Düştüysek kalkarız, ölmedik ya!

40 yıllık meslek yaşamımda, yayın hayatına yeni başlayan kimi gazetelerde birebir çalışmışlığım oldu. Bazılarına sonradan katıldım.

Ancak, hiçbir gazetenin kapanmasına, hele hele “mali nedenler” yüzünden yayın hayatına ara vermesine tanık olmamıştım. Ta ki dün kuruluşundan beri bünyesinde bulunduğum ve yazı yazdığım YURT Gazetesi, okuruna ulaşamamasına kadar…

Ve ben kendimi, “yuvadan düşmüş bir kuş yavrusu” gibi hissettim!

Evet, gazetemizi dün okura ulaştıramadık. Mali kriz, buna engel oldu. Bu kriz, epeydir, tepemizde “demoklesin kılıcı” gibi dolanıyordu… Ve dün, yürekleri sızlatırcasına başımıza indi…

***

Kimileri kabahati, patronajda, kimileri de çalışanlarda aradı… Özveri eksikliğinden söz edenler oldu. Elbette, bütün bunların etkisi olabilir. Çalışanı ve çalıştıranı ile hatalar yapmış olabiliriz.

Ancak asıl neden bu değil.

Asıl neden, 13 yıllık AKP iktidarı döneminde, karşı karşıya kaldığımız, “zapt-ı rapt” anlayışıdır. Ya bizdensin ya değilsin. Ya da “bizden olanlar beri gelsin, olmayanlar düşman” yaklaşımıdır.

4 yıldır, “kimilerinin kendiliğinden teslim olduğu, kimilerinin ise teslim alındığı” basın camiasında, özgür, bağımsız, yurtsever ve bir “sol vicdan” anlayışıyla, “halkın haber alma hakkı”na hizmet etmeye çalışıyoruz.

Ardımızda, ağamız, babamız ya da dayımız yok! Bu olmadığı gibi üzerimizde, müthiş bir “reklam ambargosu” söz konusu.

Muhalif bir çizgi izlediğimiz için, “eve giren gazete” olmasına karşın, özel sektör korkudan YURT’a reklam vermekten kaçındı, kaçınıyor. Dolayısıyla, tek dayanağımız ve kaynağımız okurlarımız oldu.

Oysa gazeteler, reklam gelirleriyle, ekonomilerini ayakta tutar. Reklam girdisi yoksa, arkanızda çok sağlam bir sermaye desteği olması lazım. İşletme sermayesi sınırlı bir finans gücüyle yapılabilecek bir iş değil, gazete çıkarmak.

***

Bu bağlamda, YURT’un imtiyaz sahibi Durdu Özbolat, önemli bir özveride bulundu. Elinde avucunda ne varsa bu işe harcadı.

Halen gazetenin Genel Yayın Yönetmenliğini sürdüren Merdan Yanardağ, (Ergenekon davası nedeniyle 1 yıl ara vermek zorunda kalsa da) her türlü riske rağmen, canını dişine takarak çalıştı.

Muhabiri, teknik kadrosu, yazı işleri ve yazarları da bir bütün olarak, bir ekip anlayışıyla aynı özveriyi gösterdi. Bir ara, geri düşse de YURT son aylarda kendini toparlayıp, tirajını kabul edilebilir bir rakama yükseltti.

***

Bugün geldiğimiz noktada, “haklı nedenlerle” bir moral motivasyon düşüşü yaşansa da YURT’u çıkaran arkadaşların, azminden kimsenin şüphesi olmasın!

Kararlıyız, biz bu gazeteyi, bir biçimde yaşatacağız. Ki geçmişte de aç ve açıkta kaldığımız dönemler oldu. Kiramızı ödeyemedik, çocuğumuzun okul taksidini karşılayamadık. Cep delik, cepken delik dolaştık. Amatör bir ruhla, hep günü kurtarmaya çalıştık. Ne yazık ki yarınları planlama şansımız olmadı.

Ve nihayet; Yusuf Hayaloğlu’nun söylediği gibi;

“Bir ben miyim kapıları şaşıran her yokuşun başında
Bir ben miyim ekmek arasına canını doğrayıp, doğrayıp yutan
Bir kedi bile, sağarken yüreğini telaş içerisinde yavrusuna
Ey acımasız, acuze, utan şu türbelerinden, minarelerinden utan!”

Desek de buna rağmen yılmadık, yıkılmadık, umutlarımızı yitirmedik ve asla vaz geçmedik. Şimdi de vazgeçmeyeceğiz.

Düştüysek kalkarız, ölmedik ya!

Önceki ve Sonraki Yazılar