ŞEFFAFLIK VE ETİK LAFTA MI KALACAK!

TBMM’de yemin töreni gerçekleşti, yeni döneme ilk adım atıldı. İlk gözlemler heyecansız, renksiz ve umutsuz bir tabloya işaret ediyordu.  Yüzde 49’luk oran bile AKP’de coşkulu bir başlangıca temel olamazken, muhalefet partileri CHP, HDP ve MHP yenilginin yarattığı sarsıcı etkilerin tüm semptomlarını sergileyen bir ruh halini yansıtıyordu.

7 Haziran sonrası yüzde 60’lık muhalefet blokunun pozitif enerjisiyle yemin etmeye gelen muhalefetten eser yoktu.  Süngüler düşmüş, yüzler asık, gelecek kaygısı belirgindi. Meclis yorgun bir fotoğrafla işbaşı yaparken, koridorlarda yeni döneme ilişkin beklentiler art ardına sıralanıyordu.

İktidarda yeni hükümette kimlerin yer tutacağı ve uzlaşmaya dayalı reform arayışları öne çıkarken, muhalefet cephesinde otoriter bir yönetimi simgeleyen başkanlık endişesi ve parti kongrelerinin kulisleri ağır basıyordu.

***

AKP kanadı yol haritasını üç aşağı beş yukarı belirledi. Kabinenin güvenoyu sürecinin ardından Davutoğlu, muhalefet partilerine giderek üç noktada “uzlaşma” arayacak. Müdahale ile karşılaşmazsa yeni dönemi ”diyalog” içinde götürecek. Muhalefette Başkanlık sistemine dayalı yeni anayasa (Davutoğlu Başkanlıktan pazarlığın ileri aşamalarında vazgeçebilir) yeni Meclis İçtüzüğü ve reformları geçirmeyi önerecek.

CHP ve HDP, içtenlik görürse parlamenter rejime dayalı yeni anayasaya katkı koyabilir.  Muhalefetin sesinin kısılmadığı, Meclis TV’nin 24 saat yayınına imkân tanıyan, TBMM’nin hızlı ve işlevsel çalışmasına zemin yaratacak İçtüzük değişikliğini destekleyebilir.

MHP ise taleplere mesafeli, “hayırcı” pozisyonunu koruyor. Anayasa ve İçtüzük için olası komisyonlara temsilci verebilir ancak katı ve tavizsiz tutum sergileyeceğini sözcüleri ifade ediyor.

***

AKP “reform” paketi için yargıdan demokratikleşmeye pek çok başlıkta çalışma yürütüyor. Peki yolsuzluklarla mücadele o başlıklardan biri mi?

AKP’nin kuruluş felsefenin ana ekseninde yolsuzluklarla savaş vardı. Erdoğan “3Y”diye simgeleştirdiği mücadele alanlarından birini de “yolsuzluk” olarak saptamıştı. Diğer ikisi yoksulluk ve yasaklardı.

Erdoğan AKP’nin yola çıkış gerekçeleri arasında sayısız kez bu sloganı dillendirmişti. 17-25 Aralık sonrası dört bakanın Yüce Divan’a gönderilme tartışmalarında “3Y”nin bir ayağının eksikliği dikkat çekici biçimde hissedilmişti.

Davutoğlu, yeni dönemde yolsuzluklarla mücadeleyi önceleyeceğine dair etkili cümleler kuruyor. AKP il başkanlarına seslenirken yolsuzluklara dönük şu uyarılarda bulundu:

“Eğer bir parti görevlisi, görev aldıktan sonra evini, arabasını, yaşam tarzını değiştiriyorsa ben o adamı partiye sokmam. Eğer şaibeli bir durum varsa bunun hesabını sorar, yollarımızı ayırırız. Bu konuda benden de hesap sorabilirsiniz. Eşim de çalışıyor. Maaşımız, gelirimiz belli. Birisi, ‘Başbakan şunlara sahip, şöyle zengin oldu’ derse kellemi alın. Ama bana desinler ki, ‘şu şöyle zengin oldu, şöyleydi böyle oldu. Onun kellesini kendi ellerimle alırım.”

