Çetin Osman Budak

Çetin Osman Budak

Saray şuraları

Kasım ayı başında 3’üncü Turizm Şurası’nın toplandığı Beştepe’deki saray, geçen hafta da “İstihdam Şurası ve İstihdam Seferberliği Ödül Töreni”ne ev sahipliği yaptı.
Tek adam düzenini pekiştirmeye dönük olarak hemen hemen her konuda sarayı ön plana çıkarma gayretlerinin, turizm şurası, istihdam şurası gibi çalışmaların hedefleriyle ne derece örtüştüğünün sorgulanması gerekir.
Türkiye turizmi özellikle Avrupa pazarında kayıp yaşamaya devam ediyor.
Bunun sonucu olarak da turizm gelirlerinde ciddi bir gerileme ortaya çıkmış durumda.
Böylesi bir sonuçta “otoriterleşen Türkiye, OHAL altında Türkiye” imajının etkisi olduğu yadsınamaz bir gerçek.
Ve bu imajın kaynağını temsil eden bir noktada şura yaparak çözüm sağlanması mümkün mü?
Peki, Hükümetin turizme ayırdığı bütçe, saray şurası hedefleriyle ne kadar örtüşüyor?
Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın 2018 yılı bütçesi bir miktar artışla 3 Milyar 997 Milyon TL’ye çıkmışsa da genel bütçe içindeki payı yüzde 0,55’den yüzde 0.53’e gerilemiştir.
Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın bir yıllık bütçesi, 2018 yılı için öngörülen 71,7 Milyar TL’lik faiz bütçesinin on sekizde biridir.
Ve yine bakanlık bütçesi, Türkiye’nin 20 günlük faiz bütçesine denktir.
Turizmin gerileyen bütçesiyle Avrupa krizi aşılabilir mi? 2023 yılı için öngörülen 50 milyon turist, 50 milyar dolar gelir hedefi yakalanabilir mi?
Ülkemizin bugün belki de en can yakıcı sorunu işsizliktir.
6 milyonu aşkın yurttaşımız işsiz. Her 5 gençten biri işsiz.
15-24 yaş grubunda her 4 kadından biri işsiz.
Her 4 gençten biri ne eğitim görüyor, ne de çalışıyor.

Bu oran kadınlarda yüzde 36 düzeyinde.
Ve bu tablo; yılbaşında AKP Genel Başkanı’nın başlattığı ve geçen hafta ödülleri verilen istihdam seferberliği yürürken ortaya çıkmıştır.
Teşviklere, baskılara ve yüzde 11,1’lik rekor büyümeye rağmen işsizlik çift haneden aşağı inmemiştir.
Peki, saray şurasında ilan edilen yeni teşvikler, bu tabloyu ne kadar değiştirebilecek?
Ayrıca Türkiye’de her şey yolunda gidiyor ve Türkiye büyüyorsa, bu büyümeden işçiye, emekliye, memura, esnafa, üreticiye, köylüye pay neden verilmiyor?

AKP Genel Başkanı Erdoğan’ın ve saray çevresinin anlamadığı, anlamak istemediği nokta, Türkiye’nin normalleşme ihtiyacıdır.
Sarayın rutin dili haline gelen kutuplaştırıcı, gerilim ve öfke yüklü dil; bu sürece katkı sağlamıyor, sağlamaz.
Gerilim, kutuplaşma arttıkça; belirsizlik ve riskler büyüyor, güven duygusu geriliyor.
Güvenin azaldığı bir ortamda ekonomi rayında gidebilir mi?
Düşüncelerin özgürce ifade edilebilmesine zemin olması gereken ancak sarayın ağır havası içinde gerçekleşen şuralardan gerçek çözümler çıkabilir mi?
15 yıllık iktidar deneyimi, tüm bunların anlaşılması için yeterli bir süredir.
Ancak iktidar; saray şuralarında hiçbir itiraz duymadığı için olsa gerek, doğru yolda olduğu varsayımıyla OHAL’de, gerilimde, kutuplaşmada inadını sürdürüyor.
Tek adam düzeninin baskı dozunu arttırıyor.
Umut değil, karamsarlık büyüyor.

Önceki ve Sonraki Yazılar