Saray'ın önündeki üç seçenek

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Anayasa Uzlaşma Komisyonu’nun işbaşı yapmasını beklemeden yeni anayasa ve başkanlık sistemi kampanyasını başlattı.
Saray Anadolu yollarına düşmeye hazırlanırken Başbakan Davutoğlu’ndan ilginç bir çıkış geldi.
Davutoğlu, Salı günü partisinin Meclis grubunda Türkiye’nin, 1 Kasım seçimlerinde demokratik istikrarı bulduğuna işaret ederek şöyle diyordu:
 “Açık ve net olarak ifade edeyim ki 1 Kasım seçimlerinde demokratik istikrarı bulan Türkiye’nin, bugün itibariyle erken seçim gibi bir gündemi yoktur.”
Oysa Erdoğan’ın çağrısı çok net.  Saray içinde başkanlık sisteminin yer aldığı yeni anayasa için referandum sandığının biran önce halkın önüne konulmasını istiyor.
O sandığın gelmesi için parlamento içi çözüm veya erken/baskın seçimden başka çare yok.
Çünkü mevcut Anayasa ile bugünkü parlamento aritmetiğinde AKP tek başına başkanlığın olduğu bir anayasayı referanduma sunabilecek oy gücüne sahip değil.
CHP, MHP başkanlığa doğrudan karşı. HDP ise denge ve denetlemenin olmadığı Türk tipi başkanlığa onay vermeyeceğini söylüyor.
***
Anayasa Uzlaşma Komisyonu daha önce iki yıl çalıştı, ancak 60 madde üzerinde uzlaşı çıktı.
Biraz daha zorlanırsa rakam 80’i bulabilir ama o kadar…  Daha ötesi sisteme takılıyor.
Dört partinin başkanlıkta anlaşmaları mümkün görünmediğine göre…
Erdoğan ve AKP bu koşulda 330’u nasıl bulacak?
1-15-20 civarında milletvekilinden bireysel destek sağlayabilir…
2- Barışa şans verip HDP ile masaya oturabilir. 
3-Baskın/erken seçime giderek MHP ya da HDP’yi baraj altında bırakmayı deneyebilir.
Son anketler de gösteriyor ki şu şartlarda gidilecek seçimde iki parti de barajı aşamayabilir.
Seçimde 330’un üzerinde vekil çıkartarak Erdoğan’ın talebini tek başına karşılayacak pozisyonu elde etmeyi seçebilir.
Saray’ın önündeki seçenekler üçü geçmiyor… Bunlar dışında başka çare de alternatif de yok.
Davutoğlu “Erken seçim yok” diyerek Saray için yaşamsal olan o seçeneklerden birini eledi.
Erdoğan bir şeyler kurguluyor da Davutoğlu’nun bundan haberi mi yok?
Ya da Saray-Çankaya el ele seçim ihtimalini ortadan kaldıran yeni bir hamleye mi hazırlanıyorlar?
***
Ankara’da kafa karıştıran sorular art ardına sıralanıyor.  Onlara gelmeden birkaç önemli gelişmeyi anımsayalım…
ABD Başkan Yardımcısı Biden’ın İstanbul’da Kürt milletvekilleriyle bir araya geldi, ardından Erdoğan ve Davutoğlu ile görüştü…
Pek çok mesaj verdi ama çözüm sürecine dönülmesi iması öne çıktı. Çatışmaların uzamasının yaratacağı olumsuz sonuçların altını kalınca çizdi Biden.
Birkaç gün sonra Saray Sözcüsü İbrahim Kalın, muhataplarına “terör örgütüne silah bırakmaları” yönünde çağrı yapmalarını tavsiye etti.
Biden’ın yapmadığı o açık çağrı Kalın’ın uyarısı üzerine ABD’nin Ankara Büyükelçisi John Bass’dan geldi.
Bass PKK’den “anlamsız ve acımasız” saldırılarına son vermesini istedi ve ekledi:
 “Çatışmalara geri dönülmesine dayanak oluşturan sorunların çözümü, şiddette değil, siyasi ve meşru kurumlarda yürütülecek diyalog ve müzakerelerde yatmaktadır.”