***

Davutoğlu’nun sözleri geçmişte uğraş verdiği ancak Saray engeline takılan Şeffaflık ve Etik Yasası girişimini akla getiriyor.

Davutoğlu başbakanlığının ilk aylarında (Ocak 2015)  Şeffaflık Paketini açıklamıştı.  Paket İmar düzenlemelerinden mal bildirimine kadar geniş yelpazede yolsuzlukla mücadeleyi hedefine koyuyordu. Ancak ilk karşı duruş Saraydan geldi.

Erdoğan, paketin özellikle mal bildirimi ve imara ilişkin bölümüne itiraz ederek, “Mal bildirimini il ilçe başkanları düzeyine indirirseniz, bu görevi üstlenecek kişiyi bulamazsınız. İnşaat sektörü ekonominin lokomotifidir. İmardaki düzenlemelerin bu sektöre zarar vermemesi gerekir” demişti.

Erdoğan’ın freni etkili oldu, AKP MKYK Şubat başında toplanarak, Şeffaflık Yasası’nı seçim sonrasına erteleme kararı aldı. Davutoğlu o toplantıda tasarının haksız kazancın önlenmesi ve suistimale izin verilmemesi için hazırlandığını söyledi ama paketi Meclis’e sunmayı da göze alamadı.

Meclis’te o paketin izlerini sürdüm. Erdoğan’ın benimsemediği Şeffaflık Yasası’nın reformlar arasındaki varlığına dair ipucu bulamadım.  Gelse bile Davutoğlu’nun istediği içerikte yapılandırılmasının güçlüğünü vurgulayanlar çoğunluktaydı...

O koşulda yasanın Erdoğan damgasını taşıyacağından, ikazları doğrultusunda daraltılıp budanacağından herkes adı gibi emindi.

***

Yolsuzlukla mücadelenin diğer önemli ayağı da Siyasi Etik Yasası. Dönemin Meclis Başkanı Cemil Çiçek’in çabaları ile Etik Yasası’nı yazmak üzere bir komisyon oluşturulmuştu.

AKP’den Köksal Toptan, CHP’den Oktay Ekşi, MHP’den Sümer Oral, HDP’den Adil Zozani taslak metin kaleme almışlardı. Siyasetin şeffaflaşmasını öneren teklif dört partinin gruplarına verilmişti.   

AKP MKYK’da konu gündeme gelmiş,  Şeffaflık Paketi ile bağlantılı Siyasi Etik Yasası’nın da seçim sonrasına ertelenmesi karara bağlanmıştı. İki düzenleme de Saray’ın vetosu nedeniyle rafa kaldırılmıştı.

Önceki gün Davutoğlu yolsuzlukla mücadeleye ilişkin iddialı sözler söyledi ama o yasalardan hiç söz etmedi. Oysa Davutoğlu uğrunda “kelle verip alacak kadar” iddialı ise Siyasi Etik yasası ve Şeffaflık Paketi’nin reform sepetinde olması beklenirdi. Şu ana kadar olacağına dair bir izlenim de şekillenmedi.

Erdoğan’ın daha önce gündeme geldiğinde ortaya koyduğu direnç, bu yasaların yaşama geçirilmesinde hala engel mi? Yoksa Şeffaflık ve Siyasi Etik Yasası yine lafta mı kalacak?

Kalmamalı. CHP, HDP ve MHP’nin de desteği ile derhal yasalaştırılmalı. Temiz toplum ve temiz siyasete ulaşmanın yolu bugüne kadar eksik bırakılan o yasaların uygulanmasından geçiyor.

Davutoğlu muhalefetin desteğini alarak reformlar yapmak istiyorsa şeffaflık ve etik yasalarını içlerini boşaltmadan Meclis gündemine taşımalı. Böylece güven bunalımı aşılır,  beyaz bir sayfa açılır. Davutoğlu da yolsuzlukla mücadeledeki samimiyetini muhalefete ve sokaktaki insana kanıtlama fırsatını yakalamış olur.



Önceki ve Sonraki Yazılar