Seçim hesapları karmakarışık


Seçim sath-ı mailine, yani yeni sözcüklerle söyleyeceksek seçim eğik düzlemine girdik.

Gündem fokurdamaya başladı: Kim hangi partiden aday olacak.. Kim evine dönüyor.. Hangi parti nasıl bir hesap içinde.. Doluya koysak taşar mı.. Boşa koysak dolar mı.. Artık bin çeşit oyuna tanık olacağız. Pek eğleneceğiz!

Elbette, seçim –hele Türkiye’de- şenlik demek. Ancak 2015 Haziran seçimleri özellikle iktidar açısından o kadar kritik ki, bugüne kadar görmediğimiz oyunların sahneleneceğine emin olabilirsiniz.

Onları, sizlerle ekranda ya da bu köşede paylaşacağım. Ama bugün, şimdiden görünenleri özetlemek istiyorum.. Ki, bizi bekleyen kargaşanın boyutları iyice anlaşılsın.

·      HDP seçimin jokeri olmaya aday. Çünkü VARLIĞI DA YOKLUĞU DA olay olacak. Son anda fikir değiştirmezlerse, HDP seçime parti olarak girecek. Zira, tek tek bağımsız adaylarla girince Meclis’e 35 kadar milletvekili sokabiliyorlar. Oysa, parti olarak girseler sayılarını 50 veya üstüne çıkartabilirler. Peki bu mümkün mü? Baraj yüzde 10 olmasa, belki. Ama şimdiki halde barajı aşmaları mucize olur. Peki, o halde neden ısrar ediyorlar? Neden böyle bir kumar oynuyorlar? Öncelikle şu anda EN GÜÇLÜ DÖNEMİ yaşadıklarını düşünüyorlar. Ve bunu sonuna kadar kullanmak istiyorlar. Yüzde 10 barajını, kendilerinin değil AKP’NİN SORUNU olarak görüyor ve gösteriyorlar. Mesajları da çok net: Eğer seçimde baraja takılıp Meclis’e giremezsek AKP düşünsün. Sokaklar cehenneme döndüğünde ne yapacaklar!

·      AKP, seçime giderken pek çok engeli aşmak zorunda. HDP’nin tavrı, onların başında geliyor. Erdoğan, Afrika dönüşü “seçime parti olarak girmekte inat edip Meclis dışı kalırlarsa müzakere masasında da olamazlar” diye resti çekti. Elbette böyle bir riski ARTIK göze alamaz. Mesele, bu çizgiyi çoktan aştı. Bu yüzden, barajı yüzde 7’ye indirmeyi ciddi ciddi düşünebilir. Bu sayede, sadece seçim sonrası kaos senaryosunu rafa kaldırmış olmakla kalmaz.. Bu kadar büyük bir taviz vererek, HDP gibi dişli bir muhalefeti bir parça da olsa törpülemeyi umabilir. Ayrıca, son anketlerin gösterdiği üzere, tek başına iktidar olamayacağı için “şimdiden iktidar ortağı” yedeklemiş olur! Fanteziler bir yana.. AKP / RTE bu seçimde, hiç olmadığı kadar büyük bir muhalefetle karşılaşacak. Yolsuzluk dosyaları açılacak.. Ev ev anlatılacak. Gezici’nin anketine bakılırsa, “artık AKP’ye oy vermem” diyenlerin yüzde 60 kadarı yolsuzluktan etkilenmiş. Yani, iş artık çok ama çok zor. Bir puan bile iktidar yolculuğunu, yani RTE’nin geleceğini etkileyecek. Uzun lafın –şimdilik- kısası, AKP’nin adaylarını ve oyunlarını izlemeye değer!!

·      CHP, öyle anlaşılıyor ki, alanını genişletmeye çalışacak. Kılıçdaroğlu’nun Abdüllatif Şener ve Ali Müfit Gürtuna ile yemek yemesi, pek manidardı. İki isim de, geçmişte Erdoğan’ın yakın çevresindendi. Elbette, özellikle Abdüllatif Şener’in AKP’deki yolsuzluğa dair işaretler vererek istifa etmiş olması, konjonktüre çok uygun. Eğer CHP’den aday olursa, miting meydanlarında kimbilir neler neler anlatır! Nasıl ilgi odağı olur! Yine de, iki ucu keskin bıçak zorluğu AKP gibi CHP için de geçerli. Gelecek oylar, gidecek oyları dengeler mi? Kimbilir! Hele Nazlı Ilıcak için konuşulanları hiç aktarmayayım. Zaten, söylenenlerin, Kılıçdaroğlu’nun kulağına kadar gittiğini düşünüyorum.

·      MHP, partilerin içinde en rahat olanı. 2011 seçimlerine oranla, oyunu 4-5 puan kadar artırmış görünüyor. Peki, bu dört yıl içinde ne yaptı da çıtayı yükseltti, bilen / hatırlayan var mı! Olamaz. Çünkü, MHP, siyaset tarihinin en ilginç örneklerinden biri. Durduğu yerde, KENDİ DIŞINDAKİ gelişmeler nedeniyle konjonktürel olarak oyunu artırıyor ya da azaltıyor. Bu seçimler itibariyle, şanslı döneminde gibi. Erdoğan’ın Anayasa değişikliği için HDP’ye verdiği / vereceği tavizler sonunda dönüp dolaşıp MHP’ye yarıyor.

Elbette, siyaset sahnesinin küçük aktörleri de çok önemli. Hele bu seçimde. Saadet Partisi’nin 2 buçuk puan civarındaki oyu Erdoğan’ın dişini kamaştırıyor olsa gerek. Ya da Büyük Birlik Partisi’nin, sepete katılsa hiç fena olmayacak oyları…

Şu birkaç ay içinde bütün bu şifreleri çözeceğiz. Önce, Şubat başında kamu görevlilerinin istifasıyla perde açılacak. Örneğin MİT Müsteşarı Hakan Fidan, istifa edip aday olursa “GELECEĞİN BAŞBAKANI” spekülasyonu hız kazanacak. Sonra, ünlü isimlerden fallar tutulacak. Kulisler yıkılacak!

Veeeee… İlavetennnn… Ayrıcaaaa… Murat Gezici, güçlü bir ihtimal olarak ortaya attı: AKP’nin tek başına iktidar olması zor göründüğü için, hiç değilse DOKUNULMAZLIĞI OLSUN diye, BİLAL ERDOĞAN aday olabilir.

Dedim ya! Şenlik başlıyor!!

 CHE-PRAS
Yunanistan’dan bize ne.. Değil mi! Hayır. Taraftarlarının, efsane isim CHE’den esinlenerek CHE-PRAS dediği Cipras, UMUT hareketiyle umudu hatırlattı. Sadece Yunanistan’a, sadece Avrupa’ya değil, bize de!

Yazık! Kimse anlatmamış!


Erdoğan, Türkiye’yi konuşacak hali olmadığı için kendini dış geziye atıp duruyor. Yolsuzluğu konuşacak hali olmadığı için de habire Paralel meselesine gündeme getiriyor. Afrika gezisinde aynı filmi yine gördük. Yandaş gazeteler de söylediklerini manşet manşet verdi. En ilginç manşet, dün Vatan’dan geldi. RTE demiş ki: “7 Şubat2012 tarihinde MİT Müsteşarı’nın ifadeye çağırılmasına kadar kimse yargı ve emniyetteki Cemaat yapılanması hakkında konuşmadı, yazmadı, bize bilgi vermedi.”

Şaka gibi. Yani, bu ülkeyi 2002’den bu yana yöneten RTE’nin hiç haberi yokmuş Cemaat marifetlerinden. Hadi, beni / benim gibi gazetecileri ciddiye alıp okumadı, dinlemedi.. Hadi, Ankara Emniyet Müdürü Cevdet Saral’ın raporunu sümenin altında unuttu.. Hadi Hanefi Avcı’ya güvenmedi.

Ve, Cemaat’in içyüzünü, ancak 7 Şubat 2012’de Hakan Fidan savcılığa çağırılınca anladı, gördü.

Hakikaten şaka gibi.

OYSA.. Bunu söyleyen RTE, 7 Şubat’tan aylar sonra, 16 Haziran 2012 günü Türkçe Olimpiyatları’nın finaline katılmadı mı! Orada konuşmadı mı! Alkış kıyamet arasında Gülen’e “bitsin bu hasret, gel artık” diye seslenmedi mi!
Hani, şu arşiv de olmasa ne rahat edecekler!!!!

Önceki ve Sonraki Yazılar