Asıl sorun ne biliyor musunuz?

En başta; toplum olarak, siyasiler olarak eğitimin bir ‘hak’ olduğunu bilmemiz ve öğrenmemiz

gerekiyor. Yine demokrasilerde eşit bir şekilde herkesin bu haktan yararlanmasını da unutmamaz

gerekiyor.

Öğrencilerin liseye yerleşmek için günlerdir çektikleri eziyeti çok fazla anlatmama gerek yok.

Hiç kimseye kalkıp da;‘Meslek Lisesi’nde, Anadolu Lisesi’nde, İmam Hatip Lisesi’nde

okuyacaksın’ demeye hakkımız yok. Tabi ki bir sıralama sınavı var. Ama her öğrencinin okul

türünü hür iradesiyle seçmesi gerekmez mi?

İşte bu yüzden öğrencilerimiz umutsuz, aileleri çaresiz...

Bakın, birçok okulun öğretmene ihtiyacı varken, 40 bin öğretmenin ataması henüz yapılamadı.

Okulların açılmasına on gün kalmışken, dört yılını doldurmuş 7 bin müdür hiçbir gerekçe

gösterilmeden görevden alındı. Öğrencisinden, öğretmenine, velisinden, personeline kadar okul

müdürlerinden memnun olmamaları da yetmedi.

Öğretmenlerimiz de mutsuz ve çaresiz...

Yoksa, ‘Yeni Türkiye’nin, yeni eğitim anlayışı bu mudur...?’

Bir lise öğrencisi ile konuşuyorum ve diyor ki: ‘ Okul müdürümüzü çok seviyorduk, çok da başarılı

buluyorduk. Ama bizi ayırdılar. Birçok arkadaşım ve ben artık okulumuza gitmek istemiyoruz.’

Yazık çok yazık...

Gençlerimizin ve çocuklarımızın motivasyonunu arttırmamız gerekirken okulların açılmasına kısa

bir süre kala onların moralini bozup, hevesini kursağında bırakmak çok mu doğru...

Başarılı okul müdürü olsanız ne yazar. Çünkü tek belirleyici özellik, hükümete yakın sendikaya

üye olmak. Dünyanın hangi medeni ülkesinde eğitim yöneticileri bu yöntemle belirleniyor!

Dünyanın hangi medeni ülkesinde başarılı okul yöneticileri siyasi hesaplara feda ediliyor! Bilen

varsa lütfen açıklasın...

İnanın eğitimde yapılan bu uygulamalara akıl sır erdirmek mümkün değil...

Okulları teknoloji ile donatsanız da ders kitaplarını ücretsiz dağıtsanız da eğer bir eğitim

yuvasında huzur ve mutluluk yoksa yaptıklarınız hiçbir işe yaramaz. Eğer öğretmenimizi ve

öğrencimizi sabah okuluna mutsuz gönderiyorsak inanın hiçbir kıymeti yok.

Çözüm ne peki?

Çözüm aslında çok basit. Sadece yapılması gereken, eğitim gibi ülkenin can damarı olan bir

kurumu siyasete alet etmemek... Gerisi gelir zaten. Yeter ki, iyi niyetli bir şekilde çocuklarımız ve

gençlerimiz için bir şeyler yapmaya çalışalım.

Yeter ki değişiklikleri ve reformları, toplumsal uzlaşı sağlayarak yapalım.

Yoksa her gelen hükümet kendi siyasi emellerine uygun bir şekilde eğitimi dizayn etmeye

çalışırsa, muasır medeniyetç içinde nasıl yer alacağız...

Demokrasiye ve insan haklarına inanan birisi olarak; nasıl ki eskiden başörtülü öğrencilere

yapılanları onaylamıyorsam ve şiddetle karşı çıkıyorsam; şimdi de öğrencilerin yıllardır eğitim

gördükleri okulların ellerinden alınıp İmam Hatip Liseleri’ne dönüştürülmesini onaylamıyorum ve

şiddetle karşı çıkıyorum.

Lütfen söyler misiniz; başörtülülere yapılanlar ile okulları zorla İmam Hatip’e dönüştürmek aynı

zihniyetin ürünü değil midir?

Geçen sene Anadolu’nun bir kasabasında öğrencilere seminer vermeye gitmiştim. Bir öğretmenin

dediklerini hiç unutamıyorum;‘ Hocam ilçemiz 6 bin nüfuslu, şu an Anadolu Lisesi ve Çok

Programlı Lise olmak üzere iki okulumuz var. İhtiyaç olmadığı halde şimdi de İmam Hatip Lisesi

yapılıyor. Muhafazakâr birisi olarak, milletin parası boşa gidecek diye inanın vicdanım sızlıyor.’

İşte çözüm adına bu öğretmenimiz gibi, samimi ve vicdanlı bir insan olmak yetiyor.

Uzun lafın kısası; ülke olarak en büyük sermayemiz; gençlerimiz ve çocuklarımız...Onların en iyi

eğitim ve öğretim almalarını sağlamalıyız. Onların geleceklerini siyasi hesaplara feda etmemeliyiz.

İşte ancak o zaman, bu cennet ülkemizi inanın dünyanın en güçlü ülkeleri arasına koymayı

başarabiliriz.

Önceki ve Sonraki Yazılar