İşte bu tablo ışığında Erdoğan önümüzdeki günlerde Leyla Zana ile bir araya gelebilir.
Talep Zana’dan geldi ancak Erdoğan da uygun buldu. Hem de karşılıklı öfkenin kabarıp, zirve yaptığı bir ortamda…
Gerçi dün Erdoğan görüşme için yemin şartı koştu, Zana’nın belirlediği içeriğine itiraz yükseltti ama yine de beklentisi olduğuna işaret sayılabilir.
Her ne kadar HDP sözcüleri bu görüşmeden fazla umutlu olmasalar da gerçekleşirse zamanlaması açısından son derece önemli olacak.
Haftalardır HDP/PKK/ Kürt siyasi hareketine dönük son derece sert yüklenen Erdoğan’ın Zana ile görüşmesi yeni süreçlere kapı aralayıp farklı sonuçlar üretebilir…
***
İmralı Zabıtları ile ortaya çıktı ki Erdoğan ve AKP iktidarı çözüm süreci ne zaman uçurumun kıyısına gelse arka kapı diyaloglarını hep açık tutmuşlar.
İmralı-Kandil-Kürt siyasi hareketinin önde gelen isimleri ile bir biçimde temaslar kurularak, tıkanıklıkları aşmışlar…
Zana’nın yeni misyonu bu olabilir mi?  PKK’ye geri adım attırıp yeni bir sürece kapı aralamak beklentiler arasında mı?
Farklı ad ve yapıda da olsa çözüm sürecine dönülebilir mi?
Öyle ise Saray’ın referandum için gereken desteği HDP’den bulmayı umduğu ileri sürülebilir mi?
Hedefte Nevruz öncesinde İmralı’yı devreye sokarak, PKK’ye silah bıraktırıp yeni süreç üzerinden anayasa masasına oturup, uzlaşma aramak var mı? 
O seçenekten sonuç alınamazsa HDP’yi gizli oylamada bölerek, başkanlığa destek veren bir bölümünün yeni anayasaya omuz vermesini sağlamak tasarlanıyor olabilir mi? 
***
Diyalog arayışlarından sonuç çıkmazsa Saray ne yapacak? Bir baskın seçimi zorlayabilir mi?
Erken seçimi Davutoğlu elediğine göre; Erdoğan O’na rağmen bu kararı alabilir mi?
Zirvede hedef ve o hedefe ulaşmaya dönük yöntem konusunda bir çatışma mı var?
Davutoğlu’nun ağırdan almasının nedeni bu çatışmadan mı kaynaklanıyor?
Varsa bile Erdoğan dediğini yaptıran bir lider.  Bugüne kadar da aksine tanık olunmadı.
Ne istedi ise aldı. Peki, Davutoğlu baştan kaybedeceği bir savaşa neden girsin?
O koşulda çatışmadan çok yönteme ve zamanlamaya dönük bir anlaşmazlık mı söz konusu?
***
Peki, Saray’ın ne kadar kamuoyu baskısı kurarsa kursun Meclis’ten referandum çıkaramayacağını bilerek, sonuç alamayacağı büyük bir kampanyaya girişmesi olanaklı mı?
Erdoğan boşa kürek çekecek bir politikacı değil. Bir oyun planı tasarladığı ve yaşama geçirmekte kararlı olduğu açık… 
Kurucu Anayasa Meclisi benzeri Anayasa’yı delecek işlere kalkışılmazsa seçenekler de sınırlı…
Önünde sadece üç yol var gidebileceği. Üçünü de sonuna kadar zorlayacağına dair akıl yürütmeler yapılıyor.
Ankara’da senaryo da söylenti de bitmez…
Ancak son bir hafta içinde yaşananlar gösteriyor ki, en aykırı senaryoya bile dudak bükmek, “olmaz” demek yanıltabilir.
Özellikle de söz konusu olan hamle ustası Erdoğan ve beklentileri olunca…
 

Önceki ve Sonraki Yazılar