süreçte, öğrencilerin bireysel yeteneklerini ortaya çıkartıp, onları beklentilerine ve isteklerine uygun bir şekilde yönlendirmek gerekir. İş yeri ziyaretleri, meslek erbaplarıyla buluşmaları, üniversite ziyaretleri, kişisel mesleki testler, yetenek envanterlerinin uygulanması vs.
Uzun lafın kısası, işini seven, yüksek performans gösterebilen her şeyden önemlisi eğer mutlu, ruh ve beden sağlığı yerinde bir toplum istiyorsak; son dakika tercihleri ile gençlerimizin, ülkemizin geleceğimizi karartmayalım…
 
Siyah Beyaz Bir Veda…
Hani bazı insanlar vardır ya yüzüne baktığınızda;  dürüstlüğü, şefkati, tevazuyu, sıcaklığı, babacanlığı görürsünüz…
Duruşuyla, söylemiyle, tarzıyla;  beyefendiliğini görürsünüz…
Yaşamlarını, hayallerini, bütün benliklerini idealleri uğruna harcarlar…
İşte “O” , öyle bir insandı, siyah beyaz hayata adanmış koca bir ömür…
“Koca bir çınar”  gibi, yapraklarıyla tüm renklere bezenmişti…
Ama siyah beyaz, ama sarı lacivert, ama sarı kırmızı, ama bordo mavi…
Tüm renklerin sevgisini kazanmıştı, rengârenk yapraklarıyla gökkuşağı gibiydi…
Siyah beyaz film şeridine sığdırdı tüm ömrünü; hüzünleriyle, sevinçleriyle, anılarıyla birlikte uçup gitti bir kartal gibi sonsuzluğa…
Çocukluğumun “tonton dedesi”, “beyefendisi”; futbolun dışında en önemlisi senden “insanlığı” öğrendik…
Seni çok özleyeceğiz…
Hoşçakal  hoşçakal…
Ey güzel insan…
























Önceki ve Sonraki Yazılar