'İlacı yeterince kullandınız diyerek ödemeyi durdurdular'

'İlacı yeterince kullandınız diyerek ödemeyi durdurdular'

Çalışma ve sosyal Güvenlik Bakanlığı, Sosyal Güvenlik Kurumu Sağlık Uygulama Tebliği'nde yapılan değişiklikle kanser tedavisinin tamamen ücretsiz hale getirildiğini açıklamıştı.

Cumhuriyet gazetesi Okur Temsilcisi ve yazarı Güray Öz, bir hasta yakını olan Fuat Bora'nın  konuya ilişkin açıklamalarını köşesinde gündeme getirdi. Hasta yakını Fuat Bora: " Çevremiz, yakınlarımız bile bize inanmıyor, olur mu kanser ilaçları ücretsiz, Erdoğan televizyonda söyledi, diyorlar. Halbuki biz hasta ve hasta yakınları böyle olmadığını biliyoruz, yaşıyoruz. Daha önce kullanımına izin verdikleri Altuzan isimli ilacı yeterince kullandınız diyerek ödemeyi durdurdular. Hangi vicdan hastaya ilacı yeterince kullandın diyebilir, zevk için yeme değil içme değil. Bu ilacın tek kullanımı 3.400 TL, nasıl para bulacaksınız, hastanıza yeter artık ölebilir muamelesi... Doktor bu ilacın olumlu etki yaptığını, kesildiğinde kötüye gittiğini rapor edip 2 defa talep etmesine rağmen kabul etmiyorlar" dedi. 

Telef olmak ve benzeri fiiller kulllanılmamalı 

Güray Öz,  Hayvan Hakları konusunun medyada magazin boyutuyla ele alındığını ve kullanılan dilin hatalı olduğunu yazdı. Öz, "Telef olmak ve benzeri fiillerin Cumhuriyet tarafından kullanılmaması konusunda okur temsilcisi olarak ilginizi ve desteğinizi bekliyorum" ifadesini kullandı. 

Güray Öz'ün "Hayvan Haklarına Ne Oldu?" başlığıyla bugün yayımlanan yazısı şöyle: 

"Hayvan Hakları konusu medyada ne yazık ki yalnızca magazin boyutuyla ele alınıyor. Oysa konu ciddi ve yaşamsal. Durumu gözden geçirelim. 

Bir türlü yasalaşamayan teklife göre Hayvanları Koruma Kanunu’nda yapılması planlanan değişiklikler özetle şöyle: 
“Sahipli veya sahipsiz hayvana acımasız ve zalimce muamelede bulunan veya eziyet eden ya da haklı bir neden olmaksızın öldürene 4 aydan 3 yıla kadarhapis cezası verilecek. Birden çok hayvana karşı bu suçu işleyenin cezası yarı oranında artırılarak 6 aydan 4.5 yıla çıkacak. Nesli yok olma tehlikesi altında olan bir hayvanı öldürene 3 yıldan 7 yıla kadar hapis cezası verilecek. Birden çok hayvana karşı bu suçu işleyenin cezası yarı oranında artırılarak 4.5 yıldan 10.5 yıla kadar hapis olacak. 

Hayvanları birbirlerine zarar verecek şekilde dövüştürenler 2 aydan 2 yıla kadar hapisle cezalandırılacak. Sahipli hayvana karşı işlenen suçlar sahibinin şikâyetine, sahipsiz hayvanlara karşı işlenen suçlar ise Orman ve Su İşleri Bakanlığı’nın başsavcılığa yazılı başvurusuna bağlandı. Bakanlık bu görevi bölge müdürlükleri ile il ve ilçelerdeki taşra teşkilatları aracılığıyla yerine getirecek.”
 

