Saray gizli oylamaya mı güveniyor?

2016’ya yeni anayasa ve başkanlık sistemi tartışmaları
ile giriyoruz. Önümüzdeki süreçte aşama aşama yürürlüğe
konulacak Saray odaklı yeni anayasa ve başkanlık
planı hazır.
Cumhurbaşkanı Erdoğan bu yılı tüketmeden sonuç
almak için bastırıyor. Başbakan Davutoğlu da kuramın
uygulayıcısı olarak temaslarını sürdürüyor. Kılıçdaroğlu’nun
ardından dün MHP lideri Bahçeli ile görüştü.
AKP kanadı Meclis’te hızla komisyonların kurulması
ve yeni anayasa için müzakerelerin başlamasını istiyor.
Saray kurgulu planın yaşama geçebilmesi için bunu zorunlu
görüyor.
Davutoğlu –Kılıçdaroğlu zirvesinde 12 Eylül Anayasası’nın
değiştirilmesi ve mevzuatının ortadan kaldırılması
noktasında bir görüş birliği oluşmuştu.
CHP, kendi içinden karşı duruş görse de başkanlık
dışında uzlaşı aramaya, demokratik bir anayasa için topa
girmeye eğilimli. MHP de parlamenter rejimden yana
tutumunu sürdürüyor.
Davutoğlu, HDP ziyaretini son anda iptal etmişti
ama olası Uzlaşma Komisyonu’nda HDP’nin yer almasını
Meclis Başkanlığı’nın çağrısı ile sağlamayı programlıyor.
AKP’de beklenti üç partinin içinde olduğu bir uzlaşma
komisyonu kurarak yola çıkmak. Ama en çok da
CHP olsun istiyor.
Cumhurbaşkanı Erdoğan kısa süre önce, “Ana muhalefet
partisi ile uzlaşma olsa bir ayda geçer” açıklamasını
yapmıştı.
AKP neden CHP ile yürümek istiyor? Kolay ikna
edilir mi buluyor yoksa işin içinde başka hesaplar mı var?
Zaman içinde CHP’nin başkanlığa bakışında görüşleri
değişmeyeceğine göre neyi hedefliyor?
***
Saray’ın oyun planının ilk ayağında uzlaşma komisyonun
oluşturulması var. Ereğe ulaşmada CHP’li komisyonun
önemi yaşamsal. Belli ki işler yolunda gitmezse,
sonradan nişan tahtasına konulup mahkûm edilecek,
belki erken seçime malzeme yapılacak güçlü bir rakip
aranıyor.
İkinci adım, Erdoğan’ın açıkladığı arama konferansları
olacak. “Başkanlığı halk tarif edecek” yaklaşımı bu
planın omurgasını oluşturacak. Amaç, ülke çapında bir
algı yönetimi oluşturup, uzlaşma komisyonunu, dolayısı
ile Meclis’i kamuoyu sıkıştırması ile şekillendirmek.
AKP bu çerçevede başkanlık sistemine dönük kamuoyundaki
olumsuz bakışı kırmak için önümüzdeki haftadan
itibaren 81 ilde büyük bir kampanyaya girişiyor.
Erdoğan’ın “Milletin arzusuna muhalefet kulak tıkıyor,
milli iradeyi hiçe sayıyor” demeçlerine zemin hazırlanacak.
Yüzde 50’lerin altında olan başkanlığa destek oranını
yükselterek muhalefet üzerinde müthiş bir baskı yaratmayı
tasarlıyorlar. O koşulda CHP, MHP veya HDP’nin
başkalık sistemine ikna olması, görüş değiştirmesi olanaklı
mı?
Olmadığı ortada. En azından CHP ve MHP açısından
bu söylenebilir. HDP de “tek adam” yaratacak bir
sistem değişikliğine karşı ama tutumunu bölgedeki gelişmelere,
Öcalan’ın devreye sokulması halinde ortaya çıkacak
tabloya göre değiştirme, başkanlığı tartışma ihtimali
göz ardı edilmiyor.
***
Peki, iktidar bu durumda ne yapacak? Birkaç alternatiften
söz ediliyor. İlki olası uzlaşma komisyonunda seçenekli
uzlaşma. Anlamı şu: AKP, her madde için üç
parti ile ayrı ayrı uzlaşma arayacak.
