​Sporumuzdaki meridyen yapı

Türk siyaset tarihinde başlayan yozlaşmanın temelleri, 40'lı yılların ikinci yarısında atıldı.
Rahmetli Hasan Ali Yücel'in Köy Enstitülleri'nin ve sonraları Halk Evleri gibi devrim niteliğindeki eğitim kurumlarının kapatılmasıyla devam eden hamlelerin, kültürel çöküşün kaynağını oluşturduğunu o günden bugüne sanki unutmuş gibi yaşadık.

Bugünlere gelmemizde sanki bu geçmiş 60 yılın rolü yok gibi unuttuk maziyi...
O dönemin eğitimcileri ülkeye öylesine bireyler yetiştirdiler ki, onlardan vatanını seven, alanlarında üstün hizmetler veren, namuslu,  fedakar nesiller çıktı ve Atatürk'ün gençliğe emanet ettiği bu güzelim ülkeyi olabildiğince ayakta tutmaya çalıştı...

Fakat 50'li, 60'lı yıllarda yaşanan eğitim sürecinden başka nesillerde çıktı şüphesiz. Makyevelist ve pragmatik bir Anadolu kültürü doğdu zaman içinde. Ve bu kültürün çocuklarının birçoğu politikaya soyunarak devleti idare eden konumlara geldiler...
Hatta bazıları başbakan bile oldular.

“Her mahalleden bir milyoner çıkartacağım” diyen Adnan Menderes'ten, “Yollar yürünmekle aşınmaz” yaklaşımıyla haksızlıklara başkaldıran gençlere direnen Süleyman Demirel'e, “Benim memurum işini bilir” zihniyetiyle vatandaşlarına kolay yoldan paraya ulaşmayı aşılayan Turgut Özal'dan, akrabalarına ve yakın çevresindeki iş adamlarına 'kıyaklar sunan' Mesut Yılmaz'a, 'ilçeleri il yapmak' sözüyle ünlenen, ekonomiyi ayaklar altına alan iktisat hocası Tansu Çiller'den, 'ağır sanayi' palavrasıyla milleti kandıran makine mühendisi ve din alimi Necmettin Erbakan'a kadar ne  liderler gördü bu vatan.

Şimdilerde de bu isimlerin hepsinden az çok bir şeyler kapmış, İmam Hatipli, iktisat mezunu olduğunu iddia eden, fakat bununla ilgili herhangi bir fotoğraf, anı, belge sunamayan, son on yılda Türkiye'nin en zengin adamları arasına girdiği gibi, dünyanın en varlıklı başbakanı olan R.Tayyip Erdoğan yönetiyor  ülkeyi.
Yukarıda adını andığım büyüklerinden bir farkı var ancak, yolsuzluk konusunda onlarla kıyaslanmayacak kadar cüretkar çıktı.

Ve bu özelliğini de 'Allah'a sığınarak gerçekleştirdi.
Son günlerde savunmasını ise 'paralel devlet mağduru' olmak üzerinden yapıyor.
Hal bu ki, bir şeyi atlıyor: Eski bir Kasımpaşalı, Camialtılı, İETT'li futbolcu olarak Türkiye'nin her alanında olduğu gibi, sporda da 'paralel' değil, ülkenin ve milletin bağrına hançer gibi girmiş 'meridyen' bir yapı vardır.

Paralellik, eğer doğru işleri yapıyorsanız, eşdeğer anlamdadır ve adı üstünde aynı düzenin devamıdır. Ama meridyen, boylamdır ve bütün paralelleri diklemesine keser.
İsterseniz biraz spora dönelim ve meridyen yapıyı irdeleyelim.
Ben de başbakan gibi İstanbul'un şirin bir semtinden yetişmeyim, Emirgan...
Bu mahalle sadece çayıyla, nargilesiyle ve Kanlıkavak suyuyla meşhur değildir, bugüne kadar bünyesinden yetiştirdiği sporcularıyla da gurur duyan bir beldedir.
Örnekler vermem gerekirse; 1920'li senelerde Beşiktaş'ın ilk futbolcularından Baltalimanlı Sadi ve Balıkçı Tevfik bu köyden çıkmıştır. Kürek federasyonu başkanlığı yapmış Eftal Nogan Bey ve Osman Kiyatoviç Bey'lerin döneminde kadınlar da İstinye, Kalamış, Yeşilyurt gibi kulüplerle başarılara imza atan kürekçiler Emirgan'da yetişmiştir.

70'li yıllarda voleybol erkek ve kızlar branşlarında dereceler yapmış, halen Emirgan'da yaşayan Tevfik Akartürk önderliğinde ülke voleyboluna nice değerler kazandırmıştır. Bu değerlerden ikisi şu anda antrenör olarak ülkemize hizmet etmektedir. Beşiktaş bayan voleybolunun başında olan ve mart sonunda Avrupa Kupaları'nda final oynayacak takımın teknik patronu Adnan Kıstak ile yıllardır ENKA ve İstanbul Büyükşehir Belediye'de başarılı çalışmalarıyla tanınan Nedim Özbey bu semtin yetiştirdiği spor adamlarındandır.
Türk voleybolunun efsane isimlerinden Enver Göçener'i de unutmayalım. 70' li yaşlarında halen Haydarpaşa Lisesi'nde altyapıdan sporcu yetiştirmekle uğraşıyor.

Güreş branşının ayrı bir önemi vardır bu semt için. 80'li yıllarda güreş ulusal takımlarımız Dünya ve Avrupa Şampiyonaları için Emirgan Korusu'nda kamp yaparlardı.
Hatta 1982 Dünya Şampiyonası'nda Turgay Renklikurt hocayla beraber aynı ekipte idim ve bol madalyalı başarıda tuzum bulunmuştu.
Emirgan'ımızda yaşayan ve güreşe nice gençler yetiştiren Cahit Hoca unutulabilir mi hiç?

Futbola gelince, 1960'larda o zamanki Beden Terbiyesi (isminin manası bile güzeldi)  Müdürlüğü'nün 20 bin kişilik stat projesinde olan Baltalimanı sahasından yetişen futbolcuları bir analım isterseniz: Vefalı Ömer Kilercik, Sarıyer ve Boluspor'da top koşturmuş Mehmet Orman, Galatalı Hüseyin Arkış, İskenderun'a giden Harun, İstanbul amatör liglerinin o zamanki fenomenleri Fevzi, Refik, Ziya, Saim, Karagümrüklü Ercüment, Yeşildirelkli  Büyük Süha, Küçük Süha gibi nice isimler hep bu semtten çıktı.
Sonraki dönemlerden nur içinde yatsınlar, 2. liglerin gol kralı Sabahattin İspirli ve Günay Haznedaroğlu.
Ve tabii ki hepsinin hocası Beykoz ve Fenerbahçeli İsmail Alemdaroğlu...

İsmini anamadıklarım beni affetsinler. Emirgan gibi İstanbul'un ve tüm ülkenin köşelerinden nice değerli sporcular çıktı... Başarılarıyla,  her şeyden önemlisi 'zeki, çevik ve ahlaklı' olmalarıyla nam saldılar.
'Paralel mi?'
Keşke paralel anlayış olsa da, bu karakterde sporcular üretsek...
Ama sporumuza musallat olan siyaset, şike, doping gibi 'meridyen yapı'  var oldukça çoook zor..

Önceki ve Sonraki Yazılar