Taslak Yetersiz ve Hatalı 
Evrensel gazetesinin haberine göre, Türkiye Barolar Birliği ve baroların hayvan hakları komisyonları, yaşam hakkı savunucularıyla birlikte geçtiğimiz hafta 17 ilde hayvanlara dönük şiddete karşı açıklama yaptı. Yeni yasanın hazırlanmasında Türkiye Barolar Birliği ve baroların hayvan hakları komisyonlarına yetki verilmesi istenen açıklamada, “Hayvan hakkı ihlallerine ilişkin davalarda doğrudan ve zorunlu müdahillik hakkı temin edilmelidir” denildi. 
Bu taslak beklentileri karşılıyor mu? Hayır. Önceki günlerde konuyla yakından ilgili kişilerle Birgün gazetesi kapsamlı görüşmeler yaptı. Yerimiz ölçüsünde arkadaşlarımızın konunun can alıcı noktalarına değinen görüşlerini okurlarıma duyurmak istiyorum, 
Hayvanlara Adalet Derneği Yönetimi Kurulu Üyesi ve Aydın Barosu Hayvan Hakları Komisyonu Başkanı Ilgın İstenç Yalçınkaya, tasarıda yer alan 4 ay alt sınırı yetersiz bulduklarını açıkladı. “Hayvana yönelen şiddet eylemlerine alt sınır olarak en az 2 yıl hapis cezası öngörülmelidir” diyen Yalçınkaya’ya göre “aksi takdirde verilen adli hapis cezaları para cezasına çevrilebiliyor, ertelenebiliyor ya da hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı verilebiliyor. Dolayısıyla iki yılın altında verilecek cezalar caydırıcılık bakımından yetersiz kalacaktır”. Yalçınkaya, tasarıda hayvana tecavüzün fiili ceza kapsamına alınmadığını hatırlatarak, fiilin mutlaka alt sınırı 2 yıldan az olmayacak şekilde cezai müeyyideye bağlanması gerektirdiğini aktardı. Konunun cumhuriyet savcılıkları tarafından resen soruşturulması gerektiğini belirten Yalçınkaya, yaralama, öldürme, eziyet ve cinsel saldırı ile hayvanları dövüştürme eylemlerinin tasarıda ayrı ayrı düzenlenmesi gerektiğini savunuyor. 
Hayvan hakları savunucusu ve gazeteci Zülal Kalkandelen de taslakta yer alan sahipli/ sahipsiz hayvan ayrımının uygulamada birtakım sorunlara yol açabileceğini savunuyor. Hapis cezalarının ertelemesiz verilmesi şartının olması gerektiğini aktaran Kalkandelen, “Erteleme yapıldığı takdirde caydırıcılığı azalır. Bu suçların hayvanlarla ilgili görevlerde çalışanlarca işlenmesi halinde cezaların yarı oranında artırılması lazım. Petshop’larda tüm hayvanların satışının her şekilde yasaklanması gerekli. Bir ara ilgili Bakanlık katalogdan hayvan satışını öneriyordu. Bu da kesinlikle söz konusu olmamalı” diyor.

Genetik hastalıklar da işlenseydi keşke Merhabalar sevgili Sibel Bahçetepe. Engelli ailelerin sorunlarını yazıyor olmanız bizi çok sevindirdi, biz sizi sürekli takip ediyoruz, ama gönül isterdi ki bu yazı dizisinde Genetik Hastalıklar da işlensin ve bizim gibi 4 yıldır medyada avazı çıktığı kadar bağıran engelli ailelerinin düşünceleri alınsın, amaç, çaba ve sonuç ilişkileri anlatılsın ve sorun neredeyse açıklansın isterdik. Biz yüzde yüz bir engelli ailesi olarak temas etmediğimiz ne bir siyasetçi, ne bir spor adamı, ne bir sanatçı, ne bir medya kuruluşu, ne bir holding ne de bir devlet yöneticisi kaldı; eğer Google’a Azra Cunduz diye yazarsanız ve sonrasında bizi ararsanız bizi daha iyi anlar, amacımıza daha net ulaşır ve biz engelli ailelerine tam destek vermiş olursunuz. Sizlere anlatacak günler dolusu yaşanmışlıklarımız var... Anne Derya Cunduz, Baba Mehmet Cunduz 

Okur Temsilcisinin notu: Arkadaşlarımızın konunun bu yönünü de ele alacaklarından eminim. Sizinle ilişki kurmaları için iletişim bilgilerini ilettim. Selamlar, saygılar.

