Bugün 14 Mart Tıp Bayramı ama… Sağlık emekçisine bayram yok!

Bugün 14 Mart Tıp Bayramı ama… Sağlık emekçisine bayram yok!

14 Mart Tıp Bayramı’nın 100. Yılında yapılan araştırma, sağlık ve sosyal hizmetlerde çalışan emekçilerin durumunu ortaya koydu. Araştırma sonuçları sağlık emekçilerinin temel sorunlarının düşük ücret, borçlanma, güvencesizleştirme, iş yükü ve şiddet konularında yoğunlaştığını gösteriyor.

Baran Furkan GÜL

Birleşik Kamu-İş Konfederasyonuna bağlı Genel Sağlık- İş sendikası tarafından sağlık ve sosyal hizmetlerde çalışan kamu emekçilerinin durumlarının ortaya konması, sorunlarının tespit edilmesi ve beklentilerinin somutlaştırılması amacıyla kamuoyu araştırması yaptırıldı. 14 Mart Tıp Bayramı'nın 100. Yılında Genel Sağlık-İş'in anket çalışması, ekonomik krizin sağlık ve sosyal hizmet çalışanları üzerindeki etkilerini de ortaya koyuyor.

Araştırma sonuçları, sağlık ve sosyal hizmet çalışanlarının temel sorunlarının düşük ücret, borçlanma, kuralsızlaştırma, güvencesizleştirme, emeklilik durumunda yaşanacak hak kayıpları, iş yükü ve şiddet konularında yoğunlaştığını gösteriyor.

DÜŞÜK VE ORTA GELİR GRUBUNDALAR

Sağlık ve sosyal hizmet emekçileri düşük ve orta-düşük gelir grubunda çalışırken, cinsiyete göre belirgin bir gelir eşitsizliği de söz konusu. Emekçilerin bağımlı çalışma temelinde gelir elde etme dışında belirgin bir seçeneği yok. Buna ek olarak sağlık ve sosyal hizmet çalışanlarının tasarruf yapabilme eğilimi düşük. Her beş sağlık çalışanından yalnızca biri tasarruf yapabiliyor.

YÜZDE 70'İ BORÇLU

Kamuoyu araştırması sonuçlarına göre; sağlık ve sosyal hizmet çalışanları borç nyükü altında eziliyor. Sağlık emekçilerinin yaklaşık yüzde 70'i gündelik yaşamlarını sürdürmek için borçlanmak durumunda kalıyor. Her beş sağlık çalışanından dördü kredi kullanıcısı. Borçlanma, gelir düzeyine göre farklılaşmamakta ve emekçiler öncelikle gündelik yaşamın devamı için borçlanmakta. Araştırmaya katılanların yüzde 40.8'i borç ödemelerinde çok zorlandıklarını ifade ediyor. Borç ödemelerinde biraz zorlananların oranı ise yüzde 50. Düşük gelir düzeylerine ve yüksek borçlanma oranlarına ek olarak sağlık ve sosyal hizmet çalışanlarının neredeyse yüzde 30'unun aylık hane geliri yoksulluk sınırının altında bulunuyor.

FAZLA MESAİ VE NÖBETE DAHA ÇOK KALIYORLAR

Araştırma sonuçlarına göre; sağlık ve sosyal hizmetlerde kuralsızlaştırmanın en belirgin görünümü fazla mesai ve nöbet uygulaması. Sağlık ve sosyal hizmetlerde çalışanların yüzde 41.7'si fazla mesaiye kalıyor. Borçlu olan sağlık ve sosyal hizmet çalışanları fazla mesai ve nöbete daha çok kalıyor. Sonuçlar, kredi kullananların fazla mesaiye kalma oranının (yüzde 44), kredi kullanmayanlardan (yüzde 33) fazla olduğunu ortaya koyuyor.

GÖREV TANIMININ DIŞINDA ÇALIŞIYORLAR

Bir başka önemli kuralsızlaştırma göstergesi ise iş tanımının dışına çıkılmasının sıradanlaşması. Araştırmaya katılanlardan 69.7'lik bir kesim ise bir görev tanımlarının bulunduğunu ancak kendilerine başka görevler de verildiğini dile getiriyorlar. Anket sonuçlarına göre; sağlık ve sosyal hizmet çalışanlarının fiziki koşulları yetersiz. Alınan yanıtlara göre emekçilerin yüzde 55.2'si işyerinde var olan fiziksel koşulların çalışmayı sürdürmeye elverişli olmadığı düşüncesinde.

İŞ YÜKÜ RUHSAL SAĞLIĞI TEHDİT EDİYOR

Katılımcıların yüzde 89.1'i ise çalışma hayatında fiziksel ya da ruhsal sağlıklarını etkileyen faktörlere maruz kaldıklarını dile getiriyor. Öte yandan araştırma sonuçlarına göre sağlık ve sosyal hizmet emekçilerinin çalışma hayatında karşılaştıkları fiziksel ve ruhsal sağlıklarını etkileyen iki temel faktör ise yüzde 66.7'lik oranla ruhsal sağlığı etkileyen zaman baskısı ve aşırı iş yükü ve yüzde 66.3'lük oranla ruhsal sağlığı rahatsız/tehdit edici davranışlar.

