Savaşmadan kazanmak en iyisidir

“Kadim bir öyküye göre; eski Çin’de bir efendi, sağaltıcılar ailesinden bir hekime, bu sanatta hangisinin daha hünerli olduğunu sormuş. Adı Çin’de tıp bilimiyle özdeşleşecek kadar ünlenmiş bu hekim şöyle yanıtlamış onu: ‘En büyük ağabeyim hastalığın ruhunu daha şekillenmeden görüp uzaklaştırır; bu nedenle adı evin dışına çıkmamıştır. Ortanca ağabeyim hastalıkları daha çok başlangıcında sağaltır; bu nedenle adı mahallenin dışına çıkmamıştır. Bana gelince, ben damarları deler, ilaçları yazar, tene masajlar yaparım; bu nedenle adım zaman zaman dışarı çıkıp efendilerin kulağına dek ulaşır” (Sun Tzu, Savaş Sanatı, Anahtar Kitaplar, 2013)

Savaş üçüncü doktorun yaptığına biraz benziyor. Çünkü acılı da olsa hekimlikte tedavi etmek amaç. Ancak savaşın sonucunda çoğu kez iyilik doğmuyor. Çünkü savaşta rakibinizi yenseniz de bu unutulmuyor, yıllar, bazen yüzyıllar sonra öcü alınmaya çalışılıyor. Dolayısıyla savaşlar hiç bitmez. Bu nedenle eğer kazanmak istiyorsak bu yazının başlığında söylendiği gibi savaşmadan kazanmak en iyisidir.

Otuz beş yılı aşkın bir süredir ülkemizde adı konmamış bir savaş var. Bu savaşta otuz bini aşkın insan öldü. Bu kadar ölümün arkasından öldürerek sonuç almaya çalışmanın hiçbir sorunu çözmediğinin öğrenilmiş olması gerekir.

Değişik anadilleri konuşan sade vatandaşlarımızı bir odaya koysak ve sorunu çözmeden çıkmayın desek, çok kısa bir zamanda anlaşacakları kanısındayım. Sıradan insanlar artık ölümlerden bıktı. Barış istiyor. Bu nedenle geçmişte yapılan hataları bir tarafa bırakarak anlaşmaya çalışmamız gerekiyor. Barış yapmak en kolay, en ucuz, en verimli, en az hasarlıdır.

Kürtçe veya lâzca eğitim haklarının kabul edilmesi neden Türkçenin unutulmasına neden olsun. Böyle yapmaya çalışan istese de bunu başaramaz, çünkü çok şey kaybeder. Bu hakların silahla kabul ettirilmeye çalışılması veya inkâr edilmeye çalışılması bir tarafta modern ve akıllı savaş araçlarının yıkıcılıktaki artan başarısı, diğer taraftan gerilla savaşında zarar verme kapasitesindeki artış, kimsenin kimseyi mutlak olarak yenemediği bir durum yaratmaktadır.

Otuz beş yılı aşkın durum hepimize bunu göstermiştir. Sorunun çözümü için ülke halkının büyük bir çoğunluğunun, örneğin en az %80-90’ının bir anlayışa gelmesi gerekiyor. Bu hedefe adım adım varabiliriz. Savaşta herkes kaybediyor. Gelin sadece silah üreticileri kaybetsin.

Önceki ve Sonraki Yazılar