Sendikalar vergiyi konuşmalı

Gelir vergisinin (GV) vergi sistemimiz içindeki ağırlığının giderek azaldığı biliniyor. Aynı şey, kurumlar vergisi için de geçerli.

Göreli önemi azalan bu doğrudan vergilerin yerini dolduranlar ise her türlü mal ve hizmet alışverişi üzerinden alınan dolaylı vergiler. Bu süreç AKP öncesinden başladı, AKP ile pekişti.

Vergi sisteminin bütününe bakıldığında, sınıfsal niteliği hemen kendini ele verir; ama sadece gelir vergisinin yük dağılımına bakarak da aynı sonuca varılabilir.

Gelir vergisinin sistemdeki payı azalmakla birlikte, ücretlilerin gelir vergisi içindeki payı azalmıyor, hala yüzde 50’sinden fazlasını temsil ediyor.

Üstelik en az geçim indirimi 2008 sonrasında yeniden sisteme girdikten sonra asgari ücret üzerindeki GV yükü iyice azalmış olmasına rağmen.

Bunun bir nedeni, toplam istihdam içindeki ücretli çalışanlar oranının giderek yükselmekte oluşudur.

Bu işçileşme eğilimine koşut olarak, son yıllarda kayıtdışılık oranında bir gerilemenin ortaya çıkmakta oluşudur.

Bu etkiler, beyan edilen ücretlerin yaygın olarak asgari ücret düzeyinde tutulmasını telafi edip, ücretli kategorileri gelir vergisi ödeyen sınıfsal katmanlar arasında açık ara önde tutmaya yetmiştir.

Ama bunu kolaylaştıran bir de GV tarifesinin azizlikleri vardır. Vergi dilimleri yeterince geniş olmadığı için, asgari ücreti aşan ücretliler genellikle yıl ortalarında bir üst dilime ve orana geçmeye başlıyorlar. Böylece ellerine geçen ücret gittikçe eriyor.

Bu tam da bugünlerin konusu; memur sendikalarının toplu sözleşme görüşmelerinde başlıca talepleri arasında olmalı.

Artık asgari ücretin tümüyle vergi dışı bırakılması talebi, işçi ve memurlar ve sendikaları açısından anlamlı değil. Anlamlı olan, dilim aralıklarının genişletilmesi ve dilim sayısının arttırılması. Buna bağlı olarak tarifenin alt basamaklarında yumuşak, üst basamaklarında ise dik artan oranlılık sağlanması. Sol siyasetler bunu önermeli, sendikalar bunu talep etmeli.

***

Söylediklerimizi son çeyrek yüzyılın tarihsel çerçevesi içine yerleştirelim. Bazı alt dönemler itibariyle son 25 yılda GV’nin ‘toplam vergi gelirleri’ (TVG) içindeki payı şöyle bir seyir izledi: 1989-1993: Yüzde 41,0; 1994-1999: yüzde 32,3; 2000-2002: Yüzde 25,1; 2003-2006: Yüzde 20,2; 2007-2014: Yüzde 22,1.

Öncelikle, dolaylı-dolaysız vergi yükleri dağılımında son çeyrek yüzyılda ortaya çıkan köklü yer değiştirme sonucunda, ücretlilerin üzerindeki vergi yükünün de ağırlıklı olarak dolaylı vergiler alanına kaydığını saptayalım. GV'nin belirleyici öneminde azalma vardır.

Gelir vergisinde üniter yapıya geçiş ödünü olarak sermayeye tanınan kurumlar vergisi ve gelir vergisi marjinal oran indirimleri (1998 yılı Temizel yasası), GV/TVG oranlarında 1999'dan itibaren önemli gerilemelere neden olmuştur. Hızlı gerilemenin -bir yıl geriden gelen tahsilatlar nedeniyle- gecikmeli etkisi, 2000-2002 yıllarındaki düşüşte açık biçimde görülmektedir.

AKP döneminin ilk yıllarında (2003-2006) GV/TVG oranında yeniden hızlı bir gerileme görülüyor; bu hem GV oranlarının düşmesinin artçı etkileri, hem 1999 deprem vergilerinin kalıcı olarak sisteme girmesi, hem de dolaylıların bu dönemde hızlı ticari büyümenin etkisiyle sıçraması nedeniyledir.

2007-2014’te GV/TVG oranının 2 puan olsa dahi yukarı doğru gitmesi, yukarıda sayılan (tarifenin ücretliler aleyhine dönmesi, işçileşmenin artışı, kayıtdışılığın gerilemesi) nedenlere bağlı olmuştur. Kuşkusuz bu dönemde gelir esnekliği yüksek olan dolaylı vergilerin, büyümenin yavaşlamasından ve 2008-2009 krizinden etkilenmesini de hesaba katmak gerekir.

“Temizel” yasasının oran indirimleri ödününü yan cebe attıktan hemen sonra, sermayenin bütün kesimlerinin yeniden sedüler yapıya dönüş için zorlama yapması daha 1999’da sonuç vermiş, “nereden buldun” gibi rahatsız edici -ve yürürlüğe girmesi sürekli ertelenen- bir sorunun yasadan kesin çıkarılışı ise 2003 yılı başında AKP iktidarı eliyle gerçekleştirilmiştir.

AKP döneminde ücretliler aleyhine “vergi baskısı”nın artış seyri, izleyen yazının konusu olabilir. Tabii başka bir gündem maddesi bizi sıkıştırmazsa…

Önceki ve Sonraki Yazılar