HASTA VE HASTA YAKINLARINDAN ŞİDDET

Anket sonuçlarına göre; sağlık ve sosyal hizmet çalışanlarının yarısından fazlası hasta ve hasta yakınlarının şiddetine maruz kalmış. Araştırma sonuçları, emekçilerin yüzde 55.5'inin çalışma hayatı süresince en az bir kez hasta ve hasta yakınlarından şiddet gördüğünü ortaya koydu. Katılımcıların neredeyse tamamı (yüzde 99.6), hasta ve hasta yakınları tarafından sağlık çalışanlarının maruz bırakıldığı şiddet olaylarının son 5 yıl içerisinde arttığı düşüncesinde. Öte yandan çalışanlar yüzde 97.2 oranla şiddet olaylarına karşı alınan önlemlerin yeterli olmadığını belirtiyor. Şiddet olaylarının artmasının öncelikli gerekçeleri yasal düzenlemelerin caydırıcı olmaması (yüzde 81.5), toplumsal yaşamın genelinde artan şiddet eğilimi (yüzde 69.2) ve sağlıkta dönüşüm programının olumsuz etkileri. (yüzde 67.9)

TEMEL PROBLEM HAK KAYIPLARI, DÜŞÜK ÜCRET VE İŞ YÜKÜ

Sağlık çalışanlarının üç temel problemi emeklilik durumunda yaşanacak hak kayıpları, ücret düzeyinin düşüklüğü, zaman baskısı ve aşırı iş yükü. Emekçilere göre sağlık ve sosyal hizmetlerde çalışanların temel öncelikli iki problemi yüzde 82.5 ile emeklilik durumunda yaşanacak hak kayıpları. Bunun ardından yüzde 80.2 ile ücret düzeyinin düşüklüğü gelirken zaman baskısı ve aşırı iş yükü ile sağlık çalışanlarına yönelik şiddet konularında kaydedilen oranlar da yüzde 75'in üzerinde.

BEKLENTİ KOŞULLARIN İYİLEŞTİRİLMESİ VE ÜCRET ARTIŞI

Araştırma sonuçlarına göre; sağlık ve sosyal hizmet çalışanlarının temel ekonomik beklentileri çalışma koşullarının iyileştirilmesi, sabit ücretlerin artırılması ve ek göstergelerin yükseltilmesi. Bu beklentilere bağlı olarak çalışanların iş yükünün azaltılması ile sağlık ve sosyal hizmetlerde çalışan personel sayısının artırılması talepleri öne çıkıyor. Emekçilerinin yüzde 91'i toplum nezdinde gereken saygınlığa sahip olmadığı düşüncesinde ve yüzde 92.4'ü saygınlıklarının son 5 yıl içerisinde kötüye gittiğini belirtiyor.

TÜRKİYE'NİN TEMEL SORUNU GEÇİM SIKINTISI

Sağlık ve sosyal hizmet çalışanlarının yüzde 95'ine göre Türkiye'nin temel sorunu geçim sıkıntısı olarak öne çıkıyor. Emekçilerin yüzde 84'ü insan hakları ve demokratikleşmeyi ikinci temel sorun olarak görüyor. Bunların ardından sırasıyla işsizlik ve kadına şiddet gelirken yoksulluk, sosyal devletin zayıflaması, insan hakları ve demokratikleşme ve emeğe karşı tutum sorunlarında da yüzde 70’in üzerinde oranlar kaydedili.

'ÇALIŞANLAR GEÇİM SIKINTISI VE İŞ YÜKÜ ALTINDA EZİLİYOR'

Genel Sağlık-İş Genel Başkanı Zekiye Bacaksız, 14 Mart'ın 100. yılında sağlık çalışanlarının aklın ve bilimin ışığında görevlerini yerine getirdiğini ifade ederek, "Ancak tıbbiyeliler ve sağlık çalışanları için 14 Mart'ı bayram olarak kutlamanın koşulları ortadan kalkmıştır. Sağlık hizmetlerinin piyasa koşullarına terk edildiği böylesine bir süreçte sağlık çalışanları, ücret yetersizliği, aşırı ve düzensiz çalışma, çalışma barışının bozulması, mesleki tatminsizlik, liyakatin dikkate alınmaması, güvencesizlik, emeklilikte yaşanacak hak kayıpları ve şiddet nedeniyle ciddi sıkıntılar yaşıyorlar. Emekçiler, batılı ülkelerdeki meslektaşlarıyla kıyaslandığında daha fazla çalışıp daha az ücret almakta. Döner sermaye performans sisteminin çalışanı zarara uğrattığı, iş barışını bozduğu ve gelir adaletsizliğine yol açtığı açıkça görülmektedir. Döner sermaye performans sistemine son verilerek sağlık emekçilerinin temel maaş ücretinde artış yapılmalıdır. Tüm sağlık emekçilerinin ücretleri, insan onuruna yaraşır bir yaşam koşullarını sağlayacak düzeye çekilmelidir" dedi.  

Atatürk’ün başlattığı ulusal, kamucu, halkçı ve emekçiden yana sağlık politikaları uygulanması gerektiğini savunan Bacaksız, sağlık çalışanlarının taleplerini de dile getirdi: "Yıpranma payı hakkının yıl başına 90 gün olacak, tüm sağlık çalışanlarını kapsayacak ve halen görev yapan personele geçmişe etkili olacak şekilde genişletilmesi gerekmektedir. Döner sermaye ek ödemeleri, emeklilik maaşına yansıtılmadığından sağlık çalışanlarının aldıkları maaş ile emeklilik maaşları arasında uçurum oluşmuştur. Tüm sağlık çalışanları, insan onuruna yaraşır emeklilik koşulları sağlanmalıdır. Tüm kamu çalışanları için ek göstergeler kademeli olarak yükseltilmelidir. Sağlık sistemindeki personel açığı giderilerek, sağlık çalışanlarının iş yükü azaltılmalıdır. Sağlık sisteminin piyasalaştırması, çalışanlar için daha fazla iş yükü, hastalar için ise sağlık hakkının gaspı anlamına gelmektedir. Sağlıkta piyasalaşmaya son verilmelidir."