Sebze yiyelim ama zehirler ne olacak?

Hekim televizyonda sunucu ile konuşuyor. “Kanserden korunmak için sebze yiyin. Organik takıntısına boş verin, bu cebimizden parayı çekmek için uydurulmuş bir şey” buyuruyor. Sağlık Bakanlığı da kanserden korunmak için sebze yemeyi öneriyor. Gazetelerde benzer ifadeler; “Falanca hastalığa karşı filanca sebzeyi yiyin”…

Bütün bunlar cehaletten kaynaklanmıyorsa, bazılarının aşırı kibrinden kaynaklanıyor. Sebze yiyelim. Ama içlerindeki tarım ilaçları kalıntılarını ne yapacağız? Ekolojik ürünler halkın cebinden para çekmek için üretilmiyor. Bunları makul fiyatlarla halka ulaştıran ekolojik pazarlar, gıda grupları da var. Bu hekimler bunlardan habersiz. Sağlık Bakanlığı kanserle tarım zehirleri arasında nerede ise hiçbir ilişki görmüyor. Önerileri: Çok hareket edin, az yiyin, obez olmayın, çok sebze yiyin. Genellikle bireyi suçlayan öneriler. Hâlbuki Tarım ve Orman Bakanlığı ile Sağlık Bakanlığı el ele vererek tarım ilaçları kalıntı sorununu çözmeli değil mi? Bireyin bu konuda yapacakları epeyce sınırlı. Ekolojik ürün tüketmek gelire bakmaksızın herkesin hakkı olmak zorunda.

Ne yazık ki bazı hekimler tarımcılarla hiç konuşmuyorlar. Alanlarında çok doğru öneriler yapan bazı hekimler, profesörler buğdayda 8 bin yıl önce gerçekleşmiş bir kromozom artışını yenilerde meydana gelmiş bir GDO olayı zannediyorlar. Hâlbuki buğdayda henüz GDO ne iyi ki gerçekleştirilemedi. Buğdayda GDO henüz yok. Bundan habersizler. Bu durum söyledikleri doğru şeylerin de kabul edilmemesine yol açıyor. Bu hocalardan biri de Canan Karatay. Önceleri ekmek yemeyin, ya da siyez unundan yapılmış ekmek yiyin diyordu. Şimdi bunun yanına karakılçık buğdayını da çok şükür katmış. Hâlbuki birçok yerel buğdayımız var. Bunlar ekolojik olarak üretip, ekşi maya ile ekmek yapılırsa pekala sağlıklı olur. Mutlaka siyeze bağlanmaya gerek yok. 

Elbette böyle bir toplumda halkı kandırmak isteyen, organik ürünleri pahalı satmak isteyen, hatta organik olmayan ürünleri organik diye satmak isteyenler de çıkıyor. Böyle oluyor diye temiz ürün bulma çabasından vaz geçip, zehirli olduğunu bildiğimiz sebze ve meyveleri tüketmek doğru bir yol değil.

Organik ürünlere Tarım ve Orman Bakanlığı daha çok ihracat açısından yaklaşmaktadır. Ekolojik ürün yetiştirmeye yapılan destekler hiçbir şekilde teşvik edici değil. Çiftçiler organik ürünleri çoğu zaman diğer konvansiyonel ürünlerle aynı fiyattan satabiliyor. Eğer varsa fiyat farkı yüzde 5’i pek geçmiyor. Öte yandan zehirli tarım ürünleri yetiştirenleri kontrol yok düzeyinde. Hiçbir sebze ve meyve halinde tarım ilacı kalıntısı analizi yapılmıyor. Zaten belediyelerin yetkisi de yok. Bu koşullar altında bir iyileşme beklemek çok zor. Olumlu çabaları bakanlıklar değil, sivil toplum kuruluşları yapıyor.

Önceki ve Sonraki Yazılar