Kanser ilaçları bedava falan değil
Kanser ilaçlarının bedava olduğu aldatmacası haberinizden dolayı, haberi yapan Sn. Şeyma Paşayiğit ve gazetenize çok teşekkür ederim. Hasta yakını olarak sesimizi ne bakanlığa, ne Cimer’e, ne de vatandaşlara duyurabiliyoruz. Çevremiz, yakınlarımız bile bize inanmıyor, olur mu kanser ilaçları ücretsiz, Erdoğan televizyonda söyledi, diyorlar. Halbuki biz hasta ve hasta yakınları böyle olmadığını biliyoruz, yaşıyoruz. En basiti Cisplatin isimli ilacın kutusu 31 TL, eczaneden bulursanız alabiliyorsunuz. Bakanlık ilaç firması ile yaşadığı sorun nedeni ile ilacın dağıtımını durdurmuş, hastanenin söylediği gidin eczanelerden bulun, bize gelmiyor. 15 gün önce 31 TL’lik ilaç için dolaşmadığım eczane kalmadı. Daha önce kullanımına izin verdikleri Altuzan isimli ilacı yeterince kullandınız diyerek ödemeyi durdurdular. Hangi vicdan hastaya ilacı yeterince kullandın diyebilir, zevk için yeme değil içme değil. Bu ilacın tek kullanımı 3.400 TL, nasıl para bulacaksınız, hastanıza yeter artık ölebilir muamelesi... Doktor bu ilacın olumlu etki yaptığını, kesildiğinde kötüye gittiğini rapor edip 2 defa talep etmesine rağmen kabul etmiyorlar. Cimer’e defalarca yazdım, gelen cevaplar aynı yönde ama kamuoyuna bedava deniyor. Bu esnada Yargıtay kararlarının olduğunu, dava açıldığında emsal kararlara istinaden hastaların davaları kazanabileceğini öğrendim. Tek çare bıraktılar, bedava dedikleri ilaçları mahkeme kararları ile almak. Haberinizin takipçisi olup, destek vermenizi rica ediyorum. Haberiniz için tekrar teşekkür ederim. Saygılarımla. Fuat Bora

Hayvanlar da ölüyor öldürülüyor, ‘telef’ olmuyor
Son olarak http://www. cumhuriyet.com.tr/haber/ turkiye/1037192/Burdur_da_ sokak_kedilerinin_zehirlendigi_ iddiasi.html haberinde kullanılan ve hayvanlarla ilgili ölümle ilgili her haberde tanım için seçilen telef olmak fiilinin, hayvanların yaşam haklarının zaten oldukça sınırlı olduğu Türkiye’de kötü ve gerici bir söylem yarattığı çok açık. Ek olarak habercilik / gazetecilik açısından güvenilecek bir avuç mecranın kaldığı bir ortamda Cumhuriyet’in de bu söylemi devam ettirmesi daha da kötü bir durum yaratıyor. Cumhuriyet’ten beklediğim, türcülük kültürünün diliyle, canlı yaşamını sınıflandırarak değerini kategorize eden bir söylemi destekleyecek her tür davranışın sadece karşısında olmak değil, aynı zamanda olumlu bir ahlaki örnek oluşturmasıdır. Her canlının yaşamı kutsaldır ve bu nedenle her ölüm de aynı saygınlığı söylem olarak da hak eder. 
Herhangi bir hayvanın ölümüne hak ettiği değerin verilmesi, bunun söylem olarak da kamuoyunda bilgi olarak yayılış aracı olan basın tarafından da doğru bir dille desteklenmesini gerektiriyor. Ölümün değersizleştirilmesi yaşamın da değersizleştirilmesine yol açıyor. Zaten ayrımsız her tür desteğe ihtiyaç duyulan hayvan haklarının iyileştirilmesi için daha üstün ve gelişmiş ahlaki ilkeler etrafında ortaklık, tüm bileşenleriyle dünyanın daha iyiye gitmesini sağlayacak bir destek olarak Cumhuriyet’ten beklentim, ve eminim sadece benim kişisel beklentim değil.
Bu ve benzeri ilkelerin oluşturulabilmesi, kültürel çürümüşlüğün yayıldığı bu dönemde aynı zamanda herkes için de çeşitli destek noktaları oluşturacaktır diye düşünüyorum. Bu nedenle bundan sonraki haberlerinizde telef olmak ve benzeri fiillerin Cumhuriyet tarafından kullanılmaması konusunda okur temsilcisi olarak ilginizi ve desteğinizi bekliyorum. Saygılarımla. İyi çalışmalar. Taci Karan 
Okur Temsilcisinin notu: Tümüyle size katılıyorum. Telef olmak tümüyle dilimizden insanlar için ya da hayvanlar için olsun çıkartılmalı. Ne yazıkki zaman zaman insanlar için bile “telef oldu” denilebiliyor.Arkadaşlarımdan bu konuda daha dikkatli olmalarını rica ediyorum."