Rüyamda gördüm seni

Ayıptır söylemesi uykuyu çok severim. Çünkü uyurken, sürekli rüya görürüm ben. Her gün beleşe sayısız film izlemek gibidir rüya görmek. Üstüne bir de çoğu rüyalarınızın yönetmeni olmuşsanız, uyku saatleri en sevdiğiniz saatler bile olabilir. Ben şahsen bu konuda kendimi geliştirdim. ‘Berrak rüya’ ustası oldum şükür. Senaryosu, müziği, görüntü yönetimi ve yönetmenliği şahsıma ait her gün film çeviriyorum uykularımda. 

Rüyalar farklı farklıdır. Çokça rüyayı gündelik hayat veya geçmişiniz yüzünden görürsünüz. Hayatın bir noktasında engellenmiş olabilirsiniz. Gerçek hayatta eylem gücünüzü bloklayan karmik tortularınız vardır. Sonra o size takıntı olabilir ve rüyanızda eyleme geçersiniz. Bazen incir çekirdeği olabilir bu. Kimi zaman hayatınızın en önemli takıntılarından biri de olabilir bu. Bunlar genellikle farkında olmasanız bile sizin kontrolünüz altında olan rüyalardır. Tamamen egonuz ve süperegonuz arasında düello rüyalarıdır bunlar. Yüksek bir yerlerden gelmez o rüyalar.

Bununla beraber daha seyrek görülmekle beraber tamamen kontrolünüz dışında gördüğünüz rüyalar da vardır. Senaryosuna asla müdahale edemezsiniz. Yönetmen kesinlikle siz değilsiniz, bir başkasıdır. İnanıyorsanız yukarıdan bir yerden gelmiştir. Haberci rüyalardır. Hatta ateist ve materyalistleri deli etse bile bazıları gelecekten haber bile verebilir. Bende çok oldu bu. Misal ne zaman bir uçak düşmesi rüyası gördüysem, maalesef bir süre sonra o uçak düşmüştür. Uluslararası havacılık kurumları benden hâlâ istifade etmeyi akıllarına getiremediler maalesef. Belki kazalar önlenirdi.

Gerçekleşmiş rüyalarıma bir örnek vereyim. Bundan tam bir yıl önce bugün yani 27 Ekim 2014’de bir rüya gördüm. Daha doğrusu kabus gördüm. Rüyamda bir salondayım. Bir tarafımda AKP çetesi. Bir tarafımda malum cemaat çetesi. Tam karşımda ise altın rengi varaklarla dolu bir tahtta sabık Başbakan oturuyor. Hem AKP’liler hem cemaatçiler, “Bu adam bizdendir. Size yedirmeyiz” deyip duruyorlar. Ben de tabii “Ne işim var yahu bunların arasında? Nerde solcu, sosyal demokrat, sosyalist, halkçı, yurtsever, devrimci dostlar? Nerden düştüm ben bunların arasına?” şaşkınlığı içindeyim. Rüyaya müdahale edemiyorum. Neyse ki tam bu esnada küçük hacetim geliyor –ki gerçekten geldiyse gelmiştir–  ve ortamdan tüymek için fırsat kolluyorum. Bir yolunu bulup tam kaçacağım sırada omzuma bir el dokunuyor. Maalesef o.

“Sana kimse bir şey yapamaz merak etme.” diyor bana. Ben de ona “Valla umurumda değil. Çok fena sıkıştım ben. Bırakın gideyim. Yoksa buraya yapmak zorunda kalacağım” diyorum. O uzun elini 2 metre uzatıp cebimden sigaramı kapıyor. “Bırak şu sigarayı artık. Bir de çocuk yap artık” demesin mi? Bu arada elim gayri ihtiyari arka pantolon cebime gidiyor. Cüzdanımı kontrol ediyorum. Neyse ki yerinde ve rahatlıyorum. Son olarak ona “Ama sen diktatörsün!” diyorum ve sabık Başbakan hüngür hüngür ağlamaya başlıyor. Çok şükür uyanıyorum ve doğruca tuvalete koşuyorum. Geleneksel cüzdan kaybetme rüyaları vardır ya. Eminim çoğunuz görmüşsünüzdür. Benimkisi de biraz öyleydi işte.
Şimdi bu rüya gerçek oldu 2015’te. Her ne kadar rüyayı görünce “Allahım beni de Etyen Mahçupyan gibi danışman mı yapacaklar yoksa?” diye tabir yapmış olsam bile bu rüya gerçek oldu. Danışman yapılmadım ama 2015 yılında Cumhurbaşkanı’na ‘diktatör’ dediğim iddia edilerek hakaret suçlamasıyla soruşturmaya uğradım. Neyse ki takipsizlikle sonuçlandı. İnşallah artık güncel olmayan bu rüyamda kendisine ‘diktatör’ dediğim için bir kez daha hakaret soruşturmasına uğramam. Hem diktatöre ‘diktatör’ demek hakaret değil. Hem de altı üstü güncel olmayan bir rüya bu.

7 Haziran gecesi de bir rüya gördüm. Bir caddede yürüyordum. Diyarbakır mıydı, Silvan mıydı, Cizre miydi, Suruç muydu, Ankara mıydı, İstanbul muydu, İzmir miydi gerçekten hatırlamıyorum. Ama daha önce bulunduğum yerlerden biriydi. Kalabalıklar vardı. Güzel güzel giden rüyamda aniden savaş çıktı. Birileri aniden kalabalıklara bombalar atmaya başladı. Silahlar bombalar patlıyor, insanlar can havliyle kaçışıyorlardı. Bu rüyanın gerçek olmamasını çok diledim. Maalesef gerçek oldu.

Yine geçen bir gece rüya görüyorum dostlarım. Devasa bir saray gördüm rüyamda. İnsanlar oluk oluk sağdan soldan on binlerce geliyorlardı. Önce “Kral, sarayın bahçesinde bir miting yapacak galiba” dedim. Fakat bir baktım ki halk sarayı işgal ediyor. Saray ahalisi sağa sola çok ağır ve çok korkunç bir pişmanlık içinde kaçışıyorlar. Kendimi bir anda sarayın içinde buldum. Ben de devrimcilerden biriydim. Bir ara önceki hayatımda Fransız devrimi sırasında yaşadığımı sandım.  Fakat ortalık terk edilmiş beyaz Toroslar’la dolu.  Derken bir helikopter havalanıyor saraydan. “Yahu Fransız Devrimi’nde Reno mu vardı?  Hem helikopter bile var. Belli ki Fransız Devrimi değil bu” diye düşünürken, ben o helikopter gözümün önünde öylece düştü ve patladı. İçindekiler cayır cayır yandı. Külleri bile kalmadı.

Bu rüya hakkındaki tabirim şu oldu sevgili dostlar: Yola kefeniyle çıktığını iddia edip yıllarca 2 metrelik bir çukur hayali pazarlayanların artık bu topraklarda 2 milimetrelik yatacak yerleri kalmadı. Uluslararası havacılık kurumlarının şimdiden bilgisine…

Önceki ve Sonraki Yazılar