Şeker pancarı üretimimiz tehlikede (2)

Üretim Reform Paketi Kanunu adlı bir tasarının şeker pancarı üretimimize tehdit oluşturduğunu kısaca yazmıştık. Konuyu biraz daha açalım.
Halen yürürlükte olan Şeker Kanununda (Kanun no: 4634) toplam şeker üretimimizin yüzde 10’unu nişasta kökenli şekerlerin oluşturabileceği belirlenmiştir. Bunun Bakanlar Kurulu tarafından yüzde 15’e çıkarılabileceğini kanun öngörüyor.
Nişasta kökenli şeker dediğimizde hammadde olarak başlıca mısırı düşünelim. Sanayide enzimlerin de katıldığı çeşitli işlemlerden sonra mısır nişastası önce glikoz şurubuna dönüştürülür. Glikoz bizim üzüm şekeri dediğimiz bir şeker türüdür. Bedenimizin salgıladığı insülin ile hücrelere sokularak kullanılır veya depolanır. Glikoz (üzüm şekeri) kan şekerini arttırdığı için fazla tüketildiğinde doygunluk hissi yaratır. Yaş veya kuru üzümü çok fazla yiyemediğinizi hatırlayın.
Glikoz şurubu sanayide enzimlerle işlem görmeye devam ederse içeriğinde früktoz oranı artar. Çıkan ürünlere “yüksek früktozlu mısır şurubu” (İngilizce High Fructose Corn Syrup, kısaca HFCS) veya izoglikoz denir. Bu ürünlerde hem glikoz hem de früktoz beraberce bulunur. Yüzde 42 veya yüzde 55 oranlarında früktoz içeren ürünler elde edilir. Glikoz şurubu ve bu früktoz içeren ürünler gıda sanayiinde içeceklerde, bisküvilerde, işlenmiş gıdalarda, kolalarda kullanılır. Früktoz meyvelerde bulunan bir şeker türüdür. Vücutta hızla işlem görerek enerji olarak kullanılır veya depolanır. Glikoz gibi insülin salgılanmasına neden olmaz ve kan şekerini yükseltmez. Bu nedenle de çok miktarlarda da tüketilse doygunluk hissi yaratmaz. İşte bu nedenle bir litre kola da içseniz (kolalarda şeker olarak mısırdan üretilen ve früktoz içeren bu ürünler kullanılıyor) açlığınız geçmez.
Bu durum şüphesiz insan sağlığı açısından çok önemli bir sakınca doğurur. Kolalarda ayrıca bağımlılık yapan maddeler de olduğundan özellikle gençlerde aşırı kola tüketimi görülmekte. Türkiye’de de bazı fast food restoranlarda ABD’deki gibi kolayı istediğiniz kadar içebiliyorsunuz. Bu da obeziteye yol açmakta. Obezitenin kanser de dâhil birçok hastalığa yol açtığı bilim çevreleri hatta resmi çevreler tarafından kabul edilmektedir. Ancak bu çevrelerin bir kısmı “ tüketiciler her türlü şekeri kısıtlı kullansın” demektedirler.
Yukarda anlatılan mekanizma nedeniyle epeyce bir insan bu kısıtları aşmaktadır. Şeker kanunu daha önce kotayı nişasta bazlı şekerler için koymuştu. Şimdi bu kotayı glikoz şurubunu dışarıda bırakarak sadece yüksek früktozlu mısır şuruplarına çekmiştir. Dolayısıyla glikoz şurubu için bir kota kalmamıştır. Bu kotaların ABD’de bile yüzde 2 düzeyinde olduğunu not edelim. Sonuç; şeker pancarının daha da gözden düşmesi olacaktır. Çünkü şeker pancarından üretilen şeker daha pahalı olmaktadır. Bunun sonucu ise birçok şeker fabrikasının kapanması ve birçok kentimizde ekonominin çökmesi olacaktır.
HFCS diye adlandırılan (üretim Reform Paketi Kanununda izoglikoz denilen) ürünlerin sağlık sakıncaları olduğu konusunu sanayi ve bilim çevreleri büyük ölçüde reddetmektedirler. Nişasta ve glikoz sanayinin büyük ölçüde yabancı tekellerin elinde olduğunu biliyoruz. Bu çevreler Avrupa ve ABD gibi ülkelerde bu konuda bir yasaklama olmadığını söylemektedirler. Bu bizim için bir ölçü olamaz. Bu ülkelerin ve bunlara bağlı resmi kurumların hatta akademik çevrelerin ağırlıkla “duygusal yönlerden” bağlı olduğu bilinmektedir.
Bu konularda incelemeleri olan Yavuz Dizdar şöyle yazmaktadır… (http://yavuzdizdar.com/seker-raporu-nisasta-bazli-seker-misir-surubu-hasta-eder-kota-indirilmeli/)
“Bugüne dek yapılan pek çok araştırma, doğalın dışına taşmış şeker metabolizmasının pankreas kanserine neden olduğunu gösterdi. ABD’de 88.802 kadının katılımıyla gerçekleştirilen Nurses’ Health Study’de 18 yıllık takip sonucunda çay şekeri (sükroz) pankreas kanseriyle ilişkili bulunmazken, früktozdan (mısır şurubu şekeri) zengin diyet, pankreas kanseri olasılığını istatistiksel anlamlı bir biçimde artırmakta. Çok geniş bir diğer araştırma olan Multiethnic Cohort çalışmasına ise Hawai-Los Angeles bölgesinde yaşayanlardan 162.150 kişi katıldı, sekiz yıl süre ile izleme sonucunda nişasta bazlı şekerde bol miktarda bulunan früktozun pankreas kanseri ile istatistiksel anlamlı derecede ilişkili olduğu gösterildi. Bu araştırmaya göre kilo fazlası olanlarda nişasta bazlı şeker alımı özellikle daha fazla risk oluşturmakta. Toplam 482.362 kişinin kaydedildiği geçen yıl yayınlanan bir diğer çalışmada da (ülkemizde yüzde 15 kota verdiğimiz nişasta bazlı şeker früktoz) pankreas kanseriyle çok anlamlı biçimde (P=0.005) ilişkili bulundu. Her üç araştırmanın da bilimsel gücü, ‘bu konuda bir bulgu rastlanamadığını’ söyleyen küçük kapsamlı vaka-kontrol çalışmalarına göre çok çok yüksek. Bunun en önemli gerekçesi araştırmaların ileriye dönük yapılmış olmaları ve yüz binlerce kişiyi kapsamaları.”
Türkiye zeytinciliği için de çok kötü maddeler içeren, Üretim Reformu Paketi Kanununun kamuoyunun ve öncelikle şeker fabrikaları kapanacak olan illerde ve zeytinci bölgelerde vatandaşların ilgisini ve dikkatini çekmesini umalım. Daha sonra çok geç olacak.

 

 

 

Önceki ve Sonraki Yazılar