Sinemadaki hayalet!

Eşkıya’ filmi 1996 yılında 2.571.133 seyirciye ulaşınca buna en çok sinema sektöründe çalışanlar şaşırdılar. Çünkü, ‘Türk Sineması’ varlığı dahi tartışma konusu yapılırken ulaşılan bu rekor, ‘iş yapmaz’la başlanan estetik ve tematik eleştirilerle örselenen yerli sinemanın hâlâ dinamik bir seyirci kitlesine sahip olduğunu gösteriyordu. Bugün izlediğimizde pek çok eleştiri yöneltebileceğimiz ‘Eşkıya’, Türkiye’de sinema filmi yapılır, iddiasını kanıtladığı için dahi bir baş yapıttır. İzleyicinin kendi varlığını hissettirmesini önce yönetmenler karşıladı. Çünkü, ortada tek bir yapımcı dahi olmasa da, sinemaya gönül veren, çekemediği filmleri hayal eden onlardı. Zeki Demirkubuz ‘C Blok’u 1994’te, Derviş Zaim ‘Tabutta Rövaşata’yı 1996’da, Nuri Bilge Ceylan ‘Kasaba’yı 1998’de çekti.

2005 dönüm noktası
2005 yılına gelindiğinde, Türk Sineması geçen on yıl içinde küllerinden yeniden doğmuştu. Toplamda yaklaşık 28 milyona ulaşan seyirci sayısı içindeki yerli film izleyicisi 7 milyon olmuştu. ‘Hababam Sınıfı Askerde’ 2.586.636 seyirci ile yılın en çok izlenen film koltuğunu yabancı filmlerin elinden alırken, bütün Türkiye’de duygusal bir patlama tetikleyen ‘Oğlum ve Babam’ 1.685.935 seyirci ile ikinci koltuğu da kapatıyordu.

Recep İvedik rekor kırdı
Türk Sineması’nın önlenemez yükselişi son on yılda da devam etti. Şimdi, 2005’de tüm yerli yapımların ulaştığı seyirci sayısından fazlasını tek başına ‘Recep İvedik 4’ alıyor ve tüm zamanların en çok izlenen filmi oluyor. 2012’de ‘Fetih 1453’, 2013’de ‘Düğün Dernek’ ve 2014’de ‘Recep İvedik 4’ ile her yıl düzenli olarak yenilenen yerli film seyirci rekoru 2015 yılında bir kez daha egale edilecek mi, bekleyip göreceğiz. Eskiden en çok izlenen ilk 10 film arasında kendisine zar zor yer bulabilen bir yerli film olgusu çoktan tarih oldu. 2014 yılında örneğin ilk 10 tamamen Türk filmleri tarafından kapatılmıştı! 2013’de ise, sadece ‘Hızlı ve Öfkeli 6’ bu sıralamaya en sonuncu olarak girebilmişti. 20015’in ilk 6 ayına bakarak, bu yıl da gene ‘Hızlı ve Öfkeli 7’nin ilk 10 sıralamasında yer alabileceğini söyleyebiliriz.

‘Yol’ epik destan
En özgün yönetmenlerimizden Metin Erksan 1964 Berlin Film Festivali’’nde ‘Susuz Yaz’ ile Altın Ayı’yı havaya kaldırdığında, bu ödül pek çok kişi tarafından ‘ulaşılmaz’ olarak görülüyordu. 1982’de Cannes’da Altın Palmiye ödülünü Şerif Gören’in çektiği ‘Yol’ adına Yılmaz Güney’in kaldırmasına yapılan yorumlar ise, daha iç açıcı değildi. Kimi ‘eleştirmenlerimiz’ görmediği filmin düzeyi hakkında ipe sapa gelmez yorumlar yaparken, ‘darbe statükosu’ içerisinde değerlendirme yapan diğerleri bu ödülün altında bir ‘çapanoğlu’ arıyordu! ‘Yol’ hâlâ, özgün konusu ve kurgusu ile sinemaseverlerin keşfetmeye doyamadığı epik bir destan.

Bize niye ödül verirler?
Son 20 yıl içerisinde uluslararası sinema platformlarında Türk Sineması ABD’den Çin’e kadar adeta bir ödül maratonu yaşadı. Nuri Bilge Ceylan’ın Berlin, Cannes ve Venedig başarıları yanında, Montreal, Sundance, Berlin, Tokyo ve daha pek çok festivalden bir filmimizin büyük ödülü ülkemize getirmesi neredeyse ‘vak’a-i adiye’ye dönüştü! Neyse ki, ‘bize niye ödül verirler?’ diye soran, aşağılık kompleksi ile donatılmış eleştirmenlerimiz artık yok! Tersine, şimdi uluslararası alanda sinemamızın kazandığı ödüllerin medyada yeterince yer almayışı özellikle yönetmenlerimizin şikâyet sebebi oluyor.

Kim demiş film yapamayız diye

Artık, ülke içinde ‘Türkler film yapamaz’ önyargısını kırıp, sinemaseverlerin ilk tercihi olmuş, dünya sinema sektöründe ise, ciddiye alınan, yaratıcılıkları ve katkıları ödüllendirilen bir Türk Sineması var.

Bu vesile, aralarına katılmış olmaktan onur duyduğum Yurt gazetesi çalışanlarına ve siz değerli okuyucularımıza merhaba demek isterim.

Önceki ve Sonraki Yazılar