Seçim hükümeti 'Anayasal Darbe' suçundan yargı yolunda!

Cumhurbaşkanı Erdoğan ile Başbakan Davutoğlu el ele Türkiye’yi seçime götürürken ciddi bir suçlama ile karşı karşıyalar; “Anayasal darbe” yapmak!
İddia ciddi ve sağlam temellere dayanıyor. Arkasındaki isim saygın bir hukukçu. Geçen dönem ana muhalefet partisi adına TBMM Anayasa Uzlaşma Komisyonu’nda görev yapan, CHP eski Konya Milletvekili Atilla Kart.

Başbakan Davutoğlu, dün Saray’a çıkarak Seçim Hükümeti listesini Erdoğan’a sundu. Saray’ın onayı ile geçici hükümet fiilen göreve başladı.

Temel soru şu; AKP Genel Başkanı ve Başbakan Davutoğlu Anayasa’nın 114 ve 116. maddeleri karşısında Seçim Hükümeti’nin Başbakanı olarak atanabilir mi?
Atilla Kart atanamayacağını savunuyor. Ortaya koyduğu delil ise 1982 Anayasası’nı yapan Danışma Meclisi’nin tutanakları, kabul edilen önergeler ve gerekçeleri.

***

Tarih 3 Eylül 1982. Danışma Meclisi’nin 142 birleşimi. Diğer bir oturum da 18 Ekim 1982’de gerçekleşiyor.
Anayasa’nın 114 ve 116. maddeleri üzerine verilen önergelerin altında Danışma Meclisi Üyeleri M. Fevzi Uyguner ile Rıfat Beyazıt’ın imzaları var. Kabul edilen o madde özetle şöyle:
“Türkiye Büyük Millet Meclisi genel seçimlerinden önce, Adalet, İçişleri ve Ulaştırma bakanları çekilir. Seçimin başlangıç tarihinden üç gün önce; seçim dönemi bitmeden seçimin yenilenmesine karar verilmesi halinde ise, bu karardan başlayarak beş gün içinde, bu bakanlıklara Türkiye Büyük Millet Meclisi içinden veya dışarıdan bağımsızlar Başbakanca atanır.
116 ncı madde gereğince seçimlerin yenilenmesine karar verildiğinde Bakanlar Kurulu çekilir ve Cumhurbaşkanı geçici Bakanlar Kurulunu kurmak üzere bir Başbakan atar.

Geçici Bakanlar Kuruluna, Adalet, İçişleri ve Ulaştırma bakanları Türkiye Büyük Millet Meclisindeki veya Meclis dışındaki bağımsızlardan olmak üzere, siyasî parti gruplarından, oranlarına göre üye alınır.
Siyasî parti gruplarından alınacak üye sayısını Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı tespit ederek Başbakana bildirir. Teklif edilen bakanlığı kabul etmeyen veya sonradan çekilen partililer yerine, Türkiye Büyük Millet Meclisi içinden veya dışarıdan bağımsızlar atanır. “

***

“Anayasal darbe” savına dayanak oluşturan gerekçe önergenin içeriğinde yatıyor. Uyguner ile Beyazıt önergelerinin gerekçesinde şöyle diyorlar:
“Yeni seçimlere kadar seçim güvenliği adına Cumhurbaşkanı yeni bir tarafsız başbakan atamalı, o başbakanın başkanlığında bir hükümet kurulmalıdır.”
Danışma Meclisi üyeleri, seçim hükümetinin kurulma nedenini bir “kriz hali” olarak tanımlayıp, eskisinin yerine ‘yeni’ bir başbakanla ‘yeni’ bir hükümet kurulması gerektiğini savunuyorlar. Kabinenin krizin nedeni olmayan tarafsız isimlerden oluşmasını temel bir anlayış olarak ortaya koyuyorlar.
Danışma Meclisi, 114 ve 116’yı gerekçelendirirken seçim hükümetinin mevcut hükümetlerden farklı kurulmasının, Başbakan atanacak ismin olabildiğince “tarafsız” olmasının altını kalınca çiziyorlar.

M. Fevzi Uyguner dönemin Adalet Komisyonu Başkanı. Eski Savcı ve Yargıç. Rıfat Beyazıt ise Yargıtay Birinci Başkan Yardımcılığı yapmış, eski bir hakim.

Kart’a göre benzer görüşleri bugün Anayasa hukukçuları Prof. İbrahim Kaboğlu, Prof. Ergun Özbudun da savunuyor.

***

Danışma Meclisi tutanaklarını satır satır inceleyen Atilla Kart, o süreçteki tartışmaları, kabul edilen önergeleri ve gerekçelerini anımsatıp, Cumhurbaşkanının mevcut Başbakanı seçim hükümetini kurması için yeniden görevlendiremeyeceğini, bunun Anayasa’ya aykırılık teşkil ettiğini savunuyor.