Komisyonda Çiçek dönemindeki gibi “oy birliği” ile
değil oy çokluğu ile maddeler geçirilecek. Örneğin denge
ve denetlemeyi öne çıkartan bir başkanlık, bu çerçevede
HDP ile uzlaşarak Genel Kurul’a indirebilir. Anlaşılamazsa
AKP partili cumhurbaşkanı modelini masaya sürebilir.
Bu, Anayasa masasında AKP’nin elini rahatlatacak,
oyun alanını genişletecek bir model.
İkinci yöntem seçenekli referandum… AKP, kamuoyunda
estireceği rüzgârla üç muhalefet partisini bu talebine
zorlayacak. Uzlaşılan maddeleri ayrı başkanlık ve
parlamenter sistemi ayrı referanduma sunmayı önerecek.
“Milli iradenin üzerinde hiçbir güç yoktur. Millete gidelim
sisteme o karar versin” diyecek.
Bundan da sonuç alamazsa devreye gizli oylama girecek.
Nedir o? Birlikte bakalım…
***
AKP muhalefetle uzlaşma sağladığı maddeleri de
kapsayan (içinde başkanlık, yarı başkanlık veya partili
cumhurbaşkanının olduğu) kendi anayasa teklifini “referandum
koşulu” ile Genel Kurul’a indirecek. Bunun için
aritmetik çoğunluğu yeterli.
İçtüzük 94’e göre Anayasa değişiklikleri Genel Kurul’da
iki kez görüşülüyor. Maddeler ve ikinci görüşme
sonunda tümü gizli oylanıyor.
330-367 aralığında geçen değişiklikler doğrudan referanduma
gidiyor. 367 üzerinde geçse bile Cumhurbaşkanı’nın
referanduma götürme yetkisi bulunuyor.
AKP’nin sandalye sayısı 317. Meclis Başkanı oy kullanmayacağı
için sayı 316’ya düşüyor. İktidar 330’a
ulaşmak için 14 milletvekiline ihtiyaç duyuyor.
Ankara’da yanıtı aranan soru şu: “Saray bu gizli oylamaya
mı güveniyor? Muhalefetten 14 milletvekilinin
halk oylamasına sunulacak sistem değişikliğine onay vermesini
mi umuyor?”
Arama konferansları, anketler, iller üzerinden yapılacak
baskıların hedefinde muhalefete mensup 14 parlamenterin
ikna edilmesi mi var?
“Olmaz” diyemeyeceğimiz bir “gizli-açık ittifaklar”
geçmişine sahibiz. Çok uzağa gitmeden 2010 Anayasa
referandumunu anımsayalım. Meclis’teki gizli oylamada
AKP teklifine “evet” oyu kullanan isimlerden biri de geçmişte
Bülent Ecevit’in Koruma Müdürü olan Recai Birgün’dü…
CHP-DSP ittifakı sonucu 2007’de Meclis’e giren
Birgün AKP’ye omuz vermesini eleştirenlere “Çözüm
sürecine inanıyorum, derin yapıyla mücadeleye destek
vermek istiyorum” karşılığını vermişti. Sonraki adresi
ise AKP oldu. İktidar partisi İstanbul adayı olarak başvuru
yaptı ama listeye giremedi…
***
Bugün de amaç aynı mı? Beklenti gizli oylamadan
referandum çıkartmak mı?
Varsayalım istenen olmadı, teklif 330’u bandını aşamadı.
İktidar nasıl bir tavır geliştirecek? “Olmadı” diyerek
2019 seçimlerini mi bekleyecek?
Davutoğlu’na kalsa diyebilir ama Saray’da seçenek
tükenmiyor. 2015’in son haftalarında “Ankara
Notları”nda yazmıştım.
Erdoğan konjonktüre bakarak, sandıktan başkanlığı
çıkartabileceğini görürse erken seçimi kartını çekebilir…
Görünen o ki 2016 hayli hareketli günlere gebe ve
biz gazetecilerin yükü de hayli ağır olacak…
İzlemeye devam…

Önceki ve Sonraki Yazılar