Sandığa gitmeden okunmalı

Bugün saat 17.00'de "seçmen saltanatı" bitiyor. Haklı bir saltanattı bu. Bir ömürde ortalama en fazla 15 kez yaşanabilir bir ayrıcalıktan söz ediyoruz. Bu yüzden seçmenin kendini kasması doğal… 4-5 yılda bir tanıdığı ya da tanımadığı insanlar, nerede olursa olsun gelip onu buluyor. Hatırını soruyor, derdini dinliyor. Sonra "Desteğinizi bekleriz." diyor ve gidiyor aday ya da adaylar.
Seçim sonrası ise "seçilenin saltanatı" başlıyor. Bu kez seçmen kapı kapı kendi seçtiği, sonra "sayın vekilim" diye gözünde ve yaşamında başka bir yere oturttuğu adam ya da kadının
peşinde koşuyor. "Üretim" değil, "isteme" üzerine kurulmuş ekonomik düzenlerde bu senaryo zor değişiyor. Toplumun tüm kesimleri "hazineden geçiniyorsa" iş adamı ihale; sıradan vatandaş, oğluna kızına iş karşılığı oy veriyor. Adına demokrasi dediğimiz düzen, ucuz bir alışverişe dönüyor. Bu yüzden hak, adalet, sanat, spor kısaca daha iyi yaşam talepleri
gelmiyor seçmenden. Yani seçim, bireylerin seçilip seçilmemesi düzeyinde kalıyor. Bu yüzden politika, "dedim-dedi" polemiklerinden öteye gitmiyor. Bu yüzden 70 yıldır seçilen ve seçmen profili kolay değişmiyor. Bu yüzden seçimde yapılan sahtekârlıklar da aynı yöntemler de.

BİR ÖYKÜ VE ÖNEMLİ BİR UYARI
Tarihçi Sinan Meydan'dan gelen bir alıntı ile tamamlayalım yazımızı:
“Tarih unutmaz. 57 yıl önceye gidelim. İktidardaki Demokrat Parti, genel seçimi 7 ay önceye çekti. Halk, 27 Ekim 1957’de sandık başına gitti. Seçim saat 17.00’de bitecekti fakat saat 14.30’da devletin tek radyosu, oy verme işlemleri sürerken DP’nin kazandığı illeri açıklamaya başladı! Şaka değil gerçek bu… CHP lideri İsmet İnönü, Devlet Bakanı Fatin Rüştü Zorlu’yu telefonla aradı: “Sizden bu suçun işlenmesine engel olmanızı talep ediyorum.” dedi. Bakan Zorlu Beyefendi, Adnan Menderes’e gitti. İnönü’nün söylediklerini aktarıp radyo yayınının durdurulmasını istedi. “Beyefendi” sert çıktı: “Radyo, sonuçları açıklamaya devam etsin!” CHP, bu kez Yüksek Seçim Kuruluna başvurdu. Radyo yayını durduruldu fakat DP, zaten istediğini almıştı. Kimi CHP’liler, “DP kazandı” diye sandığa gitmedi. Bu arada radyoevinden yabancı gazetecilere, “İsmet İnönü’nün yazılı açıklaması” diye bir kâğıt verildi. Sözde İnönü, “Seçimi kaybettik, en fazla 120 milletvekili çıkarabiliriz” demişti! BBC’den France Press’e kadar yabancı gazeteciler haberi doğrulatmak için İnönü’nün yanına gidince şaşıran sadece yabancı gazeteciler değildi, İnönü ülkesi adına utandı. "Devlet, yalan söylemekle kalmıyor; yalan belge düzenliyordu!" Bir de 1957 seçimlerinin İsmet İnönü’nün isimlendirmesiyle “kütük marifeti” var! Seçmen kütükleri hazırlanırken CHP’li seçmenler kütükten yok edildi! Yerlerine DP’li seçmenlerin adı, hem de birkaç kütükte yer aldı. Yani bir DP’li birkaç sandıkta oy kullandı. DP, kurduğu seyyar ekiplerle bu seçmenlerini sandık sandık taşıdı. Seçime “iyi organize” olmuşlardı, organize işler konusunda marifetliydiler! CHP’li kimi seçmenler kütükte isimlerini göremeyince oy kullanamadan evlerine döndü.
Bitmedi! Örneğin Gaziantep’te 27 Ekim gecesi seçimi CHP’nin 700 oy farkla kazandığı ilan edildi. Hatta DP’nin gazetesi “Zafer” bile bu sonucu yazdı fakat ertesi gün köylerden “sayılmamış, unutulmuş oylar” getirildi ve bin kadar oyla seçimi bu kez DP’nin kazandığı açıklandı CHP’liler haklı olarak İl Seçim Kuruluna itiraz etti. İtirazları kabul edildi. Oylar, tutanaklar, gerekli belgeler adliye binasına götürüldü; pazartesi inceleme başlayacaktı. O gece adliye binası yandı, bütün oylar yok oldu. DP’nin galibiyeti resmiyet kazandı! Uyuma Türkiye! Seçimler geçmişte böyleydi...”
TARİHÇİ ARAŞTIRMACI
SİNAN MEYDAN

Önceki ve Sonraki Yazılar