Kart tezini şöyle gerekçelendiriyor:

* Anayasa’nın 114 ve 116. maddeleri birbiri ile doğrudan bağlantılı. 114’e göre 4 yılın sonunda gidilecek seçimde Adalet, İçişleri ve Ulaştırma Bakanları bağımsızlardan atanıyor. Burada temel amaç seçim güvenliğini, seçimin tarafsızlığını sağlamak. İktidarın avantaj elde etmesinin önüne geçmek.

* 116’ da ise daha özel bir hal var. Yeni seçilen parlamento hükümeti kuramıyor. Cumhurbaşkanı seçime götürüyor. Bu Anayasal anlamada özel bir kriz halidir. Anayasa’nın hem lafzi hem amaçsal yorumunda yeni hükümetin kurulması gerektiği, esas itibariyle siyasi karakteri olmayan, icraat yapmayacak, sadece seçimlerin güvenliğini, tarafsızlığını amaçlayan bir hükümet oluşumu söz konusudur.

* 82 Anayasasını yapan Danışma Meclisi tutanaklarında da bu özellik ortaya çıkıyor. Danışma Meclisi Üyeleri M. Fevzi Uyguner ve Rıfat Beyazıt’ın kabul edilen önergelerinin gerekçesi çok açık. 45 gün içinde hükümet oluşamazsa yeni bir başbakan ile yeni bir seçim hükümeti kurulması gerektiği belirtiliyor. Burada hükümet çıkaramayan bir parlamento olduğu, seçimlerin güvenliği ve tarafsızlığını sağlamak için krizin tarafı, sorumlusu olmayan, o süreçte iştiraki bulunmayan bir başbakan atanması ve hükümetin kurulması gerektiğine dikkat çekiyorlar.

* Danışma Meclisi tutanakları ortada iken, Anayasa maddeleri ve gerekçeleri bu kadar açıkken Cumhurbaşkanı Anayasal darbe yapıyor, iki aydır başbakanlığı uhdesinde tutan, krizin bizzat sorumlusu olan AKP Genel Başkanı’nı, müstafi başbakanı seçim hükümetini kurmakla görevlendiriyor. O da kuruyor. Bu bir Anayasal skandaldır. Cumhurbaşkanı’nın ve Davutoğlu’nun böyle bir yetkisi yoktur. Hiçbir şekilde kabul edilemez. Anayasa aykırı bir görevlendirmedir. Bugün Anayasal anlamda sakat olan, yok hükmünde olan bir hükümet kurulmuştur.

* Bu görmezden gelinecek bir konu değildir. Cumhurbaşkanı ve Başbakan işine gelince ‘Anayasa’ diyor, gereğini yaptığını söylüyor. Kimi kandırıyorlar. Anayasayı askıya alıyor, gasp ediyorlar. Türkiye’de 15 Ağustos 2014’ten bu yana Anayasal darbe hali vardır. Bu olay da en büyüğüdür. Erdoğan anayasal darbe halini sürekli hale getirmiştir.

*Cumhurbaşkanı ve Başbakan Anayasal darbeyi işbirliği içinde, iştirak halinde gerçekleştirmektedirler. Bu tablo siyasi, sosyal taktir boyutlarını aşmıştır. Bu doğrudan anayasal suçtur. Anayasa ilga edilmiş, kasten, tertipli olması sebebi ile adli ve ceza hukuku anlamında suç ilişkisi gerçekleşmiştir.

* Cumhurbaşkanı tek imzalı işleminin yargıya taşınamamasına güveniyor. Anayasal sorumsuzluğunu keyfi biçimde ve ‘sorumsuzca’ kullanıyor. Ancak hükümet kuruluşu ve sonrasında tesis edilen işlemlere karsı dava açılabilir. O yol açık. Anayasa‘nın bireysel başvuruyu düzenleyen 125. maddesine göre dava açılabilir. Hazırlık içindeyim ve teknik desteğe, katkılara açığım. Ben de bu yolu işleterek Anayasa Mahkemesi’ne ‘Anayasal darbeyi’ taşıyacağım. Ayrıca siyasi partiler de bu başvuruyu yapabilir.

***

Kart’ın iddiaları ve uyarıları son derece önemli. Türkiye bir hukuk devleti ise kimse hiçbir kurum Anayasa ihlaline karşı “üç maymunu” oynayamaz. Kart’a kulak verilmeli, muhalefet partileri de üzerine düşeni yapmalıdır.
Türkiye bu koşullarda en kritik seçimlerinden birine daha gidiyor. Anayasayı, hukuku takan yok! Oluk oluk kan akmaya devam ediyor. Ekonomi patladı patlayacak!

Seçim hükümetinin oluşturulduğu gün mahkemeye düştüğü günlerden geçiyoruz...
Bu koşullarda seçim kabinesinin ömrü sandığa yeter mi? Her şeyden önemlisi o sandık kurulur mu?

Kurulursa Saray’ın yönlendirdiği, Davutoğlu’nun başında olduğu bir hükümetle seçimler sağlıklı, güvenilir bir ortamda yapılabilir mi?
Yaşayıp görelim...

Önceki ve Sonraki Yazılar