Elif Doğan Şentürk

Elif Doğan Şentürk

Şimdi söz vicdanda

“Ben bu hukuksuzlukla yaşayamam. Belki benim ölümüm benim durumumda olanların aydınlığa çıkmalarına vesile olur. İçim buruk. Bana bu oyunu oynayanlara ve sahip çıkmayanlara kırgınım. O deliğe bir daha dönmektense mezara girmeyi tercih ederim. Bu şekilde ölmeyi hiç istemezdim. Böyle bir ölüme en çok karşı çıkan insanlardan biri de benim. Ama kader böyleymiş. Hepiniz hakkınızı helal edin...”
Bu cümleler kumpas davalarında kurulan tezgahlara boyun eğmeyerek, bedenini ölüme yatıran Yarbay Ali Tatar’a ait. 9 yıl önce bu sözlerle yaşama veda etti kumpas şehidi Ali Tatar...
Birkaç gün önce mecliste; sanki bir filmin en heyecanlı sahnesini izler gibiydik.
Bir tarafta CHP Grup Başkanvekili Özgür Özel,
Diğer tarafta AKP’nin Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar.
Özgür Özel sordukça, Hulusi Akar’ın sinir katsayısı yükseldi.
Sanki kıta denetimine çıkmış ve karşısında da rütbesiz askerler varmış gibi ”susun,susun,susun” diye emirler yağdırmaya başladı.
Hatta bir ara; İzmir Milletvekili Mehmet Ali Çelebi’ye döndü; emir erine seslenir gibi
“Mehmet Ali...” diye hitap ederek, “Ben Hasdal’da yatanları ziyaret etmedim mi” soruları yöneltmeye başladı.
Oysa karşısındaki Mehmet Ali Çelebi onun emir eri değildi. O günleri bizzat yaşamış, kumpas davalarının mağduru olmuş Ana Muhalefet partisinin milletvekili oturuyordu karşısında. Çelebi’nin Akar’a cevabı çok sert ve bir o kadar da vicdan sorgulatır cinstendi.
“Subayını esir etmemek önemli, esirken ziyaret etmek değil”!
Ali Tatar yüreklere bir hançer gibi saplanan veda mektubunda ne demişti: ”Sahip çıkmayanlara kırgınım”
Kimler sahip çıkmamıştır , bu onur kırgınlığı kime ya da kimleredir?
Bütün bir ülkeyi yasa boğan Ali Tatar ve diğer kumpas şehitlerinin cenazelerine, Hulusi Akar katılmış mıdır? 
Kumpas şehidi Murat Özenalp’in cenazesinde annesinin haykırışı dün gibi aklımda... Canlı yayında o anları aktarırken sadece bir gazeteci olarak değil vicdanlı bir insan olarak kelimeler boğazıma düğümlenmişti...
Peki neredeydi Hulusi Akar? Ya Cem Çakmak’ın cenazesinde neredeydi?
Hatırlayın Anayasa Mahkemesi önünde ‘Adalet Nöbeti’ başlamıştı. Aileler, hukukçular, siyasetçiler nöbet tutuyorlardı. Yeniden yargılama kararı çıkana kadar gece-gündüz orada bekleyenlerden Emekli Koramiral Atilla Kezek önceki gün Ali Tatar’ın mezarı başında vicdanlara böyle seslendi: “Bize silah arkadaşlığını anlatmasınlar. Biz silah arkadaşlığını Silivri’nin duvarlarına, Hasdal’ın duvarlarına yazdık. Biz silah arkadaşlığını Anayasa Mahkemesi’nin kaldırımlarına yazdık. Biz silah arkadaşlığını sessiz çığlıklarda meydanlarda haykırdık. Millet her şeyi biliyor, takip ediyor. Millete havale ediyorum. Yazıklar olsun...”
Benim bildiğim adaletin terazisi önce vicdanlarda kurulur. 
Onlarca ailenin parçalanmasına sebep olan o alçak davaların mağdurlarına, kendi çıkarları uğruna sahip çıkmayanların bugün vicdanları rahat mı?
Mesele budur!
Biz tartışmaya dönelim.
15 Temmuz hain darbe girişiminden sonra, TBMM’de oluşturulan araştırma komisyonuna ve mahkemelere gitmeyip, yazılı metinler gönderen Akar’ın, bir gün bu sorularla karşılaşacağı kaçınılmazdı.
- Dönemindeki yaş kararlarında terfi eden rütbelilerin çok büyük bir çoğunluğunun Fetöcü çıkması,
- Kumpas davalarında, hayatını kaybeden mağdurların cenaze törenlerine katılmaması,
- Hatta teammüller hiçe sayılarak, Genel Kurmay Başkanı olarak atanması,
- Cumhurbaşkanlığı seçim sürecinde adaylığı gündeme gelen Abdullah Gül’ün evine helikopterle gitmesi,
- Atatürk’e hakaret edenleri üniformasıyla ziyaret etmesi.
Bütün bunlar ne anlama geliyor?Yitirdiğimiz canların hesabını kim nasıl verecek?
Bu sorular; Hulusi Akar’ın yakasını bırakmayacak gibi.
Bekleyip göreceğiz.
CHP Milletvekili kumpas mağduru Mehmet Ali Çelebi’nin, Yarbay Ali Tatar’ın mezarı başında söylediği şu sözlerle yazıyı noktalayalım:
“Subay diye, bedeninden önce şerefini koruyan adama derler”!!!

Önceki ve Sonraki